Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Lan
Lan Çeviri Türkçe
53,921 parallel translation
I vient de voir un appel qui a été intercepté il y a un an où il dit, "les Américains ont tué ma fille".
Az önce bir yıl önce kapatılan bir telefon görmüştüm "Amerikalılar kızımı öldürdü" dedi.
Une fois que Rebecca ira au tribunal de La Haye, ou où ils voudront la poursuivre?
Rebacca Lahey'de yargılanır, ya da kovuşturma nerede başlarsa.
Le dernier sondage dit que tu as une pointe de neuf points ce matin.
Bu son yapılan anketlere göre sabah itibariyle dokuz puanlık bir fark atmışsın.
Apparemment, ils tiennent à toi.
Eğer onlar sizi canlı tutmaktan kaygılanırsa.
Il semblerait qu'il ait trouvé un allié.
Anlaşılan, ona yardım etmek isteyen birini bulmuştu.
Neets a relié des faux noms à des visas sur des vols charter, mais on ne sait toujours pas qui dirige ou finance la société.
Neets kiralık araçlar için kullanılan takma isimler buldu ama hâlâ şirketi ve parayı kim yönetiyor anlayamıyoruz.
L'ancien proprio ne dansait pas, ne buvait pas. Il ne profitait pas des activités de la boîte.
Son sahibi hiç dans etmemiş, içki içmemiş, kulüpte yapılan hiçbir şeyi yapmamış.
C'est comme si on mettait un lézard dans un trou à serpents.
Bir kertenkeleyi kancayla yılan çukuruna sallandırıyorsun.
C'est un serpent qui égorgerait sa mère s'il pouvait en tirer profit.
Fayda sağlayacağını bilse, annesinin boğazını kesebilecek yalancı bir yılan.
Mais il vous estimait beaucoup.
Ama anlaşılan sana saygı duyuyordu.
Quelqu'un devrait le faire, car ils ne peuvent s'exprimer que par la violence.
Birilerine düşmeli. Çünkü anlaşılan kendileri vahşet dışında bir dil konuşmaktan acizler.
Vous avez pris vos bloqueurs en même temps que nous.
Anlaşılan sen de önleyicilerini bizimle aynı anda almışsın.
Nous n'avons ni l'un ni l'autre passé la nuit ici. Encore une fois.
Anlaşılan her ikimiz de akşamı evde geçirmedik, yeniden.
Tu dois avoir des amis bien placés au BPO.
Anlaşılan birinin BKO'da arkadaşı var.
Les sentiments et les émotions peuvent prendre le dessus sur la logique. Mais la logique peut gâcher les émotions qui font que la vie vaut la peine d'être vécue.
Hisler ve duygular mantığımızı gölgeleyebilir ve aynı zamanda mantık da hayatı çekilir kılan duygularımızı mahvedebilir.
- On dirait.
- Anlaşılan öyle.
Il est accusé de corruption.
Bu adam yolsuzluktan yargılanıyor.
La police voulait qu'il l'annule, mais l'argent a continué d'affluer de Tokyo, de Londres et d'Abu Dhabi. Ton frère a envoyé un mot aujourd'hui disant qu'il serait là, alors le gala aura lieu.
Polis iptal etmesi için ikna etmeye çalıştı ama anlaşılan Tokyo, Londra ve Abu Dhabi'den çok fazla para geliyor ki kardeşin herkese bir not gönderip orada olacağını söyledi.
Franchement, je regarde vos films, et je vois les mêmes singeries qui se propagent comme le cancer dans ce milieu. Cette rencontre est sûrement une perte de temps.
Sana açık konuşacağım, filmlerini izliyorum ve bu endüstride kanser gibi yayılan o sahte maçoluk hâlini görüyorum ve bu toplantının zaman kaybı olduğuna eminim.
Apparemment abandonné.
Anlaşılan terk edilmiş.
Selon le règlement, un ex-député n'est pas admis si le débat le concerne.
Eski üyelerin, tartışılan konuda bir menfaatleri varsa salona girmeleri yasaktır.
Mme la présidente, le Président n'a pas d'opinion sur le débat du jour.
Sayın Sözcü, Başkan'ın bugün tartışılan konuya yönelik hiçbir ilgisi ya da görüşü yoktur.
J'ai toujours la parole. Et je peine à croire que le Président n'ait pas d'opinion sur ce sujet.
Sayın Sözcü, konuşma hakkı hâlâ bende ve Başkan'ın tartışılan konuda hiçbir görüşü olmadığına inanmakta güçlük çekiyorum.
Il y a eu un incendie il y a deux ans, et une fille a été gravement brûlée.
Anlaşılan, birkaç yıl önce burada bir yangın çıktı. Ve bir kız çok kötü yantı.
Et la jeune Margaret Black avait un sinistre secret.
Anlaşılan, Genç Maggie siyahı Karanlık bir sırrın vardı.
Je parle pas espagnol!
İspanyolca bilmiyorum lan.
Il me faut un chirurgien, pas un pompier travelo.
Bana cerrah lazım lan, travesti itfaiyeci değil.
C'est quoi, ce bordel?
Ne oluyor lan?
Je suis pas une skinhead nazie.
Nazi dazlağı değilim lan ben.
Laisse-moi entrer, putain!
İçeri alsana lan beni!
Toutes les portes extérieures sont condamnées.
Dışarı açılan tüm kapılar kilitli.
- Wow, qui est affreux maintenant?
Hadi lan. Asıl çirkin kim?
Hey!
Lan!
Ce mec est vachement bizarre.
Bu adam çok tuhaf lan.
Vous vous foutez de ma gueule?
Dalga mı geçiyorsun lan sen?
C'est quoi ce bordel?
Bu ne lan?
Ne faisons que ce qui nous rend heureux!
Hadi bugün bizi mutlu kılan her şeyin tadını çıkaralım.
Accusés du même crime.
Ama aynı suçtan yargılanıyorlar.
T'as pas 20 billets?
20 papelin yok mu lan?
Tombe, bordel!
İndir onu lan!
Pourquoi il embrasse son portable?
Niye telefonunu öpüyor lan?
Rends-moi mon téléphone! Fissa!
Telefonumu hemen geri ver lan!
Il s'avère que Vanessa et moi sommes de la même famille.
Anlaşılan Vanessa ve ben akrabaymışız.
L'opération "Joe des neiges" pour attraper... Carlos Mejia, alias "El Carnicero"
Carlos Mejia'yı yakalamak için yapılan "Snow Joe" operasyonu.
- Vous vous prenez pour qui de...
Sen kim lan bana...
C'était quoi ça?
O neydi lan?
T'es quoi, un mac?
- Pezevenk mi oldun lan?
Ils se sont développés dans le désert pendant des mois.
Aylardar çölde yapılanıyorlardı.
- Donnez-nous le garçon!
- Çocuğu ver lan!
- Carrément.
- Hem de ne biçim iyi lan, evet.
Tenez-vous sur vos gardes.
Anlaşılan bir Ali Cengiz oyunu var.