Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Miracle
Miracle Çeviri Türkçe
5,507 parallel translation
Mais je pense qu'il faut croire que tout est un chaos, ou alors que tout est un miracle
Nedenini bilmiyorum ama bence sen her şeyin ya kaos ya da mucize olduğuna inanıyorsun.
Donc, ils ont dit que c'était un miracle.
Mucize dediler.
Utilise ton vœux. Je l'ai déjà utilisé, avant le miracle.
- Çoktan kullandım.
C'est un miracle que je n'ai pas abandonné tous mes idéaux.
Tüm ideallerime sırtımı çevirmemem şaşılacak şey.
Il y a environ 45 minutes, un miracle.... un son faible provenant de sous les décombres.
Yaklaşık 45 dakika önce, bir mucize molozların çok altından belirsiz bir tıkırtı duyuldu.
Un démon peut-il rivaliser contre un miracle créé par la main de Dieu?
Tanrı'nın eliyle yaratılan bir mucizeyle bir şeytan nasıl boy ölçüşebilir ki?
Nous savons comment marche l'électricité, mais pour lui c'est un miracle.
Hepimiz elektrik işlerinin nasıl yürüdüğün biliriz ama bu onun için mucize.
Je vais rester là et observer le miracle se produire... - Ok.
Bunun olmasını sağlamaya çalışırım.
C'est un miracle que tu aies survécu.
Hayatta kalman bir mucize.
Lestrade : si facile à tuer que c'est un miracle que personne n'ait tenté.
Lestrade'ı öldürmek öyle kolay ki, birine çekici gelmemesi bir mucize.
C'est un petit miracle qu'il n'y ait pas plus d'enfants qui viennent te trouver.
Allahtan daha fazla çocuk seni aramaya gelmiyor.
Si par miracle vous réussissiez à la rendre enceinte d'abord, elle le tuerait lui aussi, bien avant son premier souffle.
Olur da bir şekilde onu hamile bırakırsan daha ilk nefesini almadan, çocuğunu da öldürür.
qui, après tout ce que j'ai vécu, semble être un miracle.
- Demek istediğim o değil! Başımdan geçenlerden sonra bu bile bir mucize gibi geliyor.
"On ne peut mieux résumer Carl Casper " qu'en prenant une première bouchée de son triste, " et comme par un miracle quelconque,
Carl Casper, o beğenilmek için çırpınan fakat mucizevi şekilde alakasız çikolatalı lava kekinin ilk ısırığıyla çok net özetlenebilir aslında.
Seul un Indien peut réaliser ce genre de miracle.
Ancak bir Hintli bu denli bir mucizeyi gerçekleştirebilir, abi.
"Comment ce miracle s'est-il réalisé?"
Bu nasıl bir mucize böyle?
Je ne sais pas si tu as entendu, mais... Je suis une sorte de miracle.
Duydun mu bilmiyorum ama bir çeşit mucize sayılırım ben de.
Une fois que j'aurais réalisé ce petit miracle, tu disparaitras.
Bu küçük mucizeyi gerçekleştirdikten sonra ortalıktan toz olacaksın.
Mmmh, doux Jesus, c'est un miracle!
- Yüce Tanrım, bu bir mucize!
Vous croyez qu'un miracle se produira dans les trois prochains jours?
Önümüzdeki üç gün içerisinde nasıl bir mucize olmasını bekliyorsun?
J'ai fait appel mais je ne m'attends pas à un miracle.
İtiraz ettim ama bir sonuç çıkacağını beklemiyorum.
C'est un petit miracle qu'il n'y ait pas plus d'enfants qui viennent te trouver.
Daha fazla çocuğun kapına gelmemiş olması bir mucize.
Vous aurez besoin d'un miracle quand je dirais aux électeurs que vous conspiré avec des criminels pour dissimuler le sabotage de la plate-forme de ma famille.
Seçmenlerine, ailemin sondajındaki sabotajın üstünü örtmek için suçlularla işbirliği yaptığını anlattığımda bir mucizeye ihtiyacın olacaktır.
