Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Intêrét
Intêrét Çeviri Türkçe
69 parallel translation
J'apprécie votre intêrét, mais je vais faire ce qu'il y a de mieux pour mon enfant. Et bien, réflechissez, Michael.
Şimdi senin düşünceni takdir ediyorum, ama ben çocuğum için en iyi olanı yapacağım.
Je ne voit pas l'intêrét d'une femme enceinte, c'est pour ça que je suis célibataire.
Bir bayanı hamile bırakmak hiç ilgimi çekmiyor. Bu yüzden bekarım.
Vous pourriez trouver de l'intêret dans ça.
Bunu ilginç bulabilirsin.
- Aucun intêret...
Onlara ihtiyacım yok...
T'as intêret.
Sen ondan daha iyisin
Et monsieur Holmes? Quel est son intêret?
Ve Bay Holmes o ne ile ilgileniyor?
J'y ai un intêret professionnel.Georges était un de mes patients.
Sadece profesyonel ilgim var..
Si elle n'a rien à cacher, c'est d'accord David, elle n'a rien à cacher. Mais tu as plutôt intêret à le savoir avant d'affronter Keeler, à la télé devant tout le pays.
Artık, eğer saklayacak bir şeyi yoksa, iyi o zaman David, saklayacak bir şeyi yoktur, ama ulusal televizyonda Keeler'dan duymadan önce bulsan iyi olur.
Ce n'est pas une vraie question, c'est quoi l'intêret?
Sorunun bu ama bu gerçek bir soru değil, öyleyse ne fark eder?
Il faut toujours que tu sois le centre d'intêret.
Hep özel olan olmak istiyorsun.
A partir de maintenant, je ne montrerais plus aucun intêret pour rien.
Şu andan itibaren başka bir şeye heveslenmeyeceğim.
Non, voter c'est génial, mais si je dois choisir entre une poire et un sandwich, je vois pas l'intêret.
Hayır, oy vermek güzel, ama bok ile tampon arasında bir seçim yapmanın maksadını göremiyorum. Maksadı göremiyor musun!
Tu ne vois pas l'intêret!
Siz gençler beni hasta ediyorsunuz!
Ce serait dans votre intêret de parler.
Bize yardım etmen senin yararına olur.
Comme ça je commencerais a voir de l'intêret dans notre relation.
Böylece bu ilişkiden benim de bir kazancım olur.
Vous avez pas intêret à draguer ailleurs.
Evet, kolej bu.
Un peu trop intelligent pour son propre intêret.
Kendi iyiliği için biraz fazla akıllı.
Elle a intêret à être complaisante avec mon patron.
She's gonna be all over the manager about this.
Et voilà ton intêret.
Ve işte senin kârın.
Je ne pense pas que ce soit dans ton intêret.
İlgilendiğin şeyin bu olduğunu sanmıyordum.
J'avoue, je ne comprends pas l'intêret de tout ça.
İtiraf ediyorum, bu işten hiç zevk almadım ben.
On devrait peut-être rajouter des pubs pour des prêts à faible taux d'intêret pour vraiment capter leur attention.
Belki düşük faizli kredi kartı başvuru formu koyarsak dikkatlerini çekebiliriz.
Mais je suis sûr que vous allez mettre ça de côté dans l'intêret d'attraper ce tueur.
Ama eminim ki katili yakalamak için bunu bir kenara bırakırsınız.
Je dois rester son seul centre d'intêret.
Dikkatini benim üzerimde toplamasını sağlamalıyım.
Oui, Kitty. Elle me fait trimer dans cette cuisine vu qu'elle sait à peine faire des toasts. Parce qu'elle est trop occupée à prostituer sa famille dans son intêret professionnel.
Evet, Kitty, kendi profesyonel kazançları uğruna ailesine kahpelik yapmakla çok meşgul olduğu için, bir tost bile yapamadığından annesini mutfakta eşek gibi çalıştıran Kitty.
Tu me l'as fait remarquer y a des mois. je suis pas sûr d'agir dans l'intêret du club.
Sen beni aylar önce uyarmıştın, dostum. Konu Clay olduğunda Yaptığım hiçbir şeyin kulübün iyiliğine olduğundan emin olamıyorum.
