Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Filmé
Filmé Çeviri Türkçe
4,417 parallel translation
Est-ce que vous confirmez avoir dit à Harry que vous avez filmé le cortège aujourd'hui?
Bayım, Harry'ye bugünkü konvoyu kayda aldığınızı söylediniz mi?
- Oui. - C'est donc vrai. Vous avez bien filmé le cortège?
- Öyle yani değil mi bayım, konvoyu kayda aldınız değil mi?
Je regrette d'avoir filmé ces images, monsieur Stolley.
Keşke bu filmi hiç çekmemiş olsaydım Bay Stolley.
Vous avez filmé malgré tout.
Kayda devam ettiniz.
J'ai filmé un meurtre.
Ben bir cinayeti kaydettim.
Est-ce que quelqu'un l'a filmé dans un cinéma?
Biri sinemada mı çekmiş?
Souris! Tu es filmé!
Şu an kameradasın.
Filmé à la frontière du comté, hier matin.
Bu dün sabah kavşaktaki trafik kamerası görüntüsü.
Non, là on a... déjà filmé...
O sahneyi kaydettik...
Une caméra de circulation a filmé ceci.
Sokaktaki trafik kamerası şunu kaydetmiş.
Je pense qu'on sait qui a filmé la vidéo
Sanırım bu kaydı kimin yaptığını öğrendik.
Pourquoi je suis filmé?
Neden kameraya alıyorsunuz?
Tu as filmé ces choses?
- Neden her yer kan?
Pendant que vous ferez l'amour faussement gay, tu enlèveras ton masque pour révéler que vous faites l'amour véritablement hétéro, détruisant ainsi sa carrière, et tout sera filmé grâce à cette caméra.
Sahte eşcinsel seks esnasında maskeni çıkarıp aslında gerçek bir heteroseksüel seks yaptığınızı gösterecek ve onun kariyerini mahvedeceksin. Ve her şey şuradaki kameraya kaydedilecek.
Une de mes amies a fait l'erreur de coucher avec Beau, et il a filmé.
Bir arkadaşım Beau ile birlikte olmak gibi bir hataya düşmüş ve o da bunu kasede çekmiş.
Ouais, et vous avez bien vu que j'ai filmé toute la soirée, même pendant le meurtre de Beau.
Evet ve Beau'nun öldürüldüğü zaman da dahil tüm gece çekim yaptığımı gördünüz.
Filmé à 22h37 cette nuit.
Bu gece 10.30'da çekilmiş görüntü.
En larmes, Skillane a reconnu avoir filmé la mort de Jemima sous la pression de son fiancé, elle était "sous son emprise".
Gözyaşlarıyla bildiriyoruz Skillane, nişanlısının kendisine yardım etmesi için ona baskı uyguladığını iddia ederek, nişanlısının büyüsüne kapıldığını savunarak, Jemima'nın son anlarını kaydettiğini itiraf etti.
Tu l'as filmé.
Yaptıklarını kayda aldın.
C'est toi qui a filmé.
Ne de olsa sen çektin.
Jeff était parmi le public et a filmé l'un des shows de Shamu.
Jeff seyircilerin arasında Shamu gösterilerinden birini çekiyordu.
Ca a été filmé sur son smartphone, et envoyé à tous ses contacts.
Cass'ın akıllı telefonuyla çekilmiş, rehberindeki herkese gönderilmiş.
Le tueur a filmé Jared Cass en train de le supplier, puis il a jeté le téléphone.
Katil, Jared Cass'in yalvarışını kaydetmiş, sonra da telefonu atmış.
Vous allez me taser si je filme?
Telefonum var diye alacak mısın beni?
Filme, vite!
Sıçayım, hepsi ölmüş.
Ne filme pas mon visage!
Böyle bir şey olamaz.
Vous me filmez pour me faire interner?
Beni uzaklaştırmak için filme mi alıyordun?
- Quoi, tu nous filmes?
Bizi filme mi alıyorsun?
Je me suis dit... que quelqu'un avait... placé ça là pour qu'une petite fille comme moi tombe dessus, et je pensais qu'il me filmait.
Benim gibi küçük bir kızın bulması için oraya koyulduğunu ve bunu filme çektiklerini sanıyordum.
Demandez-lui si elle veut se promener avec vous, ou aller au cinéma.
Yürüyüş yapmak ister mi ya da filme gitmek ister mi diye sorabilirsin.
Pouvez-vous croire que les balles de cet imbécile, qui se filme ont servies à tirer sur les flics?
Bu aptalın polislere ateş ederken kendini kaydettiğine inanabiliyor musun?
Mille fois merci, M. Blake, de rester avec nous pour... cet autre film dont on peut dire qu'il est un chef-d'œuvre absolu, sans doute l'un des meilleurs films du célèbre réalisateur, Martin Scorsese.
Teşekkürler, Bay Blake, bu diğer filme kaldığınız için. Ayrıca bu da bir başyapıttır. Ünlü yönetmen Martin Scorsese'in en iyi filmlerinden bir tanesi.
Vas-y, filme!
Şunu filme çek.
Allez, on filme!
- Çekelim hadi.
Ils vont... se battre jusqu'à la mort et nous filmerons tout ça.
Ölümüne dövüşecekler ve onlar dövüşürken filme çekeceğiz.
Miki, filme ça!
Oraya git Tanigawai.
Il faut que je pisse avant que le film commence.
Filme başlamadan su dökmem lazım.
On pense que le violeur filme les agressions avec une caméra à l'intérieur des animaux en peluche.
Tecavüzcünün peluş oyuncakların içindeki kameralarla saldırılarını kaydettiğini düşünüyoruz.
J'adore ce film.
Bayılıyorum o filme.
Et comme je l'ai dit, il filme dans les parages.
Dediğim gibi, dizinin yeni bölümü için buraya gelmiş.
Je le ferai quand le moment sera venu. mon père m'a demandé de le filmer avec le mannequin de bois.
Zamanı geldiğinde yapacağım. Sonra bir gün, babam ahşap kukla ile onu filme almamı istedi.
Va dans la salle de bain, et filme ton anus s'ouvrant et se refermant pendant 20 minutes.
Banyoya gidin ve götünüzü kaydedin. 20 dakika boyunca, yanakları açıp kapayın.
Ne filme pas ces putains de- -
Saçmalıkları kaydetmeyin.
Quelqu'un orchestre notre vie.
Bunu duydunuz mu? - Birisi hayatımızı filme çekiyor. - Birisi hayatımızı filme çekiyor.
C'est sa sonnerie.
- Birisi hayatımızı filme çekiyor. Onun telefonu.
Alors Beau l'a attirée dans un rencontre sordide, filme tout, et ensuite utilise la vidéo pour la faire chanter.
O yüzden Beau karşılaştıklarında onu ayartır filme çeker ve daha sonra videoyu şantaj yapmak için kullanır.
Filme mon pote juste là.
Şuradaki dostumu dinleyin.
C'est un visiteur qui a filme ça.
Bunu parktaki bir ziyaretçi çekmiş.
- Tu vas voir quoi?
- Hangi filme?
Vous allez voir quel film?
Hangi filme gideceksiniz?
En fait, la seule caméra qui fonctionne dans tout le club filme la caisse enregistreuse derrière le bar.
Ama işin aslı, kulübün tamamındaki tek çalışan kamera barın arkasındaki yazarkasayı çekiyor.