C'est un miracle qu'Allah ait fermé les yeux si longtemps.
Zaten bugüne kadar yaşamış olması da bir mucizeydi.
C'était un miracle.
Bir mucizeydi.
Je ne prétends pas détenir une solution miracle, ce n'est pas le cas, mais avec ce que nous faisons ici, au moins nous ne faisons plus partie du problème.
Her şeyi kapsayan bir çözümüm varmış gibi davranmıyorum görünen o ki de yok, ama burada yapmaya çalıştığımız şey ile en azından artık bu sorunun bir parçası değiliz.
C'est un miracle.
Bu bir mucize.
C'est un miracle que je sois encore là après les horreurs que j'ai dû écouter enfant.
Bana küçükken dediğin onca saçmalığa rağmen hâlâ ayakta kalabilmeme şaşırıyor.
C'est un miracle que je sois encore là...
Bana küçükken dediğin onca saçmalığa rağmen hâlâ ayakta kalabilmeme şaşırıyor.
Tu es sans arrêt sur ton ordi, à relire ton foutu bouquin, et quand par miracle tu lèves les yeux de ton ordinateur, tu ne vois rien! Tu ne me vois pas!
Nadiren başını kitabından ya da lanet olası bilgisayarından kaldırdığında bana sanki bir hayaletmişim gibi bakıyorsun.
- C'est un miracle que les gardes-frontières ne t'aient pas senti arriver. - Hé!
Yani sınır muhafızları kokunu almadı.
Certains pourrait appeler cela un miracle
Mucize bile denebilir.
Le voyage dans le temps n'est pas qu'un miracle technologique, Kiera.
O bir tehdit. O benim babam.
C'est un miracle que je l'aie encore après toutes ces années.
Bu fotoğrafı uzun yıllar saklamak hiç kolay olmadı.
D'ici là... pas un "miracle"...
Akciğerlerim beni öldürecek ancak o zamana kadar... Hayatta olman bir mucize. Hayır, mucize değil.
C'est un miracle qu'il respire.
Nefes alması bile mucize.
J'étais à la recherche d'un remède miracle pour mon cancer, comme tu sais mais tu as dit que le cyper était juste une herbe aromatique.
Kanser hastasıydım ve mucizevi bir tedavi arıyorduk seninle birlikte. Ama sen cyperin sadece yemeklerde kullanıldığını söyledin.
- C'est un miracle que je marche.
Yürüyebilmem bile mucize.
C'est un miracle qu'il soit né!
Bu çocuğun nasıl doğduğunu gerçekten bilmiyorum.
C'est un miracle que nous ayons survécu.
- Kurtulmamız mucizeydi.
Tu cherches la fille au miracle, n'est-ce pas?
Mucize kadını arıyorsun değil mi?
Un peu d'amour, un peu d'espoir, le miracle occasionnel... rien d'autre.
Biraz sevgi, biraz umut ara sırada mucizeler hepsi bu.
Essaie "faiseur de miracle"!
Mucize Yaratan'ı dene!
Sans préavis et avec les Suisses qui m'ont emmerdé... j'ai plutà ´ t fait un miracle.
- Fark edilmedim. Bir mucize yarattım.
C'est un miracle.
Bir mucize oldu.
Les touristes pensent que ça faisait partie du spectacle, mais les sorcières célèbrent ça comme si c'était un putain de miracle.
Turistler bunun gösterinin bir parçası olduğunu sanmışlar ancak cadılar bu bir mucizeymişçesine kutluyorlar.
Protéger le bébé miracle.
Mucize bebeği korumak lazım tabii.
Vous êtes un miracle.
Sophie, siz bir mucizesiniz.
J'étais en train de mourir. Mais par miracle, j'ai survécu.
Ölmek üzereymişim ama bir şekilde hayattaymışım.
Viens par là, et reagrde le miracle se produire.
Az geri çekil ve sihri izle.
Il a fait un miracle avec ma moto.
- Motosikletimi tamir etti.