Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Imaginé
Imaginé Çeviri Türkçe
21,151 parallel translation
Êtes-vous sûre de ne pas l'avoir juste imaginé?
Ama sen hayal görmediğine eminsin...
Tu es devenu le héros que j'avais toujours imaginé.
Hep olabileceğini bildiğim kahraman oldun sen.
Ça m'a rendu encore plus rapide que je l'avais imaginé, assez rapide pour briser la barrière dimensionnelle assez rapide pour courir dans d'autres univers, d'autres Terres.
- Hız 9. Beni düşündüğümden daha da hızlı yaptı. Boyutları aşacak kadar, başka evrenlere başka dünyalara gidecek kadar hızlı oldum.
Ce n'est pas comme ça que je l'avais imaginé, mais le fait est que je suis plus chaud que toi, et le contact peau contre peau est le moyen le plus rapide de transférer le peu de chaleur de mon corps vers toi.
Hayalimde olan böylesi değildi ama önemli olan, benim senden sıcak olmam ve ten teması sana verebileceğim ufak vücut ısısını aktarmanın en hızlı yolu.
J'imagine que je vais manger mon petit déjeuner tout seul alors...
Kahvaltıyı yanlız yapacağım o zaman.
♪ Imagine l'émerveillement qu'on va inspiré ♪
# Düşünsene salacağımız merak hissini #
J'imagine que Glenn et Abraham aussi, ils ont eu du pot?
Glenn'le Abraham de şanslıydı herhâlde.
Carol, j'imagine que la violence, les combats, tu n'y as pas pris part.
Carol, şiddete ve savaşmaya uzak olduğunu tahmin ediyorum.
Imagine que tu sois libérée... ou occupée.
Ya çıkarırlarsa seni... Ya da meşgulsen?
J'imagine que c'est dans l'ordre des choses, et c'était cool que Brick se soit finalement fait un ami.
Sanırım sonunda her şey düzene girmişti ve nihayet Brick'in bir arkadaşı olmuştu.
Je n'imagine pas sa réaction en personne.
Yüz yüze ne tepki verir bilmiyorum.
J'imagine que... J'y pense très souvent en ce moment.
Son zamanlarda ben çok düşünüyordum.
J'imagine qu'on ne peut pas s'envoyer de message d'une Terre à l'autre.
Başka bir dünyadan mesaj atamam sana galiba.
J'imagine pas à quel point ça a dû être difficile.
Ne kadar zor olduğunu düşünemiyorum.
Ecoute, tu vas ouvrir la porte de ces toilettes et montrer à ton père que t'es pas le raté qu'il s'imagine.
Dinle, şimdi o tuvalete gideceksin ve babana düşündüğü kişi olmadığını göstereceksin.
J'imagine simplement que mon squelette, c'est moi, et que mon corps, c'est ma maison.
Sonuçta ben bir iskeletim. Vücudum da evim.
J'imagine que je vais... faire machine arrière.
Sanırım eski hâline döndürmem lazım o zaman.
Enfin... j'imagine qu'ils ont raccroché. J'avais raccroché.
Yani kapattıklarını varsayıyorum ben çoktan kapatmıştım çünkü.
Je n'imagine pas quelqu'un qui séduirait plus le public que Chuff.
Seyircilere... Chuff'tan daha çekici gelecek başka biri gelmiyor aklıma.
Richard, j'imagine que tu viendras avec... ton amie féminine.
Richard, sanırım sen bayan arkadaşını getirirsin.
Pour vous. À mes dépens, j'imagine.
Benim için de sanırım.
J'imagine.
- Sanırım.
J'imagine le nombre d'ouvriers, de maçons, toutes ces familles, qui s'inquiètent chaque jour de savoir si madame Clara s'est enfin décidée, et si leur sort va s'améliorer à la fin du mois.
Tek düşündüğüm, her gün bana Bayan Clara sonunda doğru kararı verdi mi diye soran çalışanlar, boyacılar ve aile üyeleri. Hepsi ay sonunda daha iyi durumda olabilir, hepsi bu.
