English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Nda

Nda Çeviri Türkçe

681,452 parallel translation
Il a cinq ans.
Çocuk beş yaşında.
Kenny ajoute des patates et laisse maman jouer du piano dans l'entrée.
Kenny yanına fırında patates koyduruyor, anneme de lobide piyano çaldırıyor.
Elle est morte dans un incendie.
Yangında ölmüştü.
- Non, c'était une réunion familiale.
- Hayır, aile buluşmasında.
Pour le restant de ta vie, ce qui compte, c'est ce qu'il y a de mieux pour cet enfant.
Hayatının geri kalanında, sadece çocuğun için en iyisini düşüneceksin.
- Il y a marqué Bennett derrière.
- Sırtında Bennett yazıyor.
Cette décision a été prise par Diane Fowler du Ministère de la Justice.
Bu karar, Diane Fowler tarafından Adalet Bakanlığında verildi.
Le Ministre de la Justice a accéléré l'enquête des corps.
Ag cesetler hakkında hızlı bir soruşturma başlattı.
J'ai cru comprendre que vous l'aviez prise sur la route il a quelques mois.
Birkaç ay önce onu otoyolun yukarısında aldığınızı biliyorum.
Et acrimonieuse quand elle prend ses médicaments.
Ve ilaçlarını aldığında bile oldukça zariftir.
En fait, non.
Aslında hayır.
- Je ne viens pas de naître, Raymond.
Karşında çocuk yok, Raymond.
Est-ce vrai que vous lui avez tirée dessus parce qu'elle essayer d'aider l'Agent Keen et sa famille à s'échapper d'une vie normale?
Ajan Keen'e ve ailesine normal bir hayat kurmalarında yardım ettiği için onu vurduğun doğru mu?
M. Kaplan a averti les autorités pour la patinoire.
Bay Kaplan yetkililere buz pateni pisti hakkında bilgi verdi.
Il a du mal, en réalité.
Aslında zor zamanlar geçiriyor.
Mais toi et ton équipe devez renier chaque connaissance de l'unité spéciale.
Fakat sen ve ekibin, görev gücü hakkında herhangi bir bilgiyi inkar etmelidir.
C'est un téléphone prépayer près d'un site de construction à Anacostia.
Anacostia'daki bir şantiye yakınlarında ücretli bir telefon.
Avec vous pour le compte ces derniers jours, j'ai senti les conséquences de ton absence dans mon âme.
Son birkaç gündür göz önüne alındığında, yokluğunun ruhum üzerindeki sonuçlarını hissettim.
En échange de quoi?
Neyin karşılığında peki?
Je n'ai qu'un vrai ami.
Aslında sadece bir tane arkadaşım var.
Que ce soit aujourd'hui, demain ou dans 10 ans à partir de maintenant, c'est à ce moment-là que vous ouvrez la boîte.
Bugün ya da yarın ya da 10 yıl sonra olsun, kutuyu açtığında bu olacak.
Directement en face de la victime.
Kurbanın doğrudan karşısında.
L'entreprise de location nous à déjà permis d'avoir accès au véhicule volé.
Aslında şirket, çalıntı araç kurtarma özelliğini bizim için zaten etkinleştirdi.
Maintenant, vous avez beaucoup écrit sur l'islamophobie dans l'application de la loi.
Şimdi, kolluk kuvvetlerindeki islamofobi hakkında kapsamlı bir şekilde yazmışsınız.
Son nom est écrit ici, sur son sac à dos.
Adı sırt çantasının ön tarafında etiketli. ön tarafında etiketli.
Carol, pourquoi tu m'enquiquines avec ça?
Carol, Neden bunun hakkında kıçımın dibindesin?
Si il se comporte mal, alors peut-être que tu dois y faire quelque chose.
Eğer yanlış yönlendiriyorsa, belki de bunun hakkında bir şeyler yapmalısın.
C'est l'histoire d'une femme qui s'appelle Michelle Pfeiffer, qui entre dans une classe dans la cité, et pour la première fois dans l'histoire, elle gagne l'amitié des enfants en étant adepte de la discipline.
Bu Michelle Pfeiffer adında, fakir mahalle okulu sınıfında uygun adım yürüyen ve dünya tarihinde ilk kez sert bir disiplin ile çocukları kazanan bir kadın hakkındadır.
