Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Nt
Nt Çeviri Türkçe
35,543 parallel translation
Je ne sais pas. Les nerds vont t'adorer. Si ça ne te plait pas, ce mariage est un problème.
İneklerin etrafına doluşması hoşuna gitmiyorsa bu ilişki sıkıntıda demektir.
C'était une vraie citation.
Yasal bir alıntıydı.
Les gens vont la citer.
İnsanlar bu sözünden alıntı yapacak.
On a sûrement une taupe.
Kurumun içinden sızıntı olabilir.
Je dois admettre que la fuite sur la conférence secrète du FBI, Était vraiment bien pensé... c'était une bonne diversion.
Konferans çağrısı sızıntısı, itiraf etmeliyim ki, iyi bir... çok iyi bir dikkat dağıtmaydı.
Vous raconterez chaque détail.
Her ayrıntıyı anlatacaksın.
Cela fait deux ans qu'il souffre d'un syndrome post-commotion faisant suite à une fracture basilaire du crâne et à un hématome intracérébral, causés par un accident entre un vélo et un pick-up dans lequel il était sur le vélo.
Bisikletini sürerken karıştığı bisiklet / kamyonet kazasından sonra intraserebral kan pıhtısı ve kafatasında eziklere sebep olan beyin sarsıntısı sendromunun üstünden iki sene geçmiş.
Laissez-moi un message détaillé, et je vous rappellerai.
Lütfen ayrıntılı mesaj bırakın. Sizi daha sonra ararım.
Ce sera serré.
Biraz yer sıkıntısı olduğu kesin.
Votre résidu génétique a été découvert sur l'arme.
Silah üzerinde genetik kalıntınız bulundu.
Les gars, il y a quelque chose de mal dans la façon dont je m'habille?
Çocuklar, görünüşümle alâkâlı bir sıkıntı var mı?
Professeur, quel est le danger que ce risque de commotion implique?
Profesör, bu sarsıntıların taşıdığı asıl tehlike nedir?
Une citation de Shakespeare.
Shakespeare'den bir alıntı.
Et ton mari qui a étudié dans une fac de renom est ici, alors il n'y a aucun problème.
Sarmaşık Ligi Üniversiteleri'nden birinde okuyan bir kocan var. Yani eş konusunda sıkıntın yok. Teşekkürler Mo.
Tu en as pensé quoi?
Evet, sıkıntı yok.
Il semble que nous ayons une fuite de liquide de refroidissement...
Soğutucuda sızıntı var gibi duruyor.
Deux était en route vers le niveau 4, section F pour vérifier une petite fuite de liquide de refroidissement, mais je n'arrive plus à la joindre.
İki, 4. kademe bölüm F'e gidiyordu. Soğutucuda sızıntı vardı da. Ama şimdi ona ulaşamıyorum.
Quand ces programmes se détraquent... On doit agir en conséquence.
Eğer o programlar sıkıntı çıkarırsa düzeltmemiz gerekiyor.
C'est peut-être une fausse impression que Mars est étudié dans tous les détails, mais elle n'est pas cartographiée complètement dans le détail.
Mars'ın tüm detaylarıyla incelendiğini söylemek bir yanlış izlenim olabilir ama aslında her ayrıntısıyla haritalandırılması tamamen bitmedi.
Pressurisation complète, dépôts de perchlorate détectés.
Basınçlandırma tamamlandı. Perklorat kalıntıları tespit edildi.
La manière dont le Plateau Tharsis influence le flux du vent, il aurait soufflé tout droit dans ces dénivellations en pente. Sur ces affleurements rocheux qui se trouvent plein ouest.
Tharsis Platosu'nun rüzgar akışını nasıl etkilediğine bakılırsa doğruca tekrarlayan yamaç çizgilerine esmiştir hemen batıdaki şu yüksek taş yatağı çıkıntılarına.
Cahill dit qu'il y avait un souci avec ta libération.
Salınmanla ilgili bir sıkıntı varmış.
Tout va bien.
- Sıkıntı yok.
C'est le souci, William.
Şöyle bir sıkıntı var William ;
Je n'ai pas le temps de citer des films, là.
