Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Food
Food Çeviri Türkçe
915 parallel translation
Puis un fast-food à Tulare.
Daha sonra da, Tulare'deki bir hamburger büfesinden.
Je m'appelais Stanley Moon, j'étais cuisinier de fast-food.
Adım Stanley Moon'du. Bir lokantada aşçıydım.
Cuisinier de fast-food, blanc, 28 ans, sexe masculin.
Lokanta aşçısı, beyaz, 28 yaşında, erkek.
Le plaignant est devant le fast-food.
Ufak bir restorandan şikayet aldık.
- Je m'attendais à de la laine d'acier, mais c'est tout doux... - Qui d'autre...?
- Tıpkı Angel Food'un keki gibi.
" "WITH A LITTLE FOOD AND CHEER YOU'RE WELCOME HERE" "
# Katılın siz de bizlere #
" "TO SHARE OUR FOOD" "
# Yemeğimizi neşeyle #
- J'étais le chef du fast-food.
- Hızlı yemekleri yapan aşçıydım.
- Nous conduire au Food King.
- Bizi Food King'e götüreceksin.
Food King!
Food King!
Gérant d'un fast food.
Restoran müdürü.
Non, mais on s'est bien amusés à se balader d'un fast food à l'autre.
Hayır ama birlikte yolüstü hamburger takılmaktan büyük keyif alırdık.
Ouais. Promets-moi d'aller dans un fast food avec moi un jour.
Benimle bir gün bir yolüstü hamburgercisine gideceğine söz ver.
Ca vous dirait d'aller dans un fast food?
Bir yolüstü hamburgercisine gitmek isteyen var mı?
"Fast food-restau rapide", durée... 28 minutes?
Bulduğunuz tek diğer iş bir hamburgercide. Ne kadar sürmüş? 28 dakika mı?
Le fast-food ferme à 8 h.
Dairy Queen sekizde kapanır.
Écran et glissement. Ça ne me dit rien.
Aynı fast-food zinciri gibi.
Tu sais pourquoi on appelle ça "restauration rapide"?
Amerikalıların ona neden'fast-food'dediğini biliyor musun?
Au fast-food.
JD's'deyiz.
La semaine dernière, il est entré dans un fast-food.
Geçen hafta birlokantaya girmiş.
- C'est bien plus qu'un fast-food.
Hamburgerciden öte bir yer.
C'est le P.D.G. de la Chaîne Alimentaire.
"Food Chain" şirketinin yöneticisi. Eskiden "Avon" u yönetiyordu.
Il se souviendra de vous, je vous l'assure.
"Food Chain" i bağla, seni bir daha hiç unutmaz.
La gestion de la Chaîne Alimentaire... m'a toujours intriguée. Parlez-moi de vous. De moi?
"Food Chain" in işletme tarzını her zaman çok şaşırtıcı bulmuşumdur.
Je voulais parler de la Chaîne Alimentaire.
Sizinle "Food Chain" hakkında sohbet etmek istiyordum.
Vous devez aller à Cleveland avec moi, jeudi.
"Food Chain" le görüşmek için Perşembe benimle Cleveland'a gelmeni istiyorum.
Nous savons que la Chaîne Alimentaire.... est une excellente organisation.
Food Chain'in muazzam bir yapısı olduğunu herkes bilir.
Pourquoi la Chaîne n'est pas en première position sur le marché?
Food Chain niçin piyasada bir numara değil?
Absolument. Je veux qu'il soit votre premier lieutenant dans la Chaîne.
- Food Chain'de ilk yardımcın olmasını istiyorum.
J'ai demandé le rapport Flash à Robin... et il semble que vous avez pris une décision sans me consulter.
- Robin'den Food Chain'in özet raporunu istedim. Belli ki haberim olmadan bir karar vermişsin.
La Chaîne Alimentaire est mon client.
- Food Chain benim müşterim.
Je lui ai donné le compte de la Chaîne Alimentaire.
