Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Impatient
Impatient Çeviri Türkçe
1,688 parallel translation
- Il est impatient de vous voir.
- Seni görmek için meraklaniyor.
Il est impatient d'être en CE2.
Üçüncü sınıfa başlamak için can atıyor.
Je suis impatient.
Dört gözle bekliyorum.
t'es impatient? 23 00 : 01 : 30,237 - - 00 : 01 : 31,240 Non.
Heyecanlı mısın?
Tu ES impatient.
Heyecanlısın.
Je suis impatient de voir sa tête.
Yüzünü görmek istiyorum.
- Impatient? - Tu plaisantes?
- Heyecanlı mısın?
Je suis impatient de manger la cuisine de Chef à nouveau.
Tekrar Chef yemeği yemek için sabırsızlanıyorum.
Ne soyez pas aussi impatient.
Ama bazılarımız birer pislik gibi davranmadan beklemeyi başarabiliyor.
Le Haut Conseil est impatient de vous rencontrer.
Yüce Konsey sizlerle tanışmaya çok hevesli.
Tu sembles bien impatient de ramener du sirop contre la toux.
Bana öksürük ilacı almak için gerçekten çok can atıyor gözüküyorsun.
Je suis impatient de voir la réaction des jambes de Joe quand j'ouvrirai mon multiplex.
Benim çok katlı sinemamı açtığımda Joe'nun bacaklarındaki ifadeyi görmek için sabırsızlanıyorum.
Il est désespéré, impatient de solutionner son passé, et le professeur Kern en détient la clé.
O umutsuz, dedektif, geçmişinin çözülmesi için, ve Profesör Kern anahtarı tutuyor.
Eh bien... je ne pensais jamais dire ça, mais... une partie de moi est impatient qu'elle ait son permis de conduire.
Bunu söyleyeceğim hiç aklıma gelmezdi ama bir tarafım ehliyetini alması için sabırsızlanıyor.
Je suis impatient de voir Stifler.
Stifler'ı görmek için sabırsızlanıyorum.
Je suis impatient de vous rencontrer [... ] pour qu'on puisse discuter de votre état et de la façon dont je peux vous aider davantage.
Seninle tanışmak için sabırsızlanıyorum. Böylece durumunu ve şahsen nasıl daha çok yardım edebileceğimi konuşabiliriz.
Je suis impatient.
Bekleyemiyorum.
Arrête d'être impatient.
Sabırsız olma.
Tu n'as pas vu ton père depuis deux ans, tu dois être impatient.
Babanı, iki seneyi aşkın bir zamandır görmedin. Çok heyecanlı olmalısın.
Danger, intrigue, une demoiselle en détresse... Je suis impatient d'y être.
Sabırsızlanıyorum.
Je peux croire que tu sois impatient d'avoir cette fille dans ta famille.
Bu kızı aileye kabul etmekte bu kadar istekli olduğunu hayal edemiyorum.
Je suis impatient de travailler avec toi, Nat.
Seninle çalışmayı dört gözle bekliyorum Nat.
Diane a dit qu'il était impatient de me rencontrer.
Diane dediki benimle tanışmakiçin sabırsızlanıyormuş.
Je suis impatient de faire ça, avec vous, chaque semaine.
Her hafta seninle çalışmaya can atıyorum.
Tout le continuum espace / temps... pourrait s'effondrer parce que t'as été impatient.
Tüm zaman-uzay bütünselliği senin sabırsızlığın yüzünden çökebilir.
Je suis même impatient, après ce matin.
Bugünkü fırçadan sonra o nasıl olacak merak içindeyim.
J'suis impatient de te voir, Ed.
Evet. Anladım.
Elle a aussi écrit que vous étiez un sniper, un bon, mais votre vue a baissée, vous êtes enclin à la blessure, si ce n'est à un état proche de la mort, et bien que vous soyez sous pression et impatient,
- Evet, ayrıca çok iyi bir nişancı olduğunu ama gözünün bozulduğunu yaralanmaya çok meyilli olduğunu, çünkü ölüme meydan okumaktan zevk aldığını da yazdı.
Mais, je suis là et très impatient de connaître la super-raison pour m'avoir biper.
Ancak buradayım ve her ne önemli sebepten ötürü bana çağrı bıraktıysanız bunu duymaya çok istekliyim.
Je n'étais pas impatient de demander l'argent à Chubby.
Chubby'den para alabilmek için fazla ümitli değildim.
Alors tu es impatient?
Evet, heyecan var mı?
Très impatient?
Çok mu heyecanlısın?
Oui! Je suis très impatient.
Evet, çok heyecanlıyım.
Extrêmement impatient?
Son derece heyecanlı mı?
Juste très impatient, c'est cool.
Sadece çok mu? O da güzel.
Et je suis impatient.
Ve evet heyecanlıyım.
Je suis très impatient!
Çok heyecanlıyım. Ryan henüz tek bir satış yapmadı.
Tu es impatient.
Sabırsızsın.
- J'en suis impatient.
- Bunun için sabırsızlanıyorum.
On dirait un type assez impatient, et la dernière fois que j'étais avec lui, il n'arrêtait pas de dire que je ne comprenais pas.
Sabırsız birine benziyor ve onu son gördüğümde bana sürekli birşeyleri anlamadığımı söyleyip duruyordu
Apparemment, un gars nommé Balaam avait un cul qui parle. Et Randy était impatient de montrer le sien à Milly.
Görülüyordu ki, Balaam adındaki bir adam götünden konuşuyordu, ve Randy Milly'e bunu göstermek için sabırsızdı.
Ecoute, j'étais impatient de te voir
Seni görmeyi iple çekiyorum.
Impatient de voir ta superbe voiture en ruine.
Evet, şu atıkla çalışan arabanızı görmek için can atıyorum.
Oui, je sais que vous êtes impatient. Ce n'est pas mon problème.
Sabırsız biri olduğunu biliyorum ama bu benim sorunum değil.
J'étais impatient de passer aux infos, tout comme Randy d'ailleurs.
Benim gibi, Randy'de, televizyon haberlerine... konuk olarak katılacak olmayı... dört gözle bekliyordu.
Je suis impatient de le lire.
Okumak için sabırsızlanıyorum.
Eh bien, je pense qu'il est impatient de voir le garage, maintenant qu'il a vu tout le reste.
Yani, Biliyorum, gördüğü her şeyden sonra O esas garajı görmek için sabırsızlanıyor, okay.
Je suis aussi impatient.
- Ben de onunla tanışmak için.
Je suis impatient.
Sabırsızlanıyorum.
Je suis impatient de rencontrer ce type.
Bu adamla tanışmak için sabırsızlanıyorum.
Je suis impatient.
Dört gözle bekleyeceğim.