Il n'y avait pas intêret à perdre trois autres hommes si l'experience n'avait pu être annulée.
Eğer önlemek mümkünse boş yere üç kişinin daha ölmesinin bir anlamı yoktu.
Je ne tiens aucun intêret pour de vieilles fidélités, pourtant Calavius a vu mon visage!
Bir sevgim veya bağlılığım yok ancak Calavius benim de yüzümü gördü.
{ \ pos ( 192,210 ) } Quel intêret à être un espion sans elle?
Onsuz ajan olmamin ne anlami var?
Je vois l'intêret.
Esaslar belli.
Je te promets que je fais ça dans ton propre intêret.
Sana söz veriyorum ki ; senin için en iyi olana bakıyorum.
Vous avez intêret de rien voler, les gars.
Bir şey çalmasanız iyi edersiniz, ahbap.
Vous avez intêret, ou alors je poursuivrai la ville entière jusqu'à ce qu'elle n'ait plus un seul centime en poche.
İyi olur yoksa karşılığı neyse son kuruşuna kadar dava ederim eyaleti.
Tu as intêret que je sois là bas avant le magazine Life.
Dua et mektup, "Life" dergisinden önce ulaşsın ellerine.
Quel est l'intêret d'avoir tout cet argent si personne ne me laissera le dépenser?
Eğer kimse harcamama izin vermeyecekse bu kadar paraya sahip olmanın anlamı ne?
J'apprécie votre intêret, mais je suis son médecin, et je déciderai quand il sera assez stable pour parler de tout ça.
Endişenizi anlıyorum ama ben onun doktoruyum bu konu hakkında konuşacağı zamana ben karar veririm.
Donc tu as intêret à conduire vite, car tu as 11 minutes.
Daha hızlı sürmeye başlamalısın evlat. Çünkü sadece 11 dakikan var.
ta théorie qu'il va revenir a intêret a être bonne ainsi que ta théorie du chantage ou tu vas me faire passer pour stupide.
Senin şantaj teorisi yapıp ya da beni küçük düşürmeyi düşünme bile.
Hey, je suis prêt à laisser passer dans l'intêret de la sécurité nationale.
Bence mevzu ulusal güvenlik olunca bu sıkıntıyı çekmeyi göze almalıyız.
Je n'ai aucun intêret à faire la même chose avec mes employés.
Aynını çalışanlarıma da yapmak gibi bir niyetim yok.
Au moins il pourra toujours dire que c'était dans l'intêret de protéger sa famille.
En azından o her zaman bunları ailesini korumak adına yaptığını söyleyebilir.
Et bien, tu as intêret.
Versen iyi edersin.
Je pensais que c'était un intêret commun.
Ortak paydamızın bu olduğunu sanıyordum.
- Il comprend l'intêret... d'exploiter les faiblesses de son ennemi.
Antrenmanın amacının rakibinin zayıflıklarından faydalanmak olduğunu anlamıştı.
c'est notre laisser passer, cadeau d'Alaric Saltman dans son intêret dans le chemin de fer sous-terrain de Mystic Falls.
Bu giriş yolumuz. Alaric Saltzman'ın Mystic Falls yeraltı tren yoluna olan ilgisi sağ olsun.
- C'est dans votre intêret, David.
- Bu seni de ilgilendiriyor, David.
Et quel est l'intêret d'envoyer du poisson à des villages de pêche?
Balıkçı köylerine balıkla birlikte ne gönderiliyor?
Mais Carl, tout l'intêret du film est que c'est une histoire vraie.
Ama Carl, filmin bütün meselesi gerçek hayattan alınmış olması.
Il ne porte pas réellement d'intêret en quoi que ce soit. Je dois le dire.
Benim söylediğim hiçbir şeyle ilgiliymiş gibi görünmüyor.
Donc, je suppose que ce n'est pas le moment de te demander un petit prêt à faible intêret.
Sanırım, senden düşük faizli borç istemek için kötü zaman.
Quel est votre intêret dans Stonehaven United?
Stonehaven United'la neden ilgileniyorsun?