Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Evidence
Evidence Çeviri Türkçe
3,069 parallel translation
C'est une évidence.
Apaçık belli yani.
De toute évidence, oui.
Belli ki öyle, evet.
C'est une évidence que j'allais y mettre fin.
Bu federallere vermeyi planladığım kanıt.
Et bien, de toute évidence, c'est un rendez-vous.
- Belli ki randevuda.
Je veux dire, de toute évidence il y des zones de vulnérabilité, autres que la boutique et la plage.
Belli ki dükkân ve poligon haricinde de hassas alanlar varmış.
Il faut qu'elle se rende à l'évidence.
Kendi gözleriyle görmeli.
Hmm, ils sont à l'évidence dans le coup tous les deux.
Suç ortağı oldukları aşikar.
De toute évidence, ce n'est pas ce qui va se passer de si tôt.
Açıkçası her zaman yapılabilecek bir şey değil.
Nous sommes de toute évidence en retard pour le buffet, donc on a pas eu d'autre choix que d'engager des gens proches d'une borne satellite.
- Açıkçası, yemek saatini kaçırdık o yüzden uydu bağlantısıyla kimi ayarlarsak artık.
Je suis sur la terrasse de l'immeuble d'AWM. Oui. Et de toute évidence, oui.
AWM binasının en üst katında, terasındayım ve seni kesinlikle duyabiliyorum.
Mais pourquoi le laisser en évidence?
Neden kanıt saklasın ki?
Il y a une pièce à évidence que j'ai besoin de reprendre.
Geri almam gereken bazı şeyler var.
De toute évidence, certains ne pensent pas pareil.
Siz farklı bir açıdan bakıyorsunuz belli ki.
Et, de toute évidence, c'est pour ça qu'il a insisté pour que je vienne à la prison, parce qu'il savait que tu ferais ce que je dirai parce que c'est moi le boss, et bientôt,
Belli ki beni bu yüzden hapishaneye kadar sürükledi. Çünkü ne dersem yapacağını, senin patronun olduğumu ve yakında üvey annen olacağımı biliyor.
De toute évidence, il voulait que tu l'apprécies.
Görünüşe bakılırsa sempatini kazanmanı istemiş.
De toute évidence, il utilise une méthode de transfert d'information qu'on ne connait pas.
Daha önce görmediğimiz bir bilgi transfer metodu kullandığı açık.
Vous savez, il y avait le dui, l'assaut sur ce paparazzi, le vol du taxi, qui était juste génial, de toutes évidence, et qui oublierait la pisse sur le flic?
Sıralayalım, madde alıp araç kullanmak, paparazzi şerefsizine gününü göstermek taksi çalmak ki en güzeli oydu, her neyse ve polisin üzerine işemek, bunu kim unutabilir ki?
Et les rails, de toute évidence, nous devons bosser jour et nuit pour les dégager.
Tabii rayları temizlemek için de gece gündüz çalışıyoruz.
Si j'ai dit que tu étais défoncé, je plaisantais de toute évidence.
Kafası iyi dediysem, şaka yapıyordum.
Mains en évidence, s'il vous plaît.
Ellerin görebileceğim yerlerde dursun lütfen.
Et l'évidence m'a frappé.
Daha sonra birden anladım.
Oui, merci de dire l'évidence.
Söylemesen bilmeyecektik.
Constater l'évidence est héréditaire, génial!
Belli ki bu bilineni söyleme işi kalıtsal bir şey. Harikulade.
À l'évidence.
Orası kesin.
De toute évidence, il a entendu Harry Potter ici dire quelque chose à propos d'un tireur féminin, et maintenant il essaye de nous en servir une sur un plateau.
Muhtemelen buradaki Harry Potter'ın olay yerindeki kadın katil hakkında söylediklerini duydu ve şimdi de bize hayali bir tane sunuyor.
De toute évidence, elle ne vous a jamais présenté.
Belli ki, seni tanıştırmamış.
