Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Fal
Fal Çeviri Türkçe
747 parallel translation
" Laisse-moi lire les lignes de ta main, Consuelo.
İzin ver de el falına bakayım Consuelo, belki orada geleceğini görebilirim.
En restant assis à faire des réussites?
Burada oturup iskambil falında hile yaparak mı?
Vous ouvrez de grands yeux.
Gözlerin fal taşı gibi açıldı.
Lire les cartes est une de ses vertus dont j'ai oublié de te parler.
Meziyetlerinden biri iskambil falına bakmaktır. Unutmuşum söylemeyi.
Une petite réussite sans doute?
- Fal açacaksınız, değil mi?
Du spiritisme?
Eğer fal bakacaksak...
Vous allez tout gâcher!
İşte buradayız, ikimiz, neyse halin çıksın falın.
Vous exagérez, les feuilles de thé vont se fâcher!
Çay falı unutmaz ve affetmez. Babamı beklemek isterseniz sizi salona alayım.
Vous savez, on ne m'a pas prédit l'avenir depuis des années.
Yıllardır falıma baktırmadım.
Elle veut aussi qu'on lui prédise son avenir.
O da falına baktırmak istiyor.
On est venus connaître notre avenir.
Falımıza baktırmaya geldik.
On n'est pas venus pour espionner Jenny, n'est-ce pas?
Buraya Jenny'nin falını dinlemek için gelmedik, değil mi?
Si vous faisiez une promenade avec moi, je pourrais vous dire votre avenir.
Belki benimle birlikte biraz yürürsen, senin falına bakabilirim.
Elle ne voulait pas être là, pendant qu'il présidait l'avenir.
Falına bakılırken orada olmasını istememiş.
- Vous lisez les lignes de la main?
- Bahse girerim el falı bakıyorsunuz.
Lire les lignes de la main, c'est des bêtises de Gitans.
El falı meselesi, sadece bir çingene palavrasıydı.
J'oubliais : je lis des poèmes, je cuisine, j'avale des sabres, je recouds mes chaussettes, ne mange ni ail ni oignon, que désirer de plus?
Size söylemeyi unuttum. Aynı zamanda el falına bakarım. Yemek yaparım, becerikliyimdir, kendi çorap söküklerimi dikerim, asla sarımsak ya da soğan yemem.
Et mon avenir? Non.
- Başka fal duyamayacak mıyım?
Je disais la bonne aventure.
Fal bakmıştım.
Vous étiez à Lembridge?
Neden Lembridge'de fal baktığını söyledin?
Ce n'est pas vous qui m'avez dit la mienne.
Benim falıma bakan sen değildin.
Elle voulait me remplacer après mon départ.
- Lembridge'li kadınlardan biriydi o. Ben ayrıldıktan sonra çadırı açık tutup el falı bakmak istedi.
- Vous lirais-je votre destin?
- Falına bakayım mı? - Bakar mısın?
- Vous savez? Les Beragon lisent même dans le marc de café.
Baragonlar'da kahve fincanı falı bakma geleneği vardır.
- Voulez-vous voir cette chiromancienne?
El falına bakılmasını ister misin? Hayır, sağ ol.
Dites-moi la bonne aventure.
Daha falıma bakmadın.
Destinée, Divination, Chiromancie, Physiognomonie,
Şans kısmet, yüz falı...
Géomancie, Mariage, La Vie... et la Chance...
El falı.
Vous voulez bien voir si ça va marcher?
El falıma bakar mısın? Alabilir miyim yoksa alamam mı...
Elle dit qu'elle lit les lignes de la main.
Bir şey satıyor galiba. - Falınıza bakacağını söyleyip duruyor.
J'aurais dû m'y attendre.
Falında ben çıktım galiba.
Aujourd'hui. Ma voyante a lu l'horoscope de De Mille et le mien.
Astroloğum, hem DeMille'in, hem de benim yıldız falıma baktı.
Vous voyez Madame, les amoureux venaient y interroger la Sybille... quand ils voulaient savoir l'avenir de leur amour.
İşte bayan, burası da aşıkların fal baktırdıkları yer. Aşklarının akıbetini öğrenmek istiyorlardı.
Je vais la lire doucement et distinctement, car je veux que toute la Cour sache que vous êtes un expert hors pair en chiromancie, tables tournantes, et pour prédire l'avenir dans les feuilles de thé.
Bunu yavaş ve anlaşılır şekilde okuyacağım... Mahkemenin, sizin, el falı, iskambil ve kahve falında, ne kadar iyi olduğunuzu anlamasını istiyorum.
Ma réussite est gagnée.
Şuna bak! Falım çıkmadı.
- Il y a lu son horoscope.
- İçinde falı vardı.
Il suggérait de ne pas entreprendre de nouveau projet ce jour-là.
Fal şöyle diyordu : " Bugün yeni bir projeye başlamayın...
Son horoscope le lui interdirait.
- Falı izin vermeyecek mi?
Que disent vos beignets chinois?
Fal kurabiyelerin nerede?
Qu'est-ce que tu cherches?
- Ne arıyorsun? - Yıldız falı.
Tu as tiré les cartes, non?
Kart falı açtın, değil mi?
D'habitude, je ne tire pas les cartes pour des inconnus, mais vous semblez assez mature.
Normalde yabancılara fal bakmam ama sen çamaşırcıyı tanıdığın için...
Stafford était bien trop immature pour moi.
- Çocuklara engel olmasana falına neden baktırmıyorsun? - Git ve otur. Akşam yemeği hazır.
Bière, blondes et solitaire.
Bira, sarışınlar ve kâğıt falı.
Lis-moi mon avenir?
Falıma baksana.
Dois-je boire le thé chaque fois?
- Falın çıkmasını istiyorsan.
Si vous voulez être exaucée.
Bugün dört kere fal baktırdın.
- T'as vu le programme?
- Fal açıyorum.
- Pauline York. Elle me lisait les lignes de la main.
- Falıma bakıyordu.
Bien!
Falıma diyecek yok!
La bonne aventure.
Benim falıma bakabilirsin.