Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Héuré
Héuré Çeviri Türkçe
66,819 parallel translation
À propos de tout ce que j'ai dit tout à l'heure à la plage...
Sahilde söylediğim tüm o şeyler...
C'est l'heure de la revanche!
Ödeşme zamanı.
M. Gardner, il nous manque une heure de votre existence.
Şimdi, Bay Garner. Ortalıkta görünmediğiniz 1 saatlik kayıt mevcut.
- C'est l'heure d'aller au lit.
- Yatma zamanı.
Heure d'été.
Yaz saati uygulaması.
Puis, un matin, je vais au boulot et je me fais virer parce que je suis en retard d'une heure.
Bir sabah işe gittim ve bir saat geç kaldığım için kovuldum.
Puis, retard d'une heure à la DSS pour expliquer pourquoi j'ai perdu mon job.
Sonra işten atılma sebebimi açıklamak için SGK'ya da bir saat geç kaldım.
Et encore en retard d'une heure pour contester le fait de perdre mes aides.
Yan haklarımın kaybına karşı başvuru için de bir saat geç kaldım.
Encore une heure de retard pour mon entretien axé sur le travail.
İş odaklı mülakata da bir saat geç kaldım.
Une heure de retard pour ma visite régulée avec petit Fergus.
Küçük Fergus ile olan gözetimli ziyaretime de bir saat kaldım.
Elles avançaient d'une heure.
Bir saat ileri alınmışlar.
British Summer Time, ils appellent ça. ( l'heure d'été britannique )
İngiliz Yaz Saati Uygulaması diyorlarmış.
Je t'ai couvert tout à l'heure.
İçeride senin kusurunu gizledim.
Si on n'est pas de retour dans une heure, appelle la police. 528 00 : 39 : 47,720 - - 00 : 39 : 49,800 - Qu'est ce que je leur dis?
Bir saat içinde dönmezsek polisi ara.
C'est le prix par heure.
O saat başı ücret.
Maître, il est l'heure.
Efendim, vakit geldi.
L'heure de l'héroïsme a sonné.
Kahraman olma zamanı.
Quelle heure est-il?
Saat kaç?
Une horloge brisée donne la bonne heure deux fois par jour, mais vous avez tort ce coup-ci.
Bozuk bir saat bile günde iki kez doğru gösterir dostum ama bu o anlardan biri değil. Dik dur!
Il est l'heure de briller!
Parıldama zamanı!
Plat du jour et hors-d'œuvre Ici, on sert à toute heure
Çorbalar, ordövrler! Servis bizim işimiz
L'heure est venue de jouer au héros.
Kahramanlık zamanı.
L'heure est à la fête
Açlık kesilir
Si on sort ici dans les prochaines trois minutes, nous pourrions être à l'heure.
Aslında, 3 dakika içinde buradan çıkarsak oraya vaktinde ulaşırız.
Missy, c'est l'heure d'emballer tes affaires.
Missy, toplanma vakti geldi.
À vous. Dis-lui qu'on sera là-bas dans une heure.
Ona bir saat içinde geleceğimizi söyleyin.
- Navré pour tout à l'heure.
- O şey için özür dilerim.
On fait semblant qu'il est l'heure...
Saat gelmiş gibi yapıyoruz, yani...
- C'est toujours l'heure.
- Hep o saat.
- Toujours l'heure d'une bière.
- Hep bira saati.
Je me suis tapé une heure de bouchons pour ça.
Bu yüzden Western'da bir saat trafiğe takıldım.
Je viendrai de bonne heure poser toutes les questions possibles.
Erken gelip bütün soruları soracağım.
Ma mère et Emma sont au cinéma, et elles ne rentrent que dans une heure.
Annem ve Emma şu anda sinemadalar ve bir saat sonra eve dönecekler.
À quelle heure?
Saat kaçta?
- Donne-moi une heure.
- Bana bir saat söyle.
- Tu sais quelle heure il est?
- Saat kaç?
Deux autres comprimés dans une heure.
Bir saat içinde iki hap daha.
Ça prendra du temps? Une heure.
- Ne kadar sürer?
Laisse-la dormir encore une heure.
Bırak bir saat daha uyusun.
C'est l'heure du spectacle!
Gösteri zamanı oğlum!
Tu pourrais juste leur donner une heure de libre et t'arrêter là.
Baksana, ne diyeceğim? Belki de dersi iptal edip onları serbest bırakmalısın.
Une heure de libre?
Serbest bırakmak mı?
Donc pas d'heure libre.
Yani boş derslere ihtiyacımız yok.
Pas d'heure libre chez M. Strickland, pas vrai?
Bay Strickland'in tarih dersi boş geçmez, değil mi?
Tu peux prendre une heure de libre.
Şimdi gidip rahat bir nefes alabilirsin.
Oui, je prends mon heure de libre.
Evet! Rahat bir nefes alacağım.
Attendez, il est quelle heure?
Bir saniye. Saat kaç? Saat kaç?
- C'est l'heure de manger!
- Yemek vakti!
Une heure de colle, Freddie.
Hemen disipline gidiyorsun Freddie.
L'heure tourne.
Süren başladı. Sıra sende.
Je vois que tu la regardes tout a l'heure.
Onu baktığını gördüm şimdi.