English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Jogging

Jogging Çeviri Türkçe

790 parallel translation
J'en mémorise la plupart, soit en faisant un jogging ou en cognant sur un sac de sable ou quelque chose pour rester en forme.
Uhura'yı yazmamışlardı. O sırada okuduğum bir kitaptan alındı bu isim. Afrika üzerine yazılmış harika "Uhuru" adlı harika bir tezdi.
Maintenant, un bon jogging, un ou deux cours, un déjeuner innommable avec la faculté à 12h45...
Şu an, sağlık koşusu ve birkaç özel dersim var 12.45'te fakültede tarifsiz bir yemek ile...
J'ai essayé de courir à Hampstead Heath pour stimuler mon corps, mais je n'ai fait que stimuler mon appétit.
Hampstead Heath'te sabahları 7'de jogging yapmayı denedim. Ama terlemek yerine iştahım açıldı.
Un type qui faisait son jogging l'a vu par terre.
Şuradaki adam onu koşu yaparken yolda bulmuş.
J'aurais pas dû arrêter le jogging!
Sporu bırakmamalıydım.
Je dois faire du jogging avant?
- Ne yani, koşu mu yapayım?
Retourne à ton jogging!
Hadisene, koşmaya devam et.
Maintenant, c'est jogging. C'était l'occasion de prendre de court le Japon et la Corée du Sud.
Japonya ve Güney Kore'yi alt etme şansımız vardı.
Tu fais toujours du jogging si tard?
Hep böyle geç mi koşarsın?
- Je hais le jogging!
- Tanrı'm, bundan nefret ediyorum. - Şikayet etme.
On voit des gens faire du patin à roulettes ou du jogging avec un Walkman sur les oreilles...
Etrafına bir bak. Herkes rollerblade'le kayıyor. Koşu ayakkabıları giyip, kafalarına marslı anteni gibi şeyler takıyorlar.
Et jogging autour du lac!
Gölün çevresinde koşmaya.
- Elle fait encore son jogging.
- Belki hala koşuyordur. Hiç bu kadar koşmaz.
Et le jogging?
Koşu yapmak nasıl bir fikir?
Je suis sorti du cinéma et j'ai couru au parc... j'ai commencé à faire du jogging, à boxer dans le vide. Un gars s'est pointé et m'a mis une patate.
Tiyatrodan koşarak geldim, parkta da koştum, koşuya başladım, gölge boksu, bir adam geldi ve yüzümün ortasına yumruk attı.
Je ne fais pas vraiment de jogging.
Gerçekten koşmuyorum.
Il m'a eue avec le coup du jogging.
Sahte koşu numarası yapan biriyle böyle buluştuk.
V'là autre chose, du jogging!
Hayır Tanrım, koşu olamaz.
C'est l'heure de mon jogging matinal de beauté.
- Sabah güzellik jimnastiği zamanı.
À ta place, je ferais pas de jogging sans soutien-gorge!
Ben de senin yerinde olsam geniş bir Hawaii elbisesi giymeden koşuya çıkmazdım.
- On fait du jogging?
- Koşu mu yapıyoruz?
- On fait du jogging.
- Koşu yapıyoruz.
Le jogging c'est pas fait pour moi.
Bu koşu saçmalığı kuşlar için.
Il va faire son jogging ou bien c'est un boulot qui lui prend 4 h de plus qu'à n'importe quel taré normal.
Koşması gerekiyordu. Ayak işi yapması gerekiyordu, bunlar normal bir insanın yapacağı süreden dört kat daha fazla sürüyordu.
Chaussures de tennis, de jogging, tout ça!
Koşu ayakkabıları... tenis ve yürüyüş ayakkabıları, bu tür şeyler.
avec leurs walkmans, leurs pompes de jogging, et leur... Je préfère les aérobics à la baise, merci.
Volkmenleriyle, spor ayakkabılarıyla,... şu "sikiş yerine aerobik" sevenler...
Le vendredi, bain de soleil et elle fait un jogging.
Cuma günleri güneşleniyor ve biraz da koşuyor.
Cool, ça marche.
Jogging. ( tempolu koşma ) Son zamanlarda yapıyorum.
Alf, il y a des punaises par terre.
Yanıtı jogging olarak düşünmedim.
C'est mon alarme si un cambrioleur se montre.
Sen jogging mi yapıyorsun? Kaslarımdaki gelişmelere bakarak görebilirsin. Evet.
Tu sais ce qui est bon pour ça? Le jogging. - J'en fais dernièrement.
Sen sahiden dışarı çıkıyorsun, sokaklara...
Tu fais du jogging?
İnsanların seni görebildiği yere?
Je parle des choses que fait Alf.
Jogging, Kanepedeki tüyler, Su fışkırtan çiçek,
Les punaises par terre, son jogging, les fleurs à eau, les poils sur le canapé, le poisson dans le sèche-linge.
Kurutucudaki balık, Kurutucuya ne zaman koymuş? Yapmadı, şimdilik.
Je fais mon jogging ici tous les jours.
Her gün burada koşarım.
On passe à un petit jogging.
Yavaş tempolu koşuya geçelim. Tamam!
Le tennis, la natation, l'aérobic, le jogging, les massages- -
Tenis, yüzme, aerobik, koşu, masaj...
Je fais du jogging, des exercices je cours après Tommy.
Koşuyorum, egzersizler yapıyorum...
John, la dernière fois... tu as dit que le jogging t'aide.
Son konuştuğumuzda koşmanın iyi geldiğini söylememiş miydin?
Peut-être que je pourrais courir sur la piste cyclable.
Belki bisiklet yolunda biraz jogging yaparım.
Les costumes, la course et le sexe à toute heure.
Kostümler, jogging, saatlerce seks.
- Je fais du jogging.
- Koşu yaptım.
Je fais du jogging trois fois par semaine, je fais plusieurs kilomètres.
Haftada üç kez koşarım yaklaşık dört buçuk mil ediyor.
Du jogging dans le Love Canal.
Aşk kanalında yürüyordum.
Quand on faisait du jogging, il s'est arrêté en voiture.
Biz koşarken yanımızda durmuştu hani.
Il aurait utilisé le tapis de jogging avant de tourner de l'œil.
Karısı yürüme bandında olduğunu söyledi. Ölmeden önce bırakmış.
Pourquoi tu sors pas pour ta marche ou ton jogging... ou ces trucs que tu fais? Le souper n'est pas prêt non plus.
Neden gidip yürüyüş ya da jog... ya da her ne diyorsan ondan yapmıyorsun?
Les pantalons serres, c'est fini.
Şimdi herkes jogging yapıyor.
- J'aime pas le jogging!
- Ama ben koşmak istemiyorum.
Le jogging.
Koşu.
Suite à un jogging sur la plage avec Ken.
Ken ile sahilde koşarken oldu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]