English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Enfîn

Enfîn Çeviri Türkçe

43,172 parallel translation
Un jour, je mourrai... et enfin je pourrai... tous vous prendre dans mes bras.
Bir gün öleceğim. Ve nihayet hepinizi kucaklayabileceğim.
Nous sommes si proche d'enfin trouver une maison.
Sonunda, bir evimiz olmasına çok yakınız.
Enfin jusque là.
En azından şimdiye kadar.
Enfin, de lundi dernier.
Bu balığın son günü pazartesiydi.
Et Ted a enfin eu son permis de conduire
Ted nihayet emlak ruhsatını aldı.
Enfin même pas de le glisser sous sa veste.
- En azından montunun içine sok.
Zoinkies, monsieur, enfin en gros, j'accepte ce défi et je me réjouis de réussir, mais savez-vous que chaque année entre 2 et 3 millions de personnes grimpent les Appalaches?
Vay anam efendim, vay anam derken bu zor görevi kabul edip tamamlamak için sabırsızlanıyorum, ama her yıl Appalachian Patikası'nda 2-3 milyon insanın yürüdüğünü biliyor muydunuz?
Enfin...
Yani şey...
Enfin, je parle de l'homme.
Yani onu anlıyorum..
Enfin on a rôti le tireur, mais on était les premiers sur place.
Yani, adamı mangal yaptık ama.. ilk müdahaleyi biz yaptık.
Enfin, hormis toi et les gamins.
Yani sen ve çocuklar dışında tabi.
Enfin, moi plus que lui.
Yani benim ondan daha sıkı ama..
Enfin, en dehors du boulot?
Yani çalışmadığın zamanlarda.
- Enfin, je te connais.
- Sadece ismen.
Enfin, un demi sandwich.
Yarım sandviç yani.
enfin, comme cela demande des aptitudes, donc..
Şey, bu genelde gerçek bir... -... beyne sahip olmayı gerektiriyor. - Evet.
Enfin, soyons honnêtes.
Ve hadi ama, dürüst olalım.
En revanche, on commence enfin à être une équipe soudée.
İyi taraftan bakarsak, sonunda takım gibi hareket ettik.
Vous voulez attendre qu'on progresse avant de dire enfin la vérité?
Bize gerçeği anlatmaya karar verene kadar daha çok bulmamızı mı bekleyeceksin?
Enfin Jules, je sais que c'était lui.
Yapma, Jules. Oydu, biliyorum.
Et enfin, le musée contient des pièces irremplaçables.
Son olarak, müzede birçok yeri doldurulamaz parça var.
Mais maintenant j'ai enfin quelqu'un avec qui la partager.
Fakat şimdi, sonunda bunu paylaşacağım birisine sahibim.
Enfin ce n'était pas le but?
Amaç zaten...
Tu vas enfin devenir ce que tu es censé être.
Sonunda olman gereken şey oluyorsun.
Quand j'étais enfin en sécurité, j'ai commencé à planifier mon prochain coup.
Sonunda kurtulduğumda, gelecek adımımı planlamaya başladım.
Enfin, maintenant on fait comme tu voulais.
Sonunda senin istediğin oldu.
Je vais enfin avoir ma revanche sur Blanche Neige.
Sonunda Pamuk Prenses'den intikamımı alacağım.
Enfin, pas vous, clairement, mais je veux dire, quel est le mal à être normal?
Yani, burdan görünen, siz değilsiniz. Yani demek istediğim, normal olmakla derdiniz ne sizin?
Puis, je vais te guider pour isoler le son sur mon logiciel audio et enfin Jill pourra nous dire dans quelle direction est partie Daniel.
Sonra sana yazılımımla sesi ayrıştırman için yardım edeceğim ve sonra Jill bize Daniel'in hangi yoldan gittiğini söyleyecek.
T'as enfin largué le boucher.
Nihayet kasabi terk ediyorsun.
Enfin, il ne se passait jamais rien et maintenant, ça.
Onca zaman bir şey olmadı, şimdi olana bak.
Enfin je veux dire, c'est horrible, mais c'est génial.
Yani korkunç ama mükemmel.
Enfin, deux policiers morts maintenant.
İki ölü dedektif artık.
Enfin bref, je t'ai déjà trop monopolisé.
Neyse çok zamanını aldım.
Enfin... Si.
Yani şey... evet, öyle.
Je suis tombé sur deux présidents d'association et sur un incroyable promeneur de chiens, et enfin... ce téléphone jetable, dont j'ai réussi à trianguler la localisation jusqu'à cet immeuble à Oak Hill.
İki okul aile birliği başkanı ve şahane bir köpek bakımevine ek olarak bir kullan at telefon numarası buldum. Servis sağlayıcısının konum belirlemesini sağladım ve Oak Hill'deki şu apartman dairesine yönlendirdi.
Bureau américain des brevets et des marques de commerce Salut, renoncule. Content que tu sois enfin arrivé.
Selam şekerim, ne iyi ettin de geldin.
Enfin, tu as merdé à beaucoup, beaucoup de niveaux.
Bu konuda sıçtın sıvadın.
Enfin bref, mes amis pensaient que j'étais fou de ne pas aller dehors.
Her neyse, arkadaşlarım dışarı çıkmadığım için deli olduğumu düşünürdü.
Je vais enfin vivre seule avec mon mari.
Ben de nihayet kocamla yalnız kalabileceğim.
C'est comme si j'étais enfin.... libre.
Sanki sonunda özgürüm.
Enfin, je veux dire...
Yani...
Enfin moins, parce que vous devez chercher une station avant de tomber en panne.
Benzinin bitene kadar süremezsin. Benzinci araman lazım.
Les voitures les plus volées, enfin "carjackées", sont la VW Polo, la Toyota Hiace et la Toyota Hilux.
En fazla çalınan arabalar... VW Polo, Toyota Hiace ve Toyota Hilux.
La ville... enfin pas vraiment...
Şehir olan Amman tabi...
Quand la fumée s'est enfin dissipée, on a commencé nos recherches.
Duman nihayet dağıldığında evi taramaya başladık.
Enfin de l'aide!
Sonunda biri yardıma geldi.
On est enfin à bord, 4 heures après.
Çok şükür bizi uçağa almaya başladılar, 4 saat sonra.
Non, enfin, oui.
hayır. Yani, evet, bir şekilde.
Enfin, est magnifique.
Gerçekten çok güzeldi.
On va bien. Enfin je crois... Sheldon aimerait dire quelque chose à Amy.
Sanırım Sheldon'ın Amy'ye diyeceği bir şey var.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]