- Mike şu an film alıntılarına vaktim yok.
Je n'essaie pas d'en citer, mais de te dire que ça ne change rien ce qu'a dit le père.
- Alıntı yapmaya çalışmıyorum Rachel. Kızın babasının ne söylediğinin önemi yok demeye çalışıyorum.
- Il cite Des hommes d'honneur.
- "Birkaç İyi Adam'dan" alıntı yapıyor.
Il nous faut juste être assez courageux et malins pour bâtir notre nouveau monde sur les ruines de l'ancien.
Sadece eski dünyanın yıkıntıları üzerine bu dünyayı kurarken yeterince zeki ve cesur olmalıyız. Sadece eski dünyanın yıkıntıları üzerine bu dünyayı kurarken yeterince zeki ve cesur olmalıyız.
Oui. Oui, tout va bien.
Evet bir sıkıntı yok.
J'ai intégré le Projet Innocence, pour me changer les idées.
Sıkıntılarımızdan uzaklaşmak için bir Masumlar Projesi davasını üstlendim.
Mike, sérieusement, quelque chose ne va pas?
Mike gerçekten, bir sıkıntı mı var?
Maintenant que j'ai de quoi m'occuper l'esprit et me rapprocher de toi par la même occasion, oui, on va plus que bien.
Artık kafamı sıkıntılarımızdan alacak bir işim olduğu için ve aynı zamanda da seninle birlikte yapabileceğim için iyi demek az kalır.
Et que souhaitez-vous que je fasse exactement à propos de votre petite énigme?
Senin takıntın varsa ben ne yapabilirim?
Si ce n'est pas le cas, alors il y a quelque chose qui cloche chez toi
Eğer değişmezse, sende bir sıkıntı var demektir.
Je vous souhaiterais bien bonne chance, mais je ne le penserais pas.
SPK sıkıntılarınla ilgili iyi şanslar dilerdim William, ama içimden gelmedi.
Je ne peux pas donner d'informations sur une enquête fédérale.
- Federal bir davanın ayrıntılarını paylaşamam.
Disons juste que je l'ai sorti du pétrin.
- Onu bir sıkıntıdan kurtardım diyelim.
- Qu'est-ce qu'il y a?
- Pardon. - Bir sıkıntı mı var?
Pourquoi tu représentes Kevin? Tu es celui qui n'arrive pas à le faire parler.
İçini dökmesinde sıkıntı yaşayan sendin.
- Magnifique. - Le seul problème étant, qu'on doit trouver des traders qui veulent aider cet enfoiré, vu sa réputation.
- Evet ama tek sıkıntı namından dolayı pisliği finanse etmek isteyecek birilerini bulmak zor.
Ce ne sera pas un problème.
Bu çok sıkıntı olmaz.
Harvey, c'est compliqué.
Hayır Harvey sıkıntı olur.
Je sais à qui il dira oui.
Sıkıntı değil, kime evet diyeceğini biliyorum.
C'est OK car ce n'est pas le genre de dossiers que je recherche.
Sıkıntı yok çünkü aradığım kayıtlar onlar değil.
- Pourquoi pas?
- Senin için ne sıkıntısı var?
Je l'ai conduit jusqu'à toi.
- Onu sana ben sürükledim, sıkıntım bu.
Elle disait que c'était magique... que ça pouvait t'emmener dans un autre monde... et échapper à tous tes problèmes.
Sihirli olduğunu söylerdi. Seni başka bir dünyaya götürürmüş ve bütün sıkıntılarından kurtulurmuşsun.
Mon heure est venue.
Sıkıntılar yakın.
Car peu importe les dommages dans une relation, vous avez besoin l'un de l'autre.
İlişkiniz ne kadar sıkıntılı olsa da. Birbirinize ihtiyaç duyarsınız.
Parfois, quand les récoltes sont maigres, on aide à fournir les sacrifices.
Bazı yıllar tedarik sıkıntısı olduğunda kurban için ona yardım ediyoruz.
Je pense qu'il est juste de dire que tu as une obsession.
Sanırım takıntılı hâle geldiğini söylemek yanlış olmaz.