L'avantage d'épouser son meilleur ami, j'imagine.
En iyi arkadaşınla evlenmenin yararı sanırım.
On vient de sortir de son bureau, alors j'imagine qu'il doit être en chemin pour opérer en ce moment.
Ofisinden az önce ayrıldık. Şimdiye dek ameliyatına başlamıştır.
Pourquoi tu n'essayes pas le, j'imagine tout le monde tout nu?
Herkesin çıplak olduğunu düşünmeye ne dersin?
J'imagine que notre véritable amour c'est la médecine.
Gerçek aşkımız tıp sanırım.
J'imagine que tu peux appeler ça du progrès.
İlerleme kaydettik sanırım.
J'imagine.
- Sanırım öyle.
Pas de galipettes. mais j'imagine que si on peut se retrouver nu dans le même sac de couchage, on peut partager une tente.
Alavere dalavere yok ama sanırım aynı uyku tulumunda çıplak olabiliyorsak bir çadırı da paylaşabiliriz.
J'imagine que c'est pas une histoire drôle? Allez.
- Hile hurda olmadığını düşünüyorum.
Honnêtement, je n'imagine même pas me soucier de quelqu'un à nouveau.
Açıkçası artık kimseyi umursayabileceğimi sanmıyorum.
J'imagine que je n'ai qu'à me blotir près du feu avec toute ma rage.
Sanırım tüm öfkemle ateşin yanına çökmeliyim.
Je crois... J'imagine que j'ai genre essayé de t'éviter.
Sanırım senden kaçıyordum herhalde.
Le résultat est unanime. Je ne suis pas promu, j'imagine.
- Terfi almadığımı kabul ediyorum.
J'imagine que tu crois ne pas savoir à quoi t'en tenir avec moi.
Sanırım benim gözümdeki değerini bilmiyorsun.
Imagine, une journée entière à soi.
Sırf kendini düşündüğün bir gün nasıl bir şeydir?
J'imagine que tu ne comptes pas partager.
Paylaşmazsın herhalde.
J'imagine que je vais douiller, mais là, franchement, ça va.
Bir süre sonra çok canım yanacak, ama şimdilik iyiyim.
J'imagine que ce sera un peu comme ça.
Evet. Sanırım onlardan da biraz olur.
C'est cool, j'imagine.
İyi o zaman.
J'imagine qu'on doit les avoir avant qu'ils décollent.
O zaman sanırım onlar havalanmadan onları vurmamız gerekiyor.
En voilà une pour toi et j'imagine que tu en as déjà une.
Sanırım sende zaten var.
Si tu crois punir Candace en dinant avec son père, imagine juste comment elle se sentirait si tu arrivais à tomber enceinte ce soir!
Eğer babasıyla yemek yiyerek Candace'i cezalandıracağını düşünüyorsan birde bu akşam hamile kalmayı başarırsan neler olacağını bir düşün!
J'ai remarqué que tu n'es pas venu aux réunions, et j'imagine que c'est parce que ma présence te gênait.
Tamam, fark ettim ki toplantılara gelmeye devam etmem sanırım seni rahatsız ediyor.
J'imagine qu'une petite partie de moi et contente, mais la majorité sait que lorsque Théo débarque, les ennuis suivent.
Sanırım küçük bir parçam çok sevindi, ama büyük parçam bilir ki, Theo görünür, sorunlar gelmeye başlar.
Imagine faire tout ce chemin sur un chariot juste pour rester bouche bée.
Arabayla o kadar yolu bakmak ve küçümsemek için gelmişler.
J'imagine à quel point il a besoin de leur argent.
Sanırım paralarına ihtiyacı var.
J'imagine que tu n'es pas habitué à être servi.
Sanırım bekletilmeye alışık değilsin.
Imagine Alma, suppliant de te voir.
- Sanki Alma, seni görmek istiyormuş gibi düşün.
J'imagine que je vais manquer à certains d'entre eux
Sanırım bazıları beni özleyecektir.