Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Herrmann
Herrmann Çeviri Türkçe
356 parallel translation
La soirée sera émouvante avec le retour de Jason Street dans le stade.
Jason Street'in, Herrmann Stadı'na dönmesi nedeniyle oldukça duygusal bir maç olacak.
Tu n'as qu'à acheter Herrmann Field, pour le rebaptiser le Garrity Bowl.
Neden Herrmann Otlağı'na gidip satın almıyorsun? Adını da Garrity Stadyumu koyarsın.
{ \ pos ( 192,210 ) } On joue après la deuxième représentation du grand Herrmann.
Bizim gösterimiz Muhteşem Herrmann'ın ikinci gösterisinden sonra.
Après le départ forcé de papa, il fût ce qui nous arriva de mieux.
Babamız terk etmek zorunda kaldıktan sonra, Herrmann bizim yeni gözdemizdi.
C'est le Grand Herrmann?
Bu Muhteşem Herrmann mı?
C'est Herrmann.
Herrmann.
Même si nous comprenons votre embarras et que nous compatissons, M. Herrmann...
Sizin bu tatsız durumunuzun önemini anlarken ve aynı acıyı hissederken, Bay Herrmann...
Alors que le Grand Herrmann montait sur scène pour sa deuxième représentation...
Muhteşem Herrmann gecenin ikinci performansı için sahnede yerini aldığı gibi...
Le tueur connaît les tours de magie du Grand Herrmann.
Katil Muhteşem Herrmann'ın numaralarının nasıl çalıştığını biliyor.
Je crois qu'Alice a mangé la laitue du sandwich du Grand Herrmann.
Bence Alice, Muhteşem Herrmann'ın sandviçindeki marulları yedi.
La laitue aurait dû rester là et être mangée par le Grand Herrmann.
Marulun bu sandviçin içinde olması ve Muhteşem Herrmann tarafından yenilmesi gerekiyordu.
Le tueur essayait de tuer le Grand Herrmann.
Muhteşem Herrmann'ı öldürmeye çalışıyor.
Malheureusement, le Grand Herrmann n'avait pas réalisé sa grande évasion.
Acı bir şekilde, Muhteşem Herman muhteşem çıkışından çıkamadı.
Le Grand Herrmann a réalisé ce tour un millier de fois.
Muhteşem Herrmann bu numarayı binlerce kez tekrarladı.
Le Grand Herrmann avait de vrais fans chez les mollusques, coraux et huîtres.
Muhteşem Herrmann'ın midyelerden, mercanlardan ve istiridyelerden oluşan bir hayran kitlesi vardı.
Pauvre Herrmann.
Zavallı Herrmann.
Herrmann sera vengé.
Herrmann'ın intikamı alınacak.
Je reste là, et j'endure, espérant que le Grand Herrmann me donne la carotte qu'il agitait devant moi et me donne mon spectacle.
Burada Muhteşem Herrmann'ın benim hak ettiğim rolü vermesini umarak dikildim,.. ... ve önümde sallandırdığı havucu yakalamaya çalıştım.
Herrmann et ceux qui étaient sur scène sont morts, à part vous.
Herrmann ölene kadar senden başka kimseyle sahneyi paylaşmadı.
Quelqu'un d'autre partageait la scène avec le Grand Herrmann...
Biri daha sahneyi Muhteşem Herrmann'la paylaşıyordu...
Mon premier boulot était complice d'Herrmann dans le public.
İlk işim Herrmann'ın izleyicileri arasına saklanmaktı.
Vous et votre ventre, que faisiez-vous quand Herrmann se faisait cimenter?
Herrman sahnede betonlaşırken sen ve miden ne yapıyordunuz?
Herrmann était le seul ici à avoir de la considération pour mon travail.
Burada benim yaptıklarıma saygı göstermeyen tek kişi Herrmann'dı.
Je parie que le Grand Herrmann est en train de réaliser quelques poses "Derniers jours à Pompeï" pour vous donner tous les indices.
Bahse girerim Muhteşem Herrmann o betonun içinde şuan "Pompeii'nin Son Günleri" pozu veriyordur ve size öğrenmek istediğiniz her şeyi söyleyecektir.
Alors que les enquêteurs continuaient à se demander pourquoi le Grand Herrmann n'était pas sorti... Olive Snook... allait devoir se demander comment quelqu'un était sorti.
Dedektifler Muhteşem Herrmann'ın neden dışarı çıkamadığı konusunda kafa yormaya devam ederken Olive Snook diğerlerinin yaptığı gibi bu konuda kafa yoruyordu.
Tout comme nos détectives privés pensaient savoir où trouver le Grand Herrmann.
Ya da düşünüyordu, tıpkı özel dedektiflerimizin Muhteşem Herrmann'ın nerede olduğunu bildiklerini düşündüğü gibi.
Où est le Grand Herrmann?
Muhteşem Herrmann nerede?
Double bisou, double câlin, le Grand Herrmann ".
Çifte öpücük, çifte sarılma, Muhteşem Herrmann "
La bonne nouvelle est qu'il est encore en vie... - quelque part. - Pourquoi Herrmann aurait disparu?