De toute évidence, il avait récemment cessé de porter sa bague de mariage.
Şüphesiz, yüzüğünü takmayı yakın zamanda bırakmıştı.
Il l'utilise à l'évidence comme couverture pour cacher quelque chose, c'est pour ça que je t'appelle.
Muhtemelen bununla bir şeyleri saklamaya çalışıyor, ben de seni bu yüzden aradım. Umarım bununla neyi sakladığını bulmama yardım edebilirsin.
De toute évidence vous êtes intéressé par la NHL ou vous ne seriez pas ici.
NHL ile ilgilenmediğiniz ortada yoksa burada olmazdınız.
David... - Le gouvernement dit pas d'autopsie alors que l'évidence dit autre chose. Ce genre de décision doit venir de bien plus haut.
Hükümet delillere rağmen "Otopsi yapılmayacak" diyorsa böyle bir emrin çok yukarılardan gelmiş olması gerekir.
Oui de toute évidence, je l'ai refais.
Evet, bunu tekrar yaptığımın farkındayım.
Ouais, il s'en fiche de toute évidence.
Evet, belli ki umurunda değil.
Pour commencer, je veux récupérer mon mari, car à l'évidence, je vais devoir tout faire moi-même à compter de maintenant.
Öncelikle kocamı geri almam gerekecek çünkü belli ki bundan sonra her şeyi kendim için yapmam gerekecek.
Jesse essaye de toute évidence d'aider, mais, hum. des personnes sont blessés
Belli ki Jesse yardım etmeye çalışıyor, ama insanlar zarar görüyor.
A l'évidence, tu ne joueras plus au polo à nouveau.
Anlaşılacağı üzere bir daha polo oynayamayacaksın.
Ca ne protège pas les enfants, cependant, comme on l'a mis en évidence dans le meurtre de Scott Yamada.
Çocuğu korumayacaktır, her halükarda Scott Yamada'yı öldürebilir.
Hm, ce n'est, ce n'est pas ma maison, de toute évidence, et ce n'est pas non plus ma fête. Mais si je pouvais juste avoir votre attention une seconde.
Burası benim evim değil doğal olarak partiyi de ben vermiyorum ama konuşma yapmak için birkaç saniyenizi rica ediyorum.
On accueillera, de toute évidence
Bizim evde toplanacağız kesin.
De toute évidence?
- "Kesin" mi?
Il m'a dit à 19 h 30 que la Maison Blanche contacterait les agences de presse une heure et demie après. Et de toute évidence, il disait la vérité.
" 90 dakika içinde Beyaz Saray'dan tüm haber ajanslarına e - posta yağacağını söyleyen isimsiz bir aramayı cevapladım.
En mettant tes seins en évidence.
Memelerinle dikkatimizi dağıtmak için.
Oh, de toute évidence, il parle de Celeste.
Burada Celeste'den bahsediyor.
Encore aux prémices de son développement de toute évidence.
Tabii ki şu an daha başlardalar.
Les mains en évidence! Maintenant!
Ellerini kaldır!
Violet, vous êtes de toute évidence une excellente thérapeute.
Violet, belli ki gerçekten yetenekli bir terapistsin.
oui, "bons" est une évidence.
- "İyi" kelimesi biraz abartı olur.
C'est le moment d'aller à l'évidence.
Gerçekleri konuşma vakti.
De toute évidence, Matthew veut se sentir bien dans ses vêtements de jeu.
Belli ki Matthew oyun kıyafetleriyle seni evinde hissettirmek istiyor.
Notre relation est de toute évidence bien plus brisée que j'aurais jamais pensé qu'elle était.
İlişkimizin düşündüğümden çok daha fazla yara aldığı açık.
Avec ces... je dois toujours pointer l'évidence?
- Bununla, her zaman en bariz şeyleri göstermek zorunda mıyım?
Non, mais c'est de toute évidence intentionnel.
Tanır mısın? Hayır ama bunun gibilerini bilirim.