Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Désastre
Désastre Çeviri Türkçe
2,850 parallel translation
Michael, c'était un vraie désastre à l'aéroport aujourd'hui.
Michael, bugün havaalanında yaşananlar kelimenin tam anlamıyla bir felaketti.
C'est un désastre.
Bu tam bir felaket.
Ce n'est qu'un pré-désastre.
Daha felaketin ayak seslerini duyuyoruz.
Je m'excuse de n'avoir pas écrit depuis un moment, mais la situation est un vrai désastre.
Bir süredir yazamadım üzgünüm, ama her şey sarpa sardı.
C'est la première fois que je parle publiquement Du désastre qui est arrivé ici.
Bu, gerçekleşen felaketle ilgili kamuoyuna ilk konuşmamdır.
J'étais un vrai désastre quand je suis tombée enceinte de mon fils.
Çocuğuma hamile kaldığımda biraz kabusta yaşıyor gibiydim.
Un désastre.
Felaket.
Le marché est un désastre en ce moment.
Piyasa şu anda çok kötü bir durumda.
Dégats structurels phénoménaux, assiette fiscale, chômage, plus, c'est mon impression, un véritable désastre pour le portefeuille du parieur occasionnel.
Yapısal hasar muazzam, vergi tabanı, işsizlik ve bir de edindiğim izlenime göre kumar endüstrisi üzerinde akıl almaz bir baskı mevcut.
Le désastre sera complet.
Onu kurtar ve sen de adını bu fiyaskoya yaz.
Ma vie est un désastre.
Hayatım karmakarışık.
Alors au moins ta vie sera un désastre total... Et tu te sentiras mieux.
O zaman en azından hayatın toptan karışacak ve düzene gireceksin.
C'est un désastre potentiel.
İyi derken, çok fena demek istiyorum.
- Ça va être un désastre.
- Felaket.
- Ou un désastre historique.
- Ya da tarihi felaket
Quel désastre. Quoi?
Berbat bir geceydi.
Vous plus que les autres, devriez savoir comme le génie peut s'élever du désastre.
Tüm insanlar felaketten ayağa kalkan bu dehayı tanımalılar.
Bref, "Cause of death" a été un désastre total, donc je suis toujours aussi fauchée, et sans domicile.
Neyse, "Cause of Death" tam bir felaketti yani hâlâ meteliksiz ve evsizim.
- Ça, c'est un désastre!
Bu lanet olası bir facia!
La Conseillère va se rendre compte que tout cela est un désastre.
Bakan tüm bu olanları öğrenecek.
C'est un désastre.
Bu bir felaket.
Et après ce qu'il s'est passé chez Nate, Je pense qu'être ensemble est une recette du désastre.
Nate'lerde olanlardan sonra, bir arada olmamız tehlikeye davetiye çıkarmak demek.
Heureusement pour toi, je suis sur place et je vais assister au désastre.
Şansına, fırtınadan önceki sessizlik durumundayım.
Nous allons nous faire expulser de PAX, un désastre dans le genre.
PAX'dan şutlanacağız, korkunç bir felaket olacak.
C'est un désastre.
Bu felaket.
C'est un putain de désastre.
Tamamen siktiğimin felaket.
je pensai que la nuit avait été un désastre total, c'était le cas en faite à nous deux plus proche amis forgés d'un échec
Bu gece tamamen bir felaket olmasına rağmen aslında birbirimizi daha çok yakınlaştırdı. Başarısızlık üzerine kurulan arkadaşlık.
C'est un désastre.
- Geçmiş çok muhteşem olabilir- - - Rezalet bu.
Une tragédie qui suit la vague du désastre de Scarrow.
Trajik bir şekilde Scarrow'daki olay meydana geldi.
Ma maison est un désastre.
Evet, benim ev biraz darmadağın.
C'est une indescriptible désastre.
Kes! Kes! Rezaletin daniskası.
En plus mon oreiller et ma couette sont tombés dans la piscine.Désastre.
- Sahiden mi? Ayrıca yastığım ve battaniyem havuza düştü.
Si ça ne nous détruit pas, un autre désastre le fera.
Bu bizi yok etmezse, başka bir felaket yok edecek.
Quelles sont les chances d'un véritable désastre qui détruirait un simulateur de désastre?
Gerçek bir felaketin, bir felaket benzetimcisini yok etme ihtimali nedir?
Je ne sais pas, mais c'est la simulation de désastre, en réel.
Bilmiyorum, fakat bu bir felaket tatbikatı, gerçek olanından.
Et si quelqu'un avait piraté son mot-de-passe et essayait de lui faire ressentir a quoi ressemble un vrai désastre?
Ya birisini kullanıcı kodunu kırdıysa ve ona gerçek bir felaketin nasıl hissettirdiğini göstermeye çalışıyorsa?
Pas d'autre désastre alors.
Başka bir felaket daha olurdu sonra.
Pour cette fête, on a demandé un désastre?
Bu parti başımıza felaket geldi diye mi oldu şimdi?
Un désastre avait quasiment éteint l'humanité.
Bir felaket az kalsın insanlığın sonunu getiriyordu.
C'est un désastre.
Öyle.
Elle a besoin de pratique après le désastre de la dernière fois.
Son gösterisindeki felaketten sonra çalışmaya ihtiyacı var.
Le désastre ambulant.
Ayaklı felaket.
C'est un désastre!
Felaketti!
La dernière fois, c'était un désastre.
En son bensiz takılmaları felaketti.
L'autre soeur devait faire honneur au nom Kerkovich après le désastre chocolaté de 89.
89'daki çikolatalı süt fiyaskosundan sonra, en azından bir kardeşin Kerkovich adını temsil etmesi gerek.
- C'est un désastre.
- Bu bi felaket.
C'était un désastre.
Bu bir felaketti.
- Bien, c'est un désastre.
- Güzel, tam bir felaket.
C'est un désastre.
Dengeyi altüst ediyorlar.
C'est un désastre.
Felaket.
Il y a une différence entre un défi et le défier. Ce cas va faire scandale. Ça pourrait être un désastre.
Moron, muhafazakar çatlak çay partilerinin yat vergilerini düşürmek için düzenlendiğini düşünen evrimin bir fikir olmayıp gerçek olduğunu pek anlamamış görünen yardımcına.