Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Mas
Mas Çeviri Türkçe
8,186 parallel translation
de montrer que nous sommes méchants et vicieux, et impitoyables, et cruels.
Kötü, hain, acımasız ve zalim olduğumuzu hatırlatmak için. Tamam mı?
♪ Ne veux-tu pas être sans pitié, pourrie ♪ ♪ Et enragée?
Sen acımasız, rezalet ve deli olmak istemiyor musun?
♪ Ne veux-tu pas être vilaine et brutale ♪ ♪ et cool? ♪
Pis acımasız ve havalı olmak istemiyor musun?
C'est juste ma mère qui faisait ce dont elle est la meilleure. Etre vraiment, vraiment méchante.
Çok acımasız davranmış.
Elle était insatiable.
Yani, çok acımasız biri.
Insatiable.
Acımasız.
Mais à l'époque ou on combattait les durs rebelles, cinq mille pour une tête de nègre, c'était de l'argent facile.
Fakat o zamanlar, zenci kellesine karşılık beş bin dolar, acımasız Rebler için çok iyi bir paraydı.
N'attends pas de quelqu'un qu'il creuse ta tombe ou porte ton cadavre
Kimsenin mezarını senin için kazmasını, cesedini taşımasını ya da üstüne toprak atmasını bekleme.
Je sais que je suis un homme cruel.
Acımasız bir adam olduğumu biliyorum.
Albert et Jean-Louis sera habillé architectes impeccables -
Albert ve Jean-Louis acımasız mimarlar gibi giyinmişlerdi.
Ils ont évolué dans un environnement difficile et sont maintenant les seuls carnivores les plus efficaces sur la planète.
Acımasız bir çevrede evrimleştiler ve şu anda gezegendeki tek ve en etkin etobur canlılar.
La voie de l'épée est sans merci.
Kılıcın yolu acımasızdır.
Sois pas trop dur avec toi-même.
Kendine karşı bu kadar acımasız olma, biliyorsun?
Ok, c'est du Pelo Mas.
Okay, it's Pelo MÃ ¡ s.
C'est si bizarre comme vous vous connaissez tous.
Hepinizin birbirinizi tanıması çok ilginç.
En nous. Il veut mieux te connaître.
Seni daha iyi tanıması gerekiyor.
De son innocence à son éveil sexuel, à la connaissance de soi.
O masumiyetten cinsel uyanışlarına, kendini tanımasına kadar.
Si les gens veulent savoir qui tu es vraiment, tu dois les laisser voir.
İnsanların gerçek seni tanımasını istiyorsan onu gerçekten görmelerine izin vermelisin.
Un jeu cruel.
- Acımasız bir oyun.
Ron avait été condamné à trois ans de prison pour voie de fait.
Ron, acımasız derecede fiziksel zarar verme suçundan 3 yıl hapse mahkum edilmişti.
Le Gouverneur Ashe et sa milice sont parmi les plus brutaux quand il s'agit d'appliquer la loi.
Vali Ashe ve ordusu konu yasaları uygulamaya geldiğinde çok acımasız olabiliyorlar.
Qu'il connaisse mes enfants.
Çocuklarımı tanımasını istiyorum.
Maya est violemment punie.
Maya acımasızca cezalandırmalarına katlanıyor.
Vous deviendrez "amicaux" si je ne vois pas mon visage se refléter au sol avant que j'en ai fini avec vous.
Temizlik bittiğinde yüzümün yansıması yere düşmezse dostça davranışı o zaman görürsün.
difficiles à bouger vers le haut.
Kaldırması ve taşıması zor olan bir sürü büyük taş var.
Il savait que ce lieu est sauvage, sans pitié.
Buranın vahşi, acımasız olduğunu biliyordu.
Que tu ne l'as jamais vraiment laisser te connaître.
Sadece ona gerçekten seni tanımasına izin vermediğini.
Les dieux sont sévères.
Tanrılar acımasız!
Matthew et moi, quand on était jeunes, on n'arrêtait pas de t'en faire baver.
... sana işkenceler yapma konusunda.. ... oldukça acımasız davranıyorduk.
Zach, Matthew et moi... on n'arrêtait pas de t'en faire baver, tous les week-ends.
Eskiden Zach, Matthew ve ben.. ... sana işkenceler yapma konusunda.. ... oldukça acımasız davranıyorduk.
Pour chanter le blues, il ne faut pas être connu du public, il faut connaître le public.
Blues, insanların seni tanıması demek değil. Senin insanları tanıman demek.
Les Noirs sont des peaux de vaches et les Blancs veulent notre peau.
Siyah Amerikalılar acımasızca eleştiriyor, beyaz Amerikalılarsa yok etmeye çalışıyor.
C'est le reflet.
Buradaki yansıması!
Ma chère Amelia... tuée par mon monstrueux frère.
Acımasız kardeşimin katlettiği canımın içi Amelia'ma.
Ce n'est pas cool, Ben.
Bu biraz acımasızca, Ben.
Pas cool?
Acımasız mı?
Tu sais ce qui ne l'est pas?
Acımasız nedir biliyor musun?
Dans l'ensemble, les hommes comme les femmes sont très critiques quand ils se voient en photo.
Bütüne bakınca, kadınlar da erkekler de kendi fotoğraflarını irdelerken hayli acımasız oluyor.
Sévère.
Acımasız.
Oui, c'était très sévère.
Evet öyle, acımasızcaydı.
LA VIOLENCE S'intensifie ENTRE LES TRIBUS ET PLONGE LE LIBERIA DANS UNE GUERRE CIVILE BRUTALE.
Kabileler arasındaki şiddet arttı, Liberya acımasız bir iç savaşa sürüklendi.
Nos meutes sont le reflet de nos leaders. Et ton leader est faible.
Sürülerimiz, liderliğimizin birer yansıması ve senin liderliğin zayıf.
Ce sont des combattants brutaux.
Acımasız savaşçılar.
Est-ce que je peux t'aider? Le reflet opposé de cette main.
Yardım etmeme müsade var mı? Bu elin aynadaki yansıması.
Elle est féroce.
Acımasız.
Parce que j'aime critiquer. Brutal et honnête.
Çünkü ben eleştirel, acımasız ve dürüst biriyim.
Deux. Soyez prêts à sentir une énergie en vous vous porter.
İçinizdeki ruhu hissetmeye ve sizi taşımasına hazır olun.
Si ce n'est pas Jason, c'est quelqu'un d'assez cruel pour défoncer le crâne d'un homme juste pour voler... une stupide machine qu'il ne pourra même pas sortir de l'île.
- Jason değilse o zaman yalnızca aptal bir makine parçasını çalmak için adamın birinin kafatasında oyuk açacak kadar acımasız birini bile adadan gönderemiyorum demektir.
Je ne trouve pas le mot... cruel.
Kelimeyi bulamadım. Acımasız.
Ils avaient sous-estimé le caractère impitoyable de leur ennemi.
Düşmanlarının acımasızlığını hafife almışlardı.
Ils passeront, peu importe ce que l'on fait.
Ne yaparsak yapalım, zaman acımasızca geçip gidiyor.