İyi haber, hala yaşıyor nerede olduğunu bilmesek te.
Il ne l'aurait pas fait sans raison.
- Neden Herrmann ortadan kaybolsun? Eminim eğer yapmak zorunda kalmasa gözden kaybolmazdı.
C'est ce qu'Herrmann nous a dit quand papa est parti.
Bu, babamız bizi terk ettiğinde Herrmann'ın bize dedikleriydi.
Que t'as dit Herrmann sur le départ de papa?
Herrmann, babamızın bizi terk etmesi hakkında sana ne anlattı?
Voilà ce qu'Herrmann m'a dit. Voilà ce qu'il ne vous a pas dit.
Bu Herrmann'ın bana anlattığı, size anlatmadığı şey.
Herrmann vous a dit que Ralston s'était fait dessus quand papa a disparu?
Herrmann sana babamız ortadan kaybolduğunda Ralston'un altını ıslattığını söyledi mi?
Tu n'es pas attaché à Herrmann.
Siz Herrmann'a bağlı değilsiniz.
Il n'était pas dans ce bloc de ciment avec Herrmann?
İçinde Herrmann'ın olduğu çimento bloğunda değildi. Dikkat etmediniz mi?
Le Grand Herrmann est mort.
Muhteşem Herrmann öldü.
Il était cette petite boule sous la coque d'une noix de coco.
Herrmann hindistan cevizi kabuğunun altındaki küçük toptu.
Le tueur a échangé les blocs, cachant celui avec le corps d'Herrmann et tout le monde pense que le grand Grand s'est envolé pendant son tour.
Katil blokları değiştirdi ve Herrmann'ın içinde olduğu bloğu sakladı ve herkes "Muhteşem" in Ortadan kaybolma sanatıyla ortadan kaybolduğunu düşündü.
Utilisant un détecteur de métaux pour détecter le métal des chaînes portées par le Grand Herrmann durant la représentation de "Démenciment". "Les deux font la paire", avec Olive Snook, commencèrent leur recherche au quai.
Metal detektörlerini kullanmak Muhteşem Herrmann'ın "Clementia" yı sahnelediği sırada kullandığı zincirleri bulabilirdi "İki kişilik gösteri" grubu, Olive Snook'la birlikte yükleme rampasının oradan araştırmaya başladılar.
On pourrait ouvrir ce bloc et trouver une arme du crime, comme un serpent à sonnettes du Mojave ou une seringue hypodermique que le Grand Herrmann se serait injecté sans le savoir en se contorsionnant.
Biz bu bloğu kazarak açtığımızda belki de bir Mojave çıngıraklı yılanı, ya da Muhteşem Herrmann'ın bilinmeyen bir nedenle, eğildiği sırada kendine enjekte ettiği gizli derialtı iğnesi gibi bir katil silahı bulabiliriz.
Ouais, quand on l'aura ouvert... Dommage que Maurice et Ralston ne puissent parler au Grand Herrmann.
Peki, bloğu kazıp açtığımızda, Maurice ve Ralston'un Muhteşem Herrmann'la konuşamayacak olması çok kötü.
Herrmann a glissé directement de la scène pour tomber dans cette tombe stratégiquement marteau piqué.
Herrmann aniden sahneden kaybolup gitti ve bu stratejik olarak açılmış mezara düştü.
Peut-être que le tueur voulait qu'Herrmann fasse partie du château pour l'éternité.
Belki de katil, Muhteşem Herrmann'ın sonsuza kadar Hokkabaz Kalesinin bir parçası olmasını istedi.
- Vous avez trouvé le Grand Herrmann.
- Muhteşem Herrmann'ı bulmuşsunuz.
Celui qui a mis ce bloc ici est de retour pour s'assurer qu'Herrmann fasse partie du château.
Bu bloğu buraya düşüren kişi, Herrmann'ın sonsuza kadar Hokkabaz Kalesi'nin bir parçası olacağından emin olmak için geri döndü.
Vous avez tué Herrmann, l'avez enterré dans le sol, puis vous êtes faufilée ici pour pouvoir sceller le marché avec un peu plus de votre ciment.
Herrmann'ı öldürdün, onu zemine gömdün, ve sonra gizlice buraya girdin, çünkü çimento çalışmanı tamamlamak istiyordun.
L'univers a tué Herrmann pour me transmettre un message, et ce message est que huit ans sont suffisants à attendre une récompense.
Evren, Herrmann'ı bana bir mesaj yollamak için öldürdü, ve bu mesaj sekiz yıl bir havucu beklemek için çok uzun bir zaman.
Tandis qu'Emerson Cod travaillait sur son suspect, le pâtissier et Chuck travaillaient sur le Grand Herrmann.
Emerson Cod'un şüphelisinin içindekileri oyduğu gibi, turtacı ve Chuck Muhteşem Herrmann'ın mezarını oymuşlardı.
Hermann, je sais que demander à un magicien de révéler le secret - de son évasion est très malpoli.
Herrmann, bak, biliyorum bir sihirbazın muhteşem çıkışının sırrını paylaşmasını istemek çok kaba ama...
Hermann l'Allemand.
Alman Herrmann.