Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Marie
Marie Çeviri Türkçe
20,169 parallel translation
Et peut-être, peut-être que ça redeviendra chaud si on est dans la même ville. Jusqu'à ce que l'un de nous deux se lasse, et se marie.
Belki, sadece belki aynı şehirde olunca birbirimizi gerçekten arzularız, ta ki birimiz ilgisini kaybedip evlenene kadar.
Je ne peux pas garantir pour l'année, mais je sais qu'il se marie bien avec des racines et de la mousse.
Senesini bilmiyorum ama kök ve yosunlarla iyi gittiğini biliyorum.
Tu as une de ces enseignes, qui indique, "Marie moi, bébé."
Uçak ile hava da yazı yazdırabilirsin ve "Benimle evlenir misin, bebeğim" dersin.
Et... c'est pour ça qu'on se marie, pour rendre cette solitude supportable.
İşte bu yüzden yani yalnızlığı katlanılabilir hâle getirmek için evleniriz.
Et si je me marie?
Peki ya evlenirsem?
Parce que je me marie juste avec toi pour ton argent.
Çünkü ben sadece senin paran için evleniyorum.
Je ne fais rien du tout jusqu'à ce que tu me dises comment tu as su que David et Marie Margaret étaient envoûtés.
David ve Margaret'ın büyülendiğini nasıl anladığını bana anlatmadan hiçbir şey yapmayacağım.
Il se marie!
Evleniyor.
" euh, Tammy, tu es une lycéenne de la planète Terre, et tu te marie a un Birdperson de 40 ans?
" Tammy, dünyada lise son sınıf öğrencisisin, ve 40 yaşındaki bir kuşadamla evleniyorsun?
Souvent quand on se marie, la routine s'installe.
Çoğu kişi için evlenip hayatın düzene girmesidir.
Je n'ai pas besoin dans ma cour d'une Marie-Antoinette.
Mahkememde istediğim en son şey bir Marie Antoinette'dir.
Je n'en suis pas une.
Ben Marie Antoinette değilim.
Nora ou Marie-Louise?
- Nora mıydı yoksa Mary Louise mi?
Marie-Louise.
- Mary Louise.
J'ai fait un commentaire sarcastique sur les cheveux de Nora, et Marie Louise a empoisonné ma nourriture pendant un mois.
Nora'nın saçı hakkında bir eleştiride bulundum Mary Louise bir ay boyunca yemeğimi zehirledi.
Vous, Marie Louise, avez perdu votre arrogance.
Sen, Mary Louise, senin havalı kaybettik.
- Nom de Marie.
- Adım Mary.
Je ne peux pas te faire de favoritisme parce qu'on est marié.
Evli olduğumuz için sana kıyak geçeceğimi sanma.
Depuis combien de temps es-tu marié?
Ne zamandır evlisin?
Vous êtes bien conscient - que je suis déjà marié?
- Zaten evli olduğumun farkındasınız herhalde.
Vous êtes au courant que je suis déjà marié.
Zaten evli olduğumun farkındasınız herhalde.
Quand j'étais marié, j'ai ça c'est terminé, il y a trois ans.
Ve evliyken, ben... Üç yıl önce bitti.
Marié trois ans, ils sont en retard sur leur loyer et ils ont un magasin du coin à défaut.
Üç yıl önce evlendiler, kirayı geciktirmişler ve pek işlemeyen küçük bir dükkânları var.
Ouais, eh bien, il est marié... à ma mère.
- Evet, kendisi annemle evli.
Et Graham Nelson est marié à une femme dont le frère était un rebelle tchétchène.
Graham Nelson'ın, kardeşi Çeçen direnişçisi olan bir kadınla evlendiğini?
Il n'a pas rencontré, est tombé amoureux, et marié à une femme en 2 semaines.
İki hafta içinde birisiyle tanışıp, aşık olup evlenmemiştir.
Ils nous ont assigné une opération où l'on est marié.
O yüzden evli olarak operasyona verdiler.
J'ai été marié à un médecin et appris quelques tours.
- Bir doktorla evliydim. Birkaç numara bilirim.
Je pensais que vous étiez marié.
Evlisiniz sanıyordum.
Vous êtes bien conscient que je suis déjà marié?
Zaten evli olduğumun farkındasınız herhalde.
N'importe qui de plus de 27 ans devrait être marié.
27 yaşın üstündeki herkesin evlenmiş olması lazım.
Etes vous marié, Rudolph?
Evli misin Rudolph?
Marié, mais nous passons beaucoup de temps éloignés l'un de l'autre.
Evliyim, fakat çoğu zamanı birbirimizden uzak geçiriyoruz.
Il s'est marié avec Maya, une jeune secrétaire, et ils ont eu Olivia.
Genç bir sekreter olan Maya ile evlendi ve Olivia doğdu.
J'ai vraiment aimé être marié à toi.
Seninle evlenmeyi gerçekten istiyordum.
Vous deux, vous allez vous marié.
Siz ikiniz evleniyorsunuz.
Si vous êtes marié, vous pouvez réclamer le privilège conjugal.
Eğer evlenirseniz, eş imtiyazından yararlanabilirsiniz.
Je ne t'aurais pas marié.
Seninle evlenmeyecektim.
Si vous aviez été marié à un accro au jeu une grande partie de votre vie, vous sauriez que ce petit morceau de cellophane est l'emballage d'un jeu de cartes tout neuf.
Eğer hayatının çoğunda, bir kumar bağımlısıyla evli kalmış olsaydın bu küçük selofan parçasının, yepyeni bir kart destesinin ambalajı olduğunu bilirdin.
Et bien, je n'ai pas été marié à ce fils de pute.
- Eh, ben o şerefsizle evli değildim.
Mais dans une voiture avec deux volants dirigés par un couple marié, je vais avoir du mal à prouver la volonté de tuer.
Ama evli bir çift tarafından sürülen iki direksiyonlu bir arabada niyeti kanıtlamakta zorlanacağım.
Vous ne devriez pas être marié?
Bunun için evli olmanız gerekmiyor mu?
je suis marié avec toi car tu es l'amour de ma vie.
Çocuklarımız için birlikteymişiz gibi davranmaktan bıktım artık. Seninle evlendim çünkü sen hayatımın aşkısın.
Ou suis-je marié à un méchant, injuste monstre qui me fait toujours souffrir?
Yoksa sürekli beni üzen zalim, vicdansız bir canavarla mı evliyim? Ya evliliğinizi düzeltin ya da boşanın artık. Öf be, yeter!
C'est juste difficile à expliquer à quelqu'un de pas marié.
Hiç evlenmemiş birine anlatmak çok zor.
C'est intéressant que vous parliez de famille comme si c'était sacré, vous n'êtes pas marié.
Ne? Aileden sanki kutsal bir şeymiş gibi bahsedip yine de hiç evlenmemiş olmanı ilginç buldum.
Ça porte malheur si le marié la voit avant le mariage.
Damadın düğünden önce bunu görmesi uğursuzluk getirir.
Je me suis marié à une femme comme ça.
- Onun gibi bir kadınla evlendim çünkü.
Je me suis marié à l'homme depuis 20 ans.
20 yıldır o adamla evliydim.
- Nous sommes tous des pécheurs. - Je suis marié.
- Hepimiz günahkârız Lordum.
Sauf que le marié avait ce regarde, genre :
İyi.