- Food Chain'i Ken'e veriyorum.
Au revoir. La Chaîne Alimentaire veut acheter Bébé Champêtre.
Food Chain Şirketi, "Kır Bebeği" ni satın almak istiyor.
La Chaîne achètera Bébé Champêtre lnc.... pour 3 millions de dolars.
Food Chain "Kır Bebeği" Şirketi'ni 3 milyon dolar nakit paraya satın alacak.
Paragraphe quatre.
Paragraf. Food Chain istediğin daireyi sana alacak.
Si la Chaîne Alimentaire peut mettre Bébé Champêtre... dans tous les supermarchés d'Amérique, moi aussi.
Açık olmak gerekirse Food Chain "Kır Bebeği" ni Amerika'daki her süpermarketin rafına koydurtabiliyorsa ben de yaparım.
Il faut ramener un échantillon à la Direction des fast-food de Nalic.
- Fast Food Kuruluna örnek sunamazsak, zamanımızı boşa harcadık demektir.
Une fois que la Direction aura goûté à l'homme et émis les licences d'abattage de masse, cette planète tremblera sous la botte de ma chaîne de restaurants.
Fast Food Kurulu, örnekleri inceledikten... ve Toplu Katliam iznini verdikten sonra bu ufak iğrenç dünya Lord Kıtırık'ın lokantalar zincirinin kudreti altında titreyecek.
Tu as eu les déjeuners, les passages dans le couloir, même le fast-food!
Bütün hafta öğle yemeği yedik. Koridorda yanında durdum. Pizza yedik.
Rassure-toi, il y a des fast-food dans le New Jersey.
Üzülmene gerek yok. Dışarıda daha iyi yerler var.
C'est quoi, un vrai boulot? Un fast-food á dix bornes, deux ans de liste d'attente?
Sahici iş var da. 15 kilometre uzaktaki kahrolası hamburgerci bile... iki yıI sonrasına iş veriyor.
Qu'importe qui cuisine dans votre famille... car dans cette cuisine Concepts Aliments... tout est un jeu d'enfant.
Artık ailenizde yemeği kimin yaptığının önemi yok, çünkü Food Concepts'in bu mutfağı sayesinde,... artık her şey çok kolay.
Suis-moi et je t'offrirai une vie de luxe et de fast-food.
"Benimle gel," hızlı yaşamla, hızlı yemekle ve hızlı arabalarla hayatı yaşayalım.
Il est allé dans un fast-food... et puis quelqu'un est entré... pour faire un hold-up... et l'a tué.
O yalnızca - Hamburger restoranına girmişti sonra birisi geldi bir soyguncu ve onu vurdu.
Ils étaient allés dans un fast-food et elle avait pris un milk-shake.
Hazır yiyecek satan restoranlardan birine gitmişler ve kadın memur bir malt almış.
Elle se rappelait le milk-shake. Ils s'étaient arrêtés à un fast-food. Un Whataburger.
Malt aldığını hazır yemek satan bir yerde durduklarını, bilmem ne burgerı hatırlıyordu.
Police, s'il vous plaît, pour l'amour de Dieu, ils sont en train de piller Food King!
Memur bey! Lütfen! Tanrım!
- Le fast-food?
Hamburgerci mi?
La Chaîne s'intéresse à l'achat de Bébé Champêtre.
Fritz'in de sana bahsettiği gibi Food Chain "Kır Bebeği" ni satın almak istiyor.
Comme dans vos fast-food.
Aynı Yankee stadyumunda satılanlar gibi.
Bientôt, il y aura à la place de Toonville, des stations service, des motels, des fast-food, des vendeurs de pneus, des concessionnaires automobiles, et de superbes panneaux publicitaires qui s'étendront à perte de vue!
Yakında, Çizgişehir'in olduğu yerde benzin istasyonları olacak. Ucuz oteller. Çabuk hazırlanmış yemek servisi veren lokantalar.