Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Némo
Némo Çeviri Türkçe
402 parallel translation
"Némo, que dirais-tu de marcher jusqu'à chez moi pour prendre un verre?"
Nemo, benim eve gidip bir şeyler içmeye, ne dersin?
- Vous pouvez m'appeler Capitaine Némo.
- Bana, Kaptan Nemo, diyebilirsiniz.
Un garde-manger sous-marin plein à craquer, tout était à la portée du Capitaine Némo.
Sanki Kaptan Nemo'nun alması için doldurulmuş bir sualtı kileri.
Vous voulez attendre, dans l'espoir de découvrir les secrets de Némo.
Nemo'nun sırlarını öğrenebilmek için, sabırla beklemek istiyorsunuz.
Némo est fêlé.
Nemo delinin teki.
Il ne faut pas le laisser contrarier Némo.
Ned'in, Nemo'ya zarar vermesine izin veremeyiz.
Il était évident que le Capitaine Némo avait découvert ce que l'humanité avait toujours recherché, la vraie force dynamique de l'Univers.
Kaptan Nemo'nun, insanoğlunun her zaman aradığı şeyi bulduğu belliydi ; ... evrenin gerçek aktif enerjisi.
Avec son indifférence apparente, le Capitaine Némo détenait la clé de l'avenir du monde.
Farklı görünmesine karşın Kaptan Nemo, elinde geleceğinin anahtarını tutmaktaydı.
Après avoir voyagé 10000 lieues sous les mers, je n'avais pas encore élucidé le mystère du Capitaine Némo.
Deniz altında 10,000 fersah yol aldıktan sonra bile hala Kaptan Nemo'nun sırrını çözememiştim.
Némo l'a convaincu.
Nemo onun aklını çeldi.
En lisant le journal du professeur, j'ai découvert le plan de Némo.
Profesörün günlüğünü okurken, Nemo'nun planlarını öğrendim.
- Oui, c'est la base de Némo.
- Evet, Nemo'nun üssü oradaymış.
- C'est la cabine de Némo.
- Burası Nemo'nun kamarası.
Il meurt d'envie de ramasser des échantillons, mais ne veut pas demander de faveur à Némo.
Numune toplamak için yanıp tutuştuğunu biliyorum, ama Nemo'dan iyilik yapmasını istemiyor.
Je ne crois pas, sinon Némo ne nous aurait pas laissé descendre.
Ben kolay olacağını sanmam, yoksa Nemo karaya çıkmamıza izin vermezdi.
Et toutes les cannonières de la Marine traqueront Némo.
Sonra da donanmadaki tüm gemilerle Nemo'nun peşine düşeceğim.
Tu ressembles à Némo.
Nemo'ya benzemeye başladın.
Il a bon coeur, ce Némo.
Altın kalpli Nemo.
Après tout, c'est la première fois que Némo a témoigné de la gratitude.
Ne de olsa, Nemo ilk kez minnet gösteriyor.
Damné Capitaine Némo!
Ulu Kaptan Nemo!
Je suis capitaine de Chez Némo, c'est moi qui décide.
Nemo'nun kaptanı ben olduğum sürece, ne dersem olacak.
Et je vais vous dire, la pizzéria Chez Némo aurait dû anéantir le resto chinois Woolhoff.
Bir şey daha söyliyeyim. Nemo Pizzeria, "WooIhoff Chinese Takeout" u paramparça etmeliydi.
Tu ne penses qu'à ça, Capitaine Némo.
Tek düşündüğün şey bu Kaptanlık, Kaptan Nemo.
Nemo!
Nemo!
Le Capitaine et moi n'étions pas seuls.
Kaptan Nemo ve ben, yalnız değildik.
Le meurtre ne compte pas pour lui.
Nemo'ya, cinayet bile bir şey ifade etmiyor.
- Celui du capitaine Nemo.
- Kaptan Nemo'nun gemisi.
Ce Nemo, avec son...
Şu Nemo...
Je suis le capitaine Nemo.
Ben Kaptan Nemo.
Nemo?
Nemo mu?
Capitaine, j'appartiens au New York Herald.
Kaptan Nemo, ben New York Herald muhabiriyim.
Capitaine Nemo, si nous quittons cette île, j'aimerais écrire votre biographie.
Kaptan Nemo, bu adadan kurtulacak olursak hayat hikayenizi yazmak isterim.
Malgré la confiance du capitaine Nemo, je restais extrêmement sceptique.
Kaptan Nemo emin olsa da ben çok şüpheliydim.
Nemo nous indiqua des arbres à caoutchouc et les femmes en recueillirent la sève pour sceller les tuyaux.
Nemo bize kauçuk ağaçlarının yerini gösterdi... kadınlar bağlantılara sıvamak için ağaçlardan özsuyu topladı.
Nous construisîmes difficilement une grosse pièce en bois selon les indications de Nemo.
Nemo'nun dediklerine uygun olarak büyük bir ahşap yama... yapmak için var gücümüzle çalıştık.
Puis, Nemo nous donna des équipements sous-marins qu'il avait à son bord.
Sonra Nemo bize denizaltısından sualtı teçhizatı verdi.
Nemo nous montra l'incroyable pistolet électrique qu'il avait inventé pour se protéger des dangers sous-marins.
Sonra Nemo bize kendi buluşu olan inanılmaz elektrikli silahı gösterdi. Bunu derinlerdeki tehlikelere karşı kullanacaktık.
Nemo nous montra les restes d'une ville antique et d'une civilisation oubliée.
Nemo bize antik bir kentin ve unutulmuş bir medeniyetin kalıntılarını gösterdi.
Neb, appelez Nemo, ou personne ne quittera cette île.
Neb, Nemo'ya sinyal ver, yoksa hiçbirimiz buradan gitmeyeceğiz.
Il faut faire monter les femmes et aller rechercher Nemo.
Kadınları gemiye bindirip Nemo'yu almak için dönmeliyiz.
Quand nous retournâmes à la civilisation, nous nous engageâmes tous à oeuvrer pour un monde d'abondance et de paix, selon les souhaits du capitaine Nemo.
Medeniyete döndüğümüzde hepimiz barış ve refah içinde bir dünya için... çalışmaya söz verdik. Kaptan Nemo da bunu isterdi.
Extra Ecclesiam, nemo salvatur.
Extra Ecclesiam, nemo salvatur.
As-tu déjà été Capitaine Nemo emprisonné dans son sous-marin Tandis que le calmar géant t'attaques
Hiç daha önce Kaptan Nemo oldun mu Dev bir ahtapot sana saldırırken denizaltında mahsur kaldın mı?
Quand je l'ai lu dans mon enfance je voulais rencontrer le capitaine Nemo.
Küçük bir çocukken o kitabı okuyunca Kaptan Nemo'yla tanışmak istemiştim.
Le conseiller du roi, Nemos, le traque.
Kral'ın danışmanı Nemo her yerde onu arıyor.
Nemo, Kali...
- Nemo - Hmm.
Je commencerai par Nemo.
Nemo'yla başlayacağım.
Où est-il?
- Nemo mu?
Ce vieux pervers de Nemo traîne au peep-show de Deacon St.
- Hı hı. - O eski bir sapık.
Tu as tué mon fils, Nemo!
Motor! Sen benim oğlumu öldürdün Nemo.
Encore une journée de tirée, capitaine Nemo...
Başka gün savaşırız, Kaptan Poon.