Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Journee
Journee Çeviri Türkçe
38,872 parallel translation
Je vous ai trouvé en une journée.
Sizi bulmak bir günümü aldı.
Une journée ensoleillée aux températures de saisons.
Hava durumuna göre, bugün hava güneşli ve sıcaklıklar mevsim normallerinde.
On aurait pu jouer comme ça tout la journée, mais avant que ça ne se finisse en crash à 3 millions d'euros on a décidé de commencer les tests pour voir quelle voiture est la meilleure.
Bunu bütün gün devam ettirebilirdik. Ancak 3 milyon pound'luk bir kaza yapmadan önce hangimizin arabası daha iyi görmek için testlere başlamaya karar verdik.
Elles seront peut-être gentilles une journée.
Belki bir günlüğüne iyi davranırlar.
Encore une belle journée.
Yeni bir güne başlayacak olmaktan heyecan duyuyorum.
La journée a été dure, je voulais pas...
Yorucu bir gündü ve...
J'ai eu une longue journée, je veux me reposer avant de sortir.
Yorucu bir gün geçirdim ve yatmadan önce biraz dinlenmek istiyorum.
Si je dois venir, ça chamboulera ma journée.
Gelmem gerekiyorsa epey zor olacak benim için. Günümü tekrardan planlamam gerekecek.
Je presse chaque journée jusqu'à la dernière goutte.
Her günün kıymetini biliyorum.
C'est... Je l'ai portée toute la journée.
Bütün gün üzerimde bu vardı.
La chance, c'est que Superman a sauvé cette journée.
- Şansımıza Superman günü kurtardı.
Bonne journée Mlle Luthor.
- İyi günler, Bayan Luthor.
Bonne journée.
- İyi günler.
Quelle magnifique journée pour une promenade en famille.
Ailecek yürüyüşe çıkmak için ne kadar da güzel bir gün.
Quelle magnifique journée pour être dans le déni.
İnkâr etmek için ne kadar da güzel bir gün.
J'aimerais me souvenir de cette journée, mais... je m'en souviens à peine.
O günü hatırlıyorum, ama... hayal meyal.
Tu vas me dire pourquoi tu m'as appelée toute la journée?
Bütün gün telefonumu neden çaldırdığını söylemek ister misin artık?
C'est ce qui va nous aider à passer la journée.
Gün boyunca bunu yapacağız.
Ce qui veut dire qu'on va rester ici à traîner toute la journée.
Bütün gün beraber takılacağız.
Ça a été une sacrée journée.
Yoğun bir gün.
Longue, longue journée, hein?
Yoğun bir gün oldu değil mi?
Elle a eu une journée difficile. Georgia, je suis désolé mais...
Georgia, üzgünüm ama gitme zamanı geldi.
Le changement d'énergie entre la journée et la nuit est incroyable.
Gündüzden geceye enerji değişimi inanılır gibi değil.
La perfusion est presque pleine, et je n'ai pas le temps de passer la journée ici.
Bütün gün burada oturacak vaktim yok. Bakar mısın?
On sait toutes les deux que tu ne m'appelles pas pour savoir comment ma journée a été.
Peki, ikimiz de günümü sormak için aramayacağını biliyoruz.
Je peux passer une journée sans effort.
Hiç çaba sarf etmeden bir gün geçirebilirim.
Je tue qui je veux tuer toute la journée et si je les tue, ils étaient ma cible.
Kimi öldürmek istiyorsam öldürürüm ve öldürürsem zaten hedeflerim onlarmış.
J'ai appelé nos frères toute la journée.
Bütün gün iyi yerlerdeki Kardeşleri aradım.
Grosse journée, caporal.
- Büyük gün Onbaşı.
Ca va être une bonne journée, Sal.
Güzel bir gün olacak, Sal.
Je pense juste que passer sa journée dans un petit bureau n'est pas la meilleure façon de vivre.
Hayır, sadece tüm günümü bir odada geçirmenin yaşamak için en iyi yol olduğunu düşünmüyorum.
Terminer la journée en bonne forme et on verra pour le badminton demain.
Günü bitirin ve yarın badminton işine bakarız.
Quelle belle journée.
Ne güzel gün ama.
Hier ayant été la journée la plus productive de l'année pour votre équipe, je vous réengage.
Dün, takımının bu yıl geçirdiği en verimli gün olduğu için seni tekrar işe alacağım.
C'était sympa parce que j'allais passer une journée au marché et ensuite je reviens, je cuisine, je joue de la musique.
Eğlenceliydi, çünkü bir günümü pazarda geçiriyordum... sonra da eve gelip müzik çalıp yemek yapıyordum.
Je n'ai pas manqué une journée.
Tek bir gün bile ders kaçırmadım.
C'est une belle journée.
Ne güzel gün.
Vous pouvez trouver presque tout dans la rue à n'importe quelle heure de la journée.
Sokakta günün her saatinde hemen her şey bulunur.
J'avais eu une mauvaise journée avec mon patron ce matin-là, et mon chef éxécutif.
O gün patronumla ve yönetici şefle kötü bir gün geçirmiştim.
Plutôt pour m'aider à endurer la journée, à me calmer.
Daha çok gün boyunca unutup, günü geçirmeme yardımcı olması için.
Je l'ai cherchée toute la journée.
Tüm gün bunları aradım.
Capacité de s'endormir une seconde durant la journée.
Gün içinde anlık uykuya dalma durumu.
Mais tu sais, plus la journée avance, plus ça s'estompe, et quelques jours plus tard, ça disparaît.
Ama biliyorsun işte, günler geçmek bilmedikçe, yok olmaya başlıyor, birkaç gün sonra da geçmiş oluyor.
J'ai eu ma dose de caféine pour la journée.
Günlük kafein sınırımı aştım.
Oui, ils me dégoûtent peut-être, mais à la fin de la journée, ils ne sont que des enfants.
Evet, mide bulandırabilirler ama nihayetinde çocuklar.
Et ses mains, qu'il utilise toute la journée pour écrire, n'avaient pas de tâches d'encres sur l'index.
Her gün yazmak için kullandığı ellerine gelince ikinci parmağında kalem nasırı yok.
Toute la journée t'étais ailleurs.
Aklın başka yerde.
J'irai à la boutique plus tard dans la journée.
Bugün kumai mağazasına gideceğim.
Bonne journée. Kat.
İyi günler Kat.
Super, j'ai gagné ma journée.
Süper. Çok sevindim.
Je demande juste parce que je t'ai entendue faire une massage cardiaque à un certain Philip, qui visiblement faisait un arrêt cardiaque avant que le téléphone ne s'éteigne, puis tu n'as pas répondu du reste de la journée.
Telefonun kapanmadan önce seni Philip adında kalp krizi geçiren birine kalp masajı yaparken duydum. Sonra bütün gün telefonuna cevap vermedin.