Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Histoire
Histoire Çeviri Türkçe
57,767 parallel translation
C'est l'histoire de ta putain de vie.
Kahrolası hayatın böyle geçti zaten.
Pouvoir tenir tête à cette industrie, le premier dans l'histoire à lutter contre. Affronter l'industrie de façon aussi déterminée, montrer que quelque chose ne va pas et en parler, je ne le regrette pas.
Ama buna karşı durabilmek, tarihte buna itiraz eden ilk kişi olmak, sektöre karşı bu kadar sert bir çıkış sergilediğim ve bir şeylerin yanlış olduğunu onlara gösterdiğim için pişman değilim.
Quand l'histoire de la garde de Sunny a commencé... mon ex avait un avocat qu'il payait cher.
Sunny'nin velayet davası görülürken eski kocamın pahalı bir avukatı vardı.
Parce que je vais te raconter l'histoire de ma vie.
Çünkü birazdan sana hayat hikâyemi anlatacağım.
C'est pour mon cours d'histoire.
Önemli değil. Tarih dersi için.
Les cassettes font partie de l'histoire?
Kasetler artık tarih mi oldu?
Quand tu auras écouté les 13 faces... Parce qu'il y en a 13, une pour chaque histoire. Rembobine les cassettes, remets-les dans la boîte, et passe-les à la personne suivante.
13 tarafı da dinledikten sonra, çünkü her hikâyenin 13 açısı vardır, kasetleri başa sar, kutuya geri koy ve bir sonraki kişiye aktar.
Le coach Patrick a donné le match en devoir d'histoire, alors...
Koç Patrick, tarih dersi için maç ödevi verdi de.
De l'histoire, c'est ça?
Tarih içindi, değil mi?
Oui, c'est un exposé d'histoire, sur les étudiants qui étaient là avant nous, etc.
Evet, bizden önce okumuş öğrencilerle ilgili bir sözlü tarih projesi.
J'ai histoire avec vous en cinquième heure.
Beşinci saatte tarih dersinize giriyorum.
C'est là que Chez Monet a commencé, l'histoire d'une amitié.
Böylece Monet's'in, bir arkadaşlığın hikâyesi başladı.
Elle joue dans une pièce, Des Hommes d'honneur, ce qui n'est pas trop l'histoire de sa vie.
Karen bir yüksekokulun Birkaç İyi Adam oyununda, kendi hayat hikâyesine hiç benzemiyor.
Tu te souviens quand il a montré Gladiator pour l'histoire romaine?
Aynen. Roma tarihi için Gladyatör'ü izlettiğini hatırlıyor musun?
Tu te souviens de l'histoire que je racontais quand on passait un pont?
Annem ve babamla köprüden geçişimizle ilgili anlattığım anıyı hatırlıyor musun?
Tu pensais trop à l'interro d'histoire?
Tarih sınavına mı kafayı taktın?
Écoutez, cette histoire de procès fait que c'est difficile de parler aux gens, mais si vous avez besoin de parler...
Bakın, şu dava olayı yüzünden insanlarla konuşmanın zorlaştığını biliyorum ama konuşacak birine ihtiyacınız olursa...
Ce projet d'histoire avance?
Tarih projeniz nasıl gidiyor?
Dans l'histoire.
Tarihte.
On se voit en histoire.
Tarih'te görüşürüz.
L'histoire me baissait ma moyenne. Je me suis fait aider.
Amerikan Tarihi'nden çakıyordum ve yardım aldım, değil mi?
Pour moi, le plus triste dans l'histoire, c'est John Grady, tu sais...
Bence hikâyenin en üzücü yanı şu,
L'histoire avec Marcus et tout le reste... J'hallucinais que tu sois sur sa liste, pas la mienne.
Gece boyunca sen Marcus'layken benim yerime onun listesinde olduğuna inanamadım.
C'était quoi, cette histoire dans le couloir?
Koridorda ne oldu?
C'est une histoire horrible, Matt.
Korkunç bir hikâye Matt.
Une autre histoire.
Bu başka bir hikâye.
Pas d'autre histoire, pigé?
Başka bir hikâye yok, anladın mı?
Tout le lycée couvre l'histoire.
Okuldakiler bunu örtbas ediyor.
Je t'ai dit qu'il y avait plus d'une histoire sur la soirée de Jessica, alors voilà...
Jessica'nın partisinin olduğu gece başka hikâyeler de olduğunu söylemiştim. Birini daha anlatacağım.
Vous voulez étouffer l'affaire et cacher l'histoire d'Hannah, c'est ça?
Örtbas etmek istiyorsunuz. Hannah'nın hikâyesi gizli kalsın istiyorsunuz.
C'est une autre histoire triste et bête.
O da hüzünlü ve aptalca bir hikâye.
Tu te rappelles l'histoire qui devait suivre?
Sonraya sakladığım hikâye vardı ya?
Mais tu dois y figurer si je raconte mon histoire.
Ama hikâyemi anlatmam için burada olman gerekiyor.
Sale histoire.
Can sıkıcı.
Mais c'est quoi l'histoire, exactement?
Peki, hikâye tam olarak nedir?
C'est ça, l'histoire?
Hikâye bu mu?
On peut contenir ça. On décide de l'histoire.
Hikâyeyi kontrol edersek yayılmasını önleriz.
L'histoire, c'est que Jess sait que Bryce l'a violée.
Hikâye şu, Jess, Bryce'ın tecavüz ettiğini biliyor.
En confirmant l'histoire d'Hannah au sujet de Bryce.
Ya Hannah'nın Bryce'la ilgili hikâyelerini doğrularsak?
Vous voulez clarifier l'histoire?
Tutarlı bir hikâye mi istiyorsunuz?
Tu connais la vraie histoire, pas vrai?
Hikâyenin aslını biliyorsun, değil mi?
Quand j'étais petit, ma mère me racontait une histoire.
Ben çocukken annem bir masal anlatmıştı.
Tu connais l'histoire de la bourrique appelée Rick, qui se croyait balèze mais qui était de la baise, et qui a fait tuer tous ceux qui comptaient pour lui?
Her boku bildiğini sanıp hiçbir bok bilmeyen ve götüne taktığı herkesin ölmesine sebep olan Rick adındaki küçük puştun hikâyesini duydun mu hiç?
Wow, Rick! Que... Quelle histoire!
- Vay anasını Rick, çok acayipmiş.
Vrai, mais on peut altérer ce qu'on veut dans une histoire originale totalement inventée.
Doğru ama tamamen uydurma bir orijin hikayesini istediğin gibi değiştirebilirsin.
- C'est quoi, cette histoire?
- Neler oldu öyle? - Önemli olmadığına eminim. \
Ton principal a dit à la famille de faire un conseil, même si ce n'est pas la famille qui sniffait le vernis de la poterie dans la salle des arts et le bureau mouillé dans la classe d'histoire.
Ailenize müdürünüz tarafından danışmana gidilmesi söylendi her ne kadar sanat odasında seramik cilası soluyan ve tarih dersinde sırasını ıslatan bu aile olmasa da.
Cela s'appelle "une histoire".
Buna hikaye denir.
CECI EST UNE HISTOIRE VRAIE.
BU GERÇEK BİR HİKÂYEDİR.
J'avais entendu une histoire...
Bir hikâye duymuştum bir kere.
Il reste une histoire à raconter.
Anlatılacak bir hikâye, bir kötü karar daha var.