Essayes-tu d'enrouler ma mère autour de ton petit doigt et de jouer avec elle?
Annemi küçük parmağında çevirip onunla oynamaya mı niyetlisin, hmm?
Bref, un petit oiseau m'a dit que vous étiez inquiets par rapport à mes qualités parentales.
Neyse, küçük bir kuş bana ebeveynlik becerilerim hakkında endişe duyulduğunu söyledi.
Compte tenu de cela, Je voulais que vous sachiez tous que Jasper est mort.
Bunun ışığında, sadece Jasper'ın öldüğünü bilmenizi istedim.
J'allais te demander ce qu'on fait immédiatement quand on s'assied à table, mais tu m'as devancé.
Jasper, sana yemek masasında otururken hemen ne yapmamız gerektiğini soracaktım ki, Ama sen beni yumrukla dövmüş gibi hallettin.
Erica est à 21.
Erica, 21 yaşında,
Si, dans le futur, je décide que je veux remonter sur le cheval Todd, alors je remonterai sur le cheval Todd et je ferai une putain de promenade!
Yani eğer, gelecekte, seçmem gerekirse Todd atına oynamaya karar verdim. O zaman Todd atında karar kalacağım ve onu çok fena süreceğim!
Tu veux en parler?
Bunun hakkında konuşmak ister misin?
- Tu le penses? - Si ça peut te remonter le moral, quelqu'un qui disait d'horribles choses sur toi dans le passé vient de te faire un beau compliment.
- Hey, eğer kendini daha iyi hissettirirse geçmişte senin hakkında korkunç şeyler söyleyen biri sana güzel bir iltifat yaptı.
Et Jasper aussi.
Ve Jasper'ında öyle.
Pas partie du plan d'Aku...
Aku'nun emri dışında...
Ce serait comme coucher avec une femme qui, pour une raison bizarre et impossible, aurait un piège à rats dans sa chatte.
Tıpkı bir kadınla seks yaparken bir sebepten ötürü... ki bu asla yaşanmaz... ama bir sebepten ötürü amında fare kapanı olması gibi.
J'ai fait : "Oh non. Je préférerais que vous me rendiez mes clés."
Dedim ki, "Aslında anahtarı verseniz daha iyi olur bence."
À côté de lui, il y avait...
Yanında da...
J'avais pas réalisé quand tout le monde nous regardait.
Farkında değildim, meğer bütün kulis bizi izliyormuş.
À l'époque, j'étais un jeune homme de 23 ans.
İşte oradaydım, muhtemelen 23 yaşında, genç bir adam.
Et juste derrière lui, il y avait O.J. Simpson, à peine sorti de prison.
Hemen arkasında da hapisten yeni çıkan OJ Simpson vardı.
J'ai regardé mes agents et ils avaient tous l'air dégoûtés.
Temsilcilerime döndüm ve hepsinin suratında tiksinti vardı.
Je l'ai remarqué avec le scandale Manny Pacquiao.
Manny Pacquiao tartışmasında fark ettim.
Manny Pacquiao a dit des trucs vraiment salauds sur les gays, des trucs méchants que je ne répéterai pas, mais il y avait des passages de la Bible et des comparaisons à des animaux.
Manny Pacquiao geyler hakkında saçma sapan laflar etti, tekrarlamak istemediğim kötü sözleri oldu ama İncil'den alıntılar ve hayvanlarla mukayeseler içeriyordu.
C'est l'un des plus grands piliers de l'économie aux Philippines, l'argent envoyé par les expatriés.
Birleşik Devletler'e geliyor, burada para kazanıp memleketlerine yolluyor, ki bu da hâlâ Filipinler ekonomisinin belkemiğini oluşturuyor, yani yurt dışında yaşayan Filipinlilerin memlekete yolladığı para.
C'est une chaussure de marche.
Bu aslında bir yürüyüş ayakkabısı.
Stewart m'apprend tout sur cette cause, je savais que dalle.
Stewart hareket hakkında bilgiler verdi. Hakkında hiçbir fikrim yoktu.
"Queer", c'est pour les gays qui ne le savent pas.
Gey olduğunun farkında olmayan geyler içinmiş.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]