English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Mér

Mér Çeviri Türkçe

11,160 parallel translation
♪ Sur la mer vierge ♪
# Bakire deniz için #
Qu'est-ce que tu fais là? Je croyais que tu étais, du genre à enseigner à l'école du Carmel, près de la mer.
Carmel by the Sea'de züppelerin okulunda öğretmenlik yapıyorsun diye biliyordum.
- C'est un fruit de mer.
- Kabuklu balık.
Ne jamais faire confiance à ce qui vient de la mer.
Denizden çıkan hiçbir şeye güvenme.
On vient de la mer.
Biz de denizden geliyoruz.
C'est moi. Et vous voulez aller à la mer de Salton?
- Ve Salton Denizi'ne mi gitmek istiyorsunuz?
Mon chinois est un peu rouillé, mais on dirait une caisse de la mer de Chine.
Çincem biraz paslanmış olabilir ama bu kutu Kuzey Çin Denizi'nden gelme bir kutu gibi duruyor.
Des gens sont allés dans l'eau ici et ont été emportés vers la mer.
Akıntılar insanları buralardaki sulardan çok uzaklara götürdü.
Des C. ( NDT : C, prononcé seas = mer )
Açık deniz.
Et on se promène le long de la mer Rouge.
Sonra beraber Kızıl Deniz'i aştık.
Alors ça marche, les fruits de mer?
Deniz mahsulleri ile her şey yolunda mı?
Le missile a sombré en mer.
Füze zararsız bir şekilde denize düştü.
Les tendons qui connectent le pied à la jambe sont fins, donc ils se dissolvent et cassent dans l'eau de mer.
Ayağı bacağa bağlayan tendonlar incedir, böylece deniz suyunda ayrılıp parçalanabilirler.
sur le bord de mer?
gezinmek?
Salut. Tu vas te balader en mer?
Tekneyle mi gideceksin?
En mer. Il a dit de pas s'inquiéter, que Janey était avec un adulte.
Merak edilecek bir şey yok, Janey'nin yanında yetişkin biri var dedi.
On aura probablement une propriété en bord de mer au paradis pour avoir fait ça.
Şeytanın kıçını tekmeledik. Cennette sahil manzaralı bir evin olur artık.
Je ne suis pas une rapporteuse, mais notre prof est aussi motivé qu'une pistache de mer.
İspiyoncu falan değilim ama öğretmenimiz resmen bir haftalık deniz fıstığı misali berbat.
Et pour l'étoile de mer?
- Deniz yıldızını nasıl bildi peki?
On peut avoir un steak et des fruits de mer à New York.
Biftek ve deniz mahsullerini New York'ta da yeriz.
Il avait une étoile de mer... dans son sac à dos.
Deniz yıldızı vardı. Çantasıında plastik deniz yıldızı vardı.
Une étoile de mer en plastique, un genre de souvenir.
Anı eşyası misali, anlarsınız ya.
Il savait pour l'étoile de mer.
Denizyıldızı olayını biliyordu.
Attends le prochain orage que la mer emporte tout.
Gelecek kasırgayı bekleyip denizin onu götürmesini beklemek zorunda kalabilirsin.
C'est comme si Mona était perdue en mer.
- Sanki Mona okyanusta kaybolmuş gibi.
Certains prévoient qu'il retourne vers la mer.
Evet, ama bu yansımalardan bazıları denize doğru gidiyor.
- C'est de l'eau de mer. - Tu crois?
Bu deniz suyu.
Mes cendres seront balayées jusqu'à la mer par les vents.
Küllerim, rüzgârlar tarafından denize dökülecek.
Je me réveillai dans l'odeur fraîche semi-obscure, sachant instinctivement que j'étais près de la mer.
İçgüdüsel bir şekilde denize yakın olduğumu bilerek taze kokan yarı karanlıkta uyandım.
Bientôt, tout ceci retournera à la mer.
Yakında, bunların hepsini yutacak deniz.
Moi, j'irais bien sur une île, au bord de la mer...
Bir adaya gitmek istiyorum.
Au cas où on se perdrait en mer? Allons-y.
- Denizde kayboluruz diye mi?
Tu sais, j'ai été en outre-mer et...
Yurtdışına falan çıktım.
J'irais au sud, le long de la Mer d'Arabie, longer la côte Yéménite, puis tourner à droite, remonter la mer Rouge.
Ben olsam Umman Denizi'nin güneyinden Yemen kıyılarına varıp oradan da Kızıl Deniz'den sağa dönerdim.
C'est le meilleur endroit pour les fruits de mer...
Deniz ürünleri için en iyi yer burası.
Si tu lèves un doigt sur ma fille... je t'arrache le bras et je le balance à la mer. Compris?
Kızımın kılına dahi dokunursan kollarını koparıp seni denize atarım!
Un Homme à la mer! Tribord.
Sancak tarafında biri düştü!
Deux agents qui travaillent Au Caire ont suivi une cargaison de médicaments anti-rejets jusqu'à une petite ville près de la Mer Rouge.
Kahire istasyonunda çalışan iki ajanımız nakil reddi karşıtı ilaçları Kızıl Deniz yakınındaki ufak bir köye kadar takip etmişler.
Les Seals ont pris la mer à 11h19, heure locale, ont accosté à 11h29.
Seal ekibi yerel saate göre 11.19'da denize açıldı. 11.29'da ulaştılar.
Il est mort en mer.
Denizde öldü.
- Si Strucker est outre-mer, Je pense que c'est probablement là qu'ils vont.
Eğer Strucker yurtdışına çıkarsa muhtemelen nereye gittiklerini söyleyebilirim.
Il aurait pu flotter avec son trésor volé jusque à la mer.
Çalıntı hazinesini denize doğru yüzdürmüş olabilir.
En outre-mer, vous vous êtes élevé au rang d'officier haut-gradé et avez prouvé à vous-même encore et encore.
Yurt dışında yüksek rütbeli bir memur oldun ve kendini defalarca kanıtladın.
Quand nous avons laissé notre héros, Captain America avait sauvé le 25e d'infanterie, mais son avion était en train de tomber dans la mer du Japon.
En son kaldığımız yerde Kaptan Amerika 25. taburu kurtarmıştı ama uçağı Japon Denizi'ne doğru çakılmaktaydı.
Imaginez une mer de tons rouges.
Kırmızı renkte bir deniz hayâl edin.
Tu avais dit que tu aimais la mer.
Denizi sevdiğinden bahsetmiştin.
La Pologne est une perte, mais on compensera avec des sous-marins en mer Baltique.
Polonya biraz zor ama, bence Baltık Denizi'nde devriye gezen roketsavar denizaltılarımızla telafi edebiliriz.
Je vais vous noyer dans la mer et écouter les lamentations de vos femmes!
Seni denize sürükler ve kadınlarının çığlıklarını dinletirim!
Monsieur, nous venons d'apprendre que deux hélicoptères mi-26 russes viennent de quitter un navire au large de la mer Caspienne.
Efendim, iki Rus Mi-26 helikopterinin Hazar Denizi'nin kıyısına araç bıraktığını öğrendik.
Si on abat cet avion, vous enverrez ce missile en mer, ok?
Eğer o jeti vurabilirsek, füzeyi denize yönlendireceksiniz değil mi?
Si tu veux qu'il reste ainsi, viens au bord de mer, côté sud.
Öyle kalmasını istiyorsan güneydeki sahil kıyısına gel.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]