Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Mess
Mess Çeviri Türkçe
400 parallel translation
Vous pensez qu'il durera jusque après le mess?
Sizce bu karışıklığın sonuna dek dayanır mı?
Le mess des officiers est au bout...
Askeri terzi George Straith Limited'den geliyorum.
Je mangerai au mess demain.
Yarın sabah İngiliz karavanası yiyeceğim.
Si j'avais su, on aurait mangé au mess.
Senin eski pilotlarımızdan biri olduğunu bilseydim yemeği filoyla beraber yerdik.
Prenez vos hommes et couvrez le mess.
Hepsi yemekteler. Plan şöyle Sid. Adamlarını al ve kafeteryayı kuşat.
Nous allons dîner au mess des officiers.
Subayların yemeğine katılmaya gidiyoruz.
Vous ferez sensation au mess des officiers.
Şu subay yemeğinde harika olacaksın.
Je pensais au sergent du mess et à l'abruti qui nous pique avec des aiguilles carrées.
Evet. Düşünüyorum da... karavana çavuşu, tedarik çavuşu... eşşek kadar iğnelerle bize iğne yapan sıhhiyeci...
On peut écrire des articles sans quitter le mess.
Askerlerin barlarında dolaşıp en iyi hikayeleri toparlayabilirsiniz.
Rejoins les autres au mess.
Gel diğerlerine katıl.
Mets-en un autre à l'angle de ces couloirs. Vérifie le mess.
Bir tane aşağı birleştirme yerine bak bakalım yemekhanede çalışıyor mu.
Plus de chauffage dans le mess!
- Pat, yemekhanede de aynı. - Hayır.
- Il doit arriver par le mess.
- Demek ki yemekhaneye geliyor.
Je prends des rations pour le mess.
İaşe astsubay beni erzak almam için gönderdi.
Vous pensiez trouver un Mess?
- Ne bekliyordun? Züppe!
J'ai vu les gars du mess manger les fraises.
Çilekleri bulaşıkçılar yedi. Onları gördüm.
On vous a dit que c'était le mess, qu'il n'y avait pas de clé.
Çilekleri bulaşıkçıların yediği ve bir anahtar olmadığı size söylenmiş.
Je ne sais rien au sujet du mess.
Bulaşıkçılardan falan haberim yok.
Il vous a dit que c'étaient les garçons du mess, non?
Çilekleri bulaşıkçıların yediğini size o söylemedi mi?
Il se peut qu'il ait dit quelque chose au sujet des garçons du mess.
Şimdi hatırladım, galiba bana bulaşıkçılardan bahsetmişti.
Il fait encore plus chaud ici qu'en bas au mess.
Yukarısı, aşağıdaki lokantadan daha sıcak.
Il m'a royalement reçu au Mess des Officiers.
Bir akşam, Subayevinde bana yemek ısmarlamıştı. Bin bir çeşit likör vardı.
J'échangeais ma ration d'alcool avec le sergent du mess contre bien plus de nourriture qu'elle ne valait.
Çavuşla bir anlaşma yapmıştım. Ben ona içki hakkımı veriyordum... o da bana yiyemeyeceği yiyecekleri veriyordu.
Vous mangerez au mess.
Subaylarla yemek yiyeceksiniz.
Au mess des officiers... ils en pleureront de bonheur.
Subay lokalinde oturup sevinç gözyaşları dökecekler.
Allez au mess. Du café et un repas pour chacun.
Sıcak kahve ve yemek aldıklarından emin ol.
Salle de mess, là-haut.
Yaptığımız tüm planları!
Vous ne vous découvrez pas dans le mess?
Lokalde şapkayla mı dolaşırsın?
On ne parle pas boutique dans le mess.
Lokalde iş konuşulmaz, Freddie.
Je vous parle en tant que secrétaire du mess et non en supérieur.
Üstün değil, lokal başkanı olarak söylüyorum.
SUSAN : Je pensais que Mess... Messire Marco a dit que vous alliez à Shang-Tu.
Ama Bay, Efendi Marco Shang Tu'ya gittiğini söyledi.
Cannes, moulinets, lignes, appâts, cuillers, mouches, vers, tout le toutim.
Bastonlar, makaralar, oltalar, kapanlar, fırıldaklar, sinekler, böcekler, kaşıklar... whole mess!
L'acte d'accusation dit que vous avez volé du whisky au mess des officiers.
İddianamende çavuş gazinosundan üç şişe viski çaldığın yazıyor.
Bientôt, vous leur organiserez une soirée arrosée au mess.
Yakında onları içki içmeye gazinoya götürürsün.
MESS DES OFFICIERS PEARL HARBOR 6 DECEMBRE 1941 BAL
BAHRİYELİLER TOPLANTISI FORD ISLAND ABD DONANMA ÜSSÜ PEARL HARBOR 6 ARALIK 1941 DANS
Ils sont tous au mess.
Hepsi yemekhaneye gitti.
Mess 306.
Sahra Mutfağı 306.
Eh bien, pour celui qui les vend au mess.
Yumurtaları askerlere satan kişiye.
Officiellement, le mess ne dépend pas de moi, mais dans l'intérêt commun, je dois avoir les mains libres.
Sadece bir karavana subayı olduğumu biliyorum Albay ama dikkatimi tümüyle buna vermeliyim. Bu herkesin yararına.
Ne loupez pas le mess, je vous prie.
İstersen konferans salonunu vurabilirsin.
Le mess des officiers.
Subay yemekhanesi.
C'est Ho-Jon, il travaille au mess.
- Kim bu? Ho-Jon, yemekhanede çalışıyor.
Dites-leur que le mess est fermé.
Subaylara bu viranenin kapandığını söyle.
Un spectacle sera donné à 19 h dans le mess de la Compagnie C.
Moral Hizmetler, saat 19.00'da C Bölüğü'nde bir gösteri sunacak.
Les autres sections, au mess.
Diğer takımlar dağılabilir.
Je serai avec mon père si vous voulez compter l'argenterie du mess.
Kaptan, Teğmen, eğer yemekhanenin sofra takımını saymak isterseniz ben babamla birlikte olacağım.
Quel bazar.
Quel mess.
Les excréments doivent être transportés à 50 yards du mess.
Dışkılar, yemekhanenin veya yaşam alanının en az 50 metre ötesine taşınacak.
*... - Contrairement à ce que claironne le monde, à part cette messe et quelques pages, Mozart m'ennuie.
Bütün dünyanın iddia ettiğinin aksine, şu Mess'i ve birkaç eseri dışında Mozart beni sıkıyor.
Voilà le mess.
Burada radyo kulübesi var, bu bina da kafeteryaya benziyor.
Le capitaine McIntyre fera un exposé sur la perfusion au mess à 8 heures... Attention.
Dikkat.