Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Em
Em Çeviri Türkçe
2,201 parallel translation
- Je te parle plus tard, Em?
Sonra konuşuruz tamam mı, Emily?
Il y a une chose que tu dois comprendre, hein, Em?
Anlaman gereken bir şey var, değil mi, Em?
Em, ce n'est pas une blague.
Em, bu şaka değil.
Quelle est la mauvaise nouvelle?
O zaman kötü haber nedir, Em?
Viens là, toi.
Buraya gel, Em.
J'espère ne pas m'être trompé, Em.
Umarım öyle olur, Em. Gerçekten bunu isterim.
Em?
Em.
Le bouclier est activé.
EM kalkanı açık.
Vas-y fort.
Em şu siki.
C'est ça que tu aimes, accroche-toi.
Haydi seviyorsun sen bunu, em bakalım.
Chef, démarre! - Tu m'em...
Gidelim!
"Grande Jardinerie de Tatie Em."
Leeds Point, New Jersey Em Teyze'nin Bahçe Mağazası
GRANDE JARDINERIE DE TATIE EM
EM TEYZE'NİN BAHÇE MAĞAZASI
Moi, je l'aurais soutenue.
Orada yanında olacaktım, tabii Tanrı Robby ve Em'in başına gelenleri engel olsaydı.
- Suce-la toi-même.
Git kendin em.
Aspire-la de ma bouche.
Em şunu ağzımdan Allah'ın cezası.
Suce-le, toi!
Sen em!
Suce ton venin.
Zehrini em!
- Je n'ai jamais sucé...
- Ama daha önce hiç... - Em dedim!
Suce! Juste là! Suce!
Em, iyice em!
Ses filles Em ma et Katie et sa femme, Sandra.
Kızları, Emma ve Katie, karısı, Sandra.
Quand Benji et Sari s'em brassent...
Şarkı "It Was You". - Benji ve Sari öpüştüğünde...
- Suce la queue en verre, mon gars.
- Cam boruyu em dostum.
Suce la maudite queue.
Em lan şu siktiğimin borusunu.
- Whoo! Whoop Whoop ♪, assassin de la police Va sucer ta mère.
Git anneni em sen.
- Em?
Em?
- Et amuse-toi, Em.
- Hayatını yaşa Em.
Et Paris? - C'est bien, Em.
Gayet iyi Em.
Bon conseil, Em.
Güzel tavsiye Em.
- Em?
- Em?
Bon, Em, écoute-moi.
Pekâlâ Em, beni dinle.
Em, écoute-moi.
Em, beni dinle.
Allez, Em.
Hadi ama Em.
- Allez, Em!
- Hadi Em.
Em, quand tu écouteras ceci, monte dans un taxi, d'accord?
Bu mesajı aldığında bir taksiye atlayıp gelir misin?
Je suis ridicule, Em.
Kendimi düzenbaz gibi hissediyorum Em.
Em?
Em?
Ça fait trop longtemps, Em.
Çok uzun zaman oldu Em.
- Très drôle, Em.
Çok komiksin Em.
Je ne pense pas que tu es morne. Em...
İç karartıcı olduğunu düşünmüyorum.
Je crois que si tout est fini, on doit se rendre à l'évidence, se dire adieu.
Em... Eğer bu bittiyse bununla yüzleşmeli ve birbirimize veda etmeliyiz.
- Tu n'es plus celui que tu étais.
Artık eskiden olduğun kişi değilsin. Yapma Em.
- Voyons Em. Écoute, je m'excuse!
Özür diliyorum işte!
Hé bien, c'est Em.
İşte bu Em.
Tu sais Em. Je suis sûr qu'il est un bon pianiste de jazz.
Ne diyeceğim Em, eminim çok iyi bir caz piyanistidir.
Suce!
Em!
Courtney, suce le venin!
- Courtney, sen em!
Em!
Em!
Em, voyons.
Em, hadi ama.
Est-ce Em?
Em mi bu?
Oui, c'est Em.
Evet, o.