Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Mixer
Mixer Çeviri Türkçe
216 parallel translation
toaster, mixer...
Tost makinası, mikserler...
Prenez ce mixer à la place.
Bu mikseri alın.
Je ne t'ai pas vu au Mixer la nui dernière.
Seni geçen geceki partide görmedim.
Si tu n'étais pas une chiffe tu aurais sauvé le mixer.
Dürüst olmak gerekirse, Trevor, yarım bir adam bile olsaydın, girip blender'ı kurtarırdın.
Où est mon mixer?
Mikserim nerede?
- Tu as oublié de le mixer.
- Koç, karıştırmayı unuttun.
Les bébés peuvent manger de la pizza. Mets-la dans le mixer.
Tabii ki bebekler pizza yer.
T'as acheté notre mixer en solde?
İndirime koyduğumuz karıştırıcıyı almışsın.
J'ai peut-être du ruban sans viande dans le garage. Tant pis, le mixer se passera de ruban.
- Tabi... ben kanepeden birkaç kırıntı toplamaya çalışırım...
Lci Rachel Samstat, chroniqueuse gastronomique, en train de mixer un petit pot avec des pommes.
Pekala. Ben, Rachel Samstat, yemek yazarı ve şu an burada Gerber's Pirinç Gevreği ve Elma Sosu'nu karıştırıyorum.
Je mets les cheveux de Tiffany dans le mixer.
Tiffany'nin saçlarını mutfak robotuna soksam.
Pour le cas où tu voudrais mixer quelque chose.
Bir ara canın bir şeyler karıştırmak ister diye düşünmüş.
Mettons des biscuits dans un mixer, il les boira.
Blendırın içine bir kaç tane kurabiye koyalım ve içirelim.
- Je vais chercher le mixer.
- Ben blendırı getireyim.
- Quel mixer? Je n'en ai pas.
- Benim blendırım yok.
- Tu as un mixer.
- Blendırın var.
- Oui. Il est dans le mixer.
- Evet, blender'in içinde.
Il n'y a que toi pour mixer "Costello" et "Public Enemy"!
Elvis Costello'yla Public Enemy'i karıştırabilen tanıdığım tek kişisin.
J'ai appris à mixer les drogues quand j'étais môme.
Uyuşturucuları karıştırmayı küçükken öğrenmiştim.
Dans le mixer.
- Karıştırıcıda.
Bobby m'emmène à L.A. finir de mixer mon album.
Bobby beni LA'ye götürecek albümü tamamlamaya.
Tu es comme un super mixer.
- Bir miksere ihtiyacım var. - Ne?
Je veux pas que cet animal bouffe dans le bol de mon mixer.
O yaratığın salata tabağımdan yemek yemesini istemiyorum.
Eloise mettait des barres chocolatées dans le mixer et je les buvais.
Eloise blenderin içine bir Hershey çikolatası koymuştu, ben de içmiştim.
Il n'y a pas de mixer, ici.
Burada blender yok.
Et pour la mère Ce beau mixer
Alıyorum.
C'est un mixer sans téte qui donne l'illusion d'un grand plan.
Bu bir ana plan olduğu varsayımıyla işleyen başsız bir karmaşadan başka bir şey değil.
Tu m'as emprunté mon mixer, rends-le-moi.
- Mikserimi ödünç alınca geri vermelisin.
Tu as cassé mon mixer!
Benim mikserimi bozdun. Değil mi? Evet.
Il vous faut un de ces deux-là. Mais celui-ci! Imaginez-vous en train de mixer avec ça.
Bu ikisi arasında... kendinizi bunu kullanırken bir hayal edin.
KIM Suk-Won ( Blue Cap )
SOUND MIXER : KIM Suk-Won ( BLUE CAP )
- Et le mixer de ma mère.
- Annemin verdiği mikseri de aldın.
Le mixer ne valait rien.
Mikser çok ucuzdu.
J'aimerais vos couilles dans un mixer mais c'est une chienne de vie.
Ben de ezilmiş olarak senin hayalarını istiyorum. Ama insanın hayatta her istediği olmuyor.
Si elle fait pas gaffe, elle va finir dans un mixer.
Eğer sözlerine dikkat etmezse, sonu meyve sıkacağında olacak.
Le mixer a explosé.
Blender patladı.
On a trouvé du sang dans votre mixer.
Mutfağınızdaki blenderde kan bulduk.
Faut y aller. Dans le Colorado? Mais on a notre album à mixer.
Wow, Colorado'ya mı gitmek zorundayız?
Faites gaffe dans votre bain la prochaine fois, lady, je pourrais bien y plonger mon mixer.
Hareketlerine dikkat et, hanımefendi. Çünkü bir dahaki banyoya girişinde rub-a-dub-dub olacak mikser fıçıda olacak.
Tout ça parce que le monde n'est qu'un putain de mixer, et moi, une fraise sauvage.
Orda olanlar sadece... dünyanın kahrolası bir blendır... ve benim çılgın bir çilek olduğumu kanıtlıyor. Ne hakkında konuşuyorsunuz...
Comment on fait marcher ce machin à mixer?
Bu blender şeyini nasıl kullanıyorsun?
Je n'ai pas retrouvé toute ma mobilité pour pouvoir mixer.
Hala bir parmağımı tam kullanamıyorum.
Dublin bouge comme tu ne peux imaginer Oakenfold m'a laissé mixer avec lui.
Oakenfold onunla birkaç plak çalmama izin verdi.
- Je cherche le mixer.
- Blendırı arıyordum.
- Le mixer?
- Blendır mı?
J'ai le mixer.
İşte blendır.
Je vous montre notre petit dernier Ben Laden dans un mixer.
Size en çok izlenen çizgi filmlerimizden birini izleteyim : Bin Ladin Parçalayıcıda.
Si Rawls apprend que je suis mêlé à ça, il me passera les couilles au mixer.
Eğer Rawls bunda benim parmağımı görürse, harbiden kıçımı keser bu sefer.
C'est un mixer à glace. Voilà, j'ai trouvé.
Bir dondurma makinesi.
Mixer?
- Mutfak aletleri?
Le gars du magasin veut un mixer.
159 dolar kazanmışız.