Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Dois
Dois Çeviri Türkçe
199,437 parallel translation
Bref, si je dois témoigner, je dirai ça.
Beni duruşmaya çıkarırsanız hepsini söyleyeceğim.
Tu ne dois penser qu'à récupérer ton travail.
Sen işini geri almaya odaklan.
Je dois lui présenter ma mère.
Hayır, annemle ikisini tanıştırmam gerek.
Je dois le préparer, ou le prévenir ou quelque chose.
Onu hazırlamam, uyarmam falan gerekiyor.
- Tu ne me dois pas d'excuses.
- Benden özür dilemen gerekmez.
Tu dois lui accorder ça, peu importe comment on se sent qu'elle ait prit le job.
İşi almasıyla ilgili ne hissederseniz hissedin, hakkını vermeniz gerek.
Je dois aller dicter le rapport post-opération.
Ameliyat sonrası raporları doldurmam gerek.
Je... Je ne suis pas sûr de la force que je dois mettre.
Ne kadar zorlamam gerektiğinden emin değilim.
Et maintenant je dois leur dire.
Şimdi de onlara söylemek zorundayım.
- Tu dois le faire.
- Zorunlu dostum.
Tu dois partir Ken...
Buradan gitmelisin Kevin.
Je dois y aller.
Gitmem gerek.
Je dois partir.
Benim gitmem gerek.
Je dois dire que je pensais que ça serait plus long.
Daha uzun dayanacağını düşünmüştüm.
Je dois l'emmener faire quelques tests.
Kalbinde hırıltı var. Birkaç tahlil yapmam gerek.
Je dois te parler à propos de Minnick. A propos de Minnick?
Minnick sorunuyla ilgili konuşmamız gerek.
Je dois examiner cette blessure et la brûlure périnéale.
Yaralarını ve rerinyal yanığı muayene etmem gerek.
Je dois faire une laparotomie et nettoyer l'abdomen avant.
Öncelikle abdominal yıkama ve tanı amaçlı laparotomi yapmalıyım.
Je dois travailler.
Bir sürü işim var.
Si tu vas à Chicago, tu dois faire ce tour en bateau. C'est...
Chicago'ya gidecekseniz o tura mutlaka katılmalısınız.
Jackson, tu dois arrêter avec ces bêtises.
Artık bu aptalca tavrından vazgeçmelisin Jackson.
Si tu dois renvoyer quelqu'un ou le remplacer, fais-le.
Birini kovman ya da yerine başka birini alman gerekirse yaparsın.
Je dois aller là-bas pour une consultation.
Konsültasyon için gitmem gerekebilir.
Je dois aller chercher du vin.
Şarap almam gerek.
Tu dois faire ce que je dis, tu te rappelles?
Söylediğimi yapmak zorundasın. Unuttun mu?
Je dois m'excuser combien de fois?
Üzgün olduğumu söyledim. Kaç kere özür dilememi istiyorsun?
Tu dois le trouver infect. Je comprends.
Bu şarabın tadı muhtemelen sana bok gibi geldi.
Tu dois plus t'affirmer.
Kendini daha çok ön plana çıkartmalısın.
Je dois y réfléchir.
Düşünmem lazım.
Je dois parler à son parent proche. Oui, c'est moi.
- Ailesinden birisiyle konuşmam lazım.
Papa, je vais essayer, mais je dois y aller, d'accord?
Baba denerim ama... Kapatmam lazım, tamam mı?
Papa. Non. Tu dois te battre.
Baba hayır, savaşman gerek.
Je vais devoir ralentir l'hémorragie, donc je dois faire quelque chose un peu personnel et très dégueulasse.
Cabe, kan kaybını azaltmam gerekecek yani biraz kişisel ve azıcık iğrenç bir şey yapmam lazım.
Mais tu dois rester fort.
Ama güçlü olman lazım tamam mı?
Tu dois rester calme, gardes ton rythme cardiaque à un niveau bas.
Sakinliğini koru, kalp atışlarını yavaş tut yeter dostum.
Tu dois remplir le radiateur!
Radyatörü doldurman lazım!
Tu dois avoir très peur.
- Hakikaten korkmuş olmalısın.
Je dois mourir une heure pour enfin obtenir un peu de paix et de tranquillité.
Sizden kurtulup biraz huzur ve sessizlik bulmak için bir saatliğine ölmem gerekti.
Premièrement, Sly, tu dois toujours détourner l'attention.
Öncelikle Sly, her zaman yönlendirmelisin.
Je dois admettre que ça m'a forcé à compléter mon apport en protéines avec beaucoup de boeufs séchés.
Bu durumun beni protein alımımı bir sürü sarsak şeyle sağlamak zorunda bıraktığını itiraf edeceğim.
A propos de Paige, Je dois vraiment lui parler.
Paige demişken, hakikaten onunla konuşmam lazım.
Tu dois...
- Acaba...
Donc je dois...
Bana lazım olan...
Je dois juste passer un appel. Bien sûr.
- Kısa bir arama yapmam lazım.
Je dois parler à Paige avant que vous ne partiez
Yola çıkmadan önce Paige ile bir kaç dakika konuşmam lazım.
Je dois juste passer le cryptage.
Şifrelemeyi geçmem lazım.
Tu dois arbitrer ce désordre.
Bu karmaşayı toplaman lazım.
Tu en dois au Dr Bailey.
Dr. Bailey'den dilemelisin.
Je dois prendre mon repas.
Öğle yemeğimi almam gerek.
Mais je dois continuer de le construire.
Fakat ben de sağlam kalmasını sağlamalıyım.
Je dois rappeler Rupert.
Rupert'a dönmem gerek.