Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Dèjà
Dèjà Çeviri Türkçe
73 parallel translation
- Vous êtes dèjà venue, Clara?
- Önceden buraya gelmiş miydin, Clara?
Je suis à genoux. Si vous avez dèjà essayé de tirer à la carabine à genoux, vous comprenez.
Böylece ben diz çökmüş şekilde duruyordum diz çökmüş pozisyonda, otomatik tüfekle ateş etmeyi deneseydin ne demek istediğimi anlardın.
Mais elle m'a dit qu'elle en avait dèjà six.
Bunu bana söylediğinde zaten altı çocuğu vardı.
Je ne peux pas. On l'a dèjà laissée tomber ce soir.
Yapamam, bu akşam biri onu başından attı zaten.
Angie est dèjà passé?
- Angie burda mıydı?
- ça s'est dèjà passé?
- Gerçekleşti mi?
La piste est dèjà froide.
Arkalarında hiç iz bırakmamışlar.
Le champagne et le cognac étaient dèjà là.
Şampanya ve konyak yereldi zaten.
Sinon, vous nous avez dèjà donné beaucoup de bonheur.
İstemezsen, bizi zaten yeterince mutlu ettin.
J'ai dèjà vu des cathédrales et des phares.
Katedrali gördüm, deniz fenerini de.
Les Anglais sont dèjà près de Dunkerque et Toulon. - Les Prussiens occup...
İngilizler çoktan Dunkirk'le Toulon açıklarında demirledi.
A la Bastille, j'avais dèjà mes idèes.
Bastille'de yatarken, fikirlerim çoktan biçimlenmişti.
SompliSe d'une Sulture dèjà épuisée, une ruse, un alibi linguistique, Un arrangement linguistiSo idéologique qui peut nous emmené à la paix mentale des formules?
Bunların, sözcüklerin sükûnetine yol açan dil tuzakları çoktan tükenmiş bir kültürün suç ortakları, bir strateji dilsel bir mazeret, dilsel-ideolojik bir uzlaşma olduğunun farkına varmıyor musunuz?
Le jour est dèjà levé?
- Gün o kadar erken mi?
Je vous ai dèjà répondu.
Size daha önce de söylediğim gibi.
Des filles plus jeunes que vous, ici, à Vèrone... sont dèjà mères.
Evliliği bir düşün bakalım. burada. Verona'da. senden genç olan saygın hanımefendiler çoktan anne oldular.
Il est dèjà mort, poignardé par le regard d'une fille!
Eyvah. zavallı Romeo! Çoktan öldü. bir yosmanın kara gözleriyle hançerlendi.
Mais les vieux, parfois, semblent être dèjà morts.
Ama yaşlılar. ölü taklidi yapar dururlar.
Je connais dèjà ton chagrin.
Juliet, kederini biliyorum zaten.
Oui, le corps a dèjà été emmené à l'institut mèdico-lègal pour autopsie.
Evet, Ölüyü otopsi için beraberlerinde getiriyorlar.
Nous vous l'avons dèjà dit, Mlle Bowles.
Tamam.
Ça fait dèjà 4 fois que le procureur appelle.
DA ofisi siz gelmeden önce iki kere aradı, Doktor
Je t'ai dèjà répété 1 000 fois que je voulais un bistouri affûté.
Bununla ince bir kağıdı bile kesemem, şu otopsiyi bitirelim.
Je me suis dèjà présenté.
Sana az önce söyledim.
Je vous l'ai dèjà dit, monsieur,
- Daha önce söyledim, efendim
Vous avez dèjà touché un coeur humain?
Hiç bir insan kalbini elinde tuttun mu?
Vous en avez dèjà vu?
Hiç öyle birşey gördün mü?
Davids s'est dèjà mouillé.
Davidin elemanı döndü zaten
J'ai dèjà un plan. L'emmener à Homeland.
Kendime göre planlarım olabilir, mesela Homeland'de.
Il a dèjà fichu le camp.
Herif şimdiye kadar çoktan tüymüştür.
Mais être conscient du piège est dèjà un moyen d'y échapper.
Ama bir tuzak olduğunu bilmek ondan sakınmanın ilk adımıdır.
On a dèjà averti le palais.
Saraya haber ulaştı bile.
Vous avez dèjà porté ce genre de combinaisons?
Daha önce böyle bir giysi giymiş miydiniz?
Vous avez dèjà été sous le feu...?
Bilmiyorum, onu düşünmüyordum. Hiç ateş altında bulundunuz mu?
Vous avez dèjà eu un Marine au cul? C'est une menace?
Hiç devamlı arkanızda dolaşan bir asker oldu mu?
J'y suis dèjà.
Ben kapı falan çalmıyorum ki.
- Tu t'es dèjà fait arrêter, Jamal? - Non.
- Hiç tutuklandın mı Jamal?
T'as dèjà tout cassé chez toi et frappé ta mère quand elle s'est plainte?
- Hayır. Hak ettiği zamanlar hiç annenin evini basıp onu tokatladın mı?
- On a dèjà une chatte.
- Burada yeterince kız var.
Il a dèjà volé votre plante.
Herif bitkini çalalı çok oluyor.
Non. J'ai dèjà rempli l'ordonnance.
Hayır, bana bir reçete yazdılar zaten.
Tu es dèjà allé à la fac?
Hiç üniversiteye gittin mi sen?
"Ne rien faire pour l'empêcher, c'est dèjà choisir. " Ce n'est pas de la neutralité. " Merci, Jane.
Ve savaşı durdurmak için bir şey yapmamak tarafsız olmak demek değildir.
J'ai dèjà tout arrangé.
Her şeyi ayarladım.
Les sauveteurs sont dèjà bien occupés, alors on apprécierait que vous remontiez.
Oraları tehlikeli. Deniz devriyesinin işi zaten başından aşkın. Biraz geri çekilirseniz memnun oluruz.
- Vous avez dèjà lu ça?
Bunu okudun mu?
ça fait dèjà trois fois aujourd'hui que je retourne devant ce tribunal,
Yani bugün, mahkeyeme üçüncü kez çıkışımız.
Dieu veut-ll dèjà que nous nous quittions?
Tanrı için geç belki ama daha vakit var.
Je t'ai dèjà donné mon amour.
Sen istemden verdim sana ben onu.
Dèjà posée déjà répondue.
- O bantlar nerede?
- Ils sont dèjà après toi.
Zaten senin peşindeler.