English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Parent

Parent Çeviri Türkçe

2,957 parallel translation
Elle est inconsciente, et, comme vous êtes le plus proche parent, nous avons besoin de votre accord pour enlever la tumeur et le sang autour de son rein.
Şu anda kendisinde değil. Ve en yakın akrabası olarak, tümörü almak ve böbreğin etrafındaki kanı temizlemek için sizin rızanızı almamız lazım.
Vous êtes un parent celibataire, aucune mère au foyer.
Bekâr bir ebeveynsiniz, evde anne yok.
Euh, pour ce que ça vaut, les traits génétiques ici suggèrent que le parent qu'ils avaient en commun était le père.
Ne kadar işe yarar bilmiyorum ama buradaki genetik özelliklere göre babaları ortakmış.
Le seul parent que j'avais est parti.
Geriye kalan tek akrabamsın.
99 % de certitude. Le doute ne plane pas vraiment, mais je peux comprendre qu'un parent ne voudrait pas le croire.
Gayet kesin bir sonuç ama ailesinin buna neden inanmak istemediğini anlayabiliyorum.
Quand un enfant de cet établissement se fait arrêter avec un parent, ça demande une réponse.
Bu tesisten bir çocuk ailesinin yanındayken tutuklanırsa bunun bir karşılığı olur.
Après tout, un parent ferait tout pour garder en sécurité son enfant.
Ne olursa olsun, bir ebeveyn çocuğunu güvende tutmak için her şeyi yapar.
Tu sais quoi? Un autre parent aimant avec une longe de sécurité pour enfant.
Emniyet ipi takmış ilgili bir ebeveyn daha.
Avertissement formel du conseil d'établissement quant à ma conduite envers un parent noir.
İdarecilerden gelen resmi yazıda zenci bir ebeveyne karşı tavrım takdirle karşılanıyor.
Il a un permis et une plaque de Washington, donc nous essayons toujours de prendre contact avec un parent proche.
Washington kayıtlı ehliyeti ve plakası var. Hâlâ ailesine ulaşmaya çalışıyoruz.
Je suis d'accord. Un autre parent serait inutile pour vous.
Sana başka bir aile vermek boşuna olur.
Donc, s'il a épargné le fils, il est plus probable qu'il l'ait laissé dans un endroit sûr, peut-être avec un parent, avant qu'il fasse ça.
- Eğer onu korumak istediyse bu işi halletmeden önce onu güvenli bir yere bırakmıştır,.. ... ya da bir akrabasının yanına.
Son plus proche parent ne l'a pas vu.
... Akrabalardan onu gören yok.
En fait, il s'avère que tu es un parent éloigné de Michelle Obama.
Michelle Obama'yla uzaktan kan bağın olduğu ortaya çıktı.
Devine quelle personne talentueuse, avec une voix magnifique, est parent de la Première dame?
Darryl, kişisel olarak tanıdığın, çok güzel sesi olan ve First Lady'yle akraba olan birini söyler misin?
Meredith est un parent de Lizzie Borden.
Ve Meredith'in Lizzie Borden ile kan bağı var.
Personne n'a dit qu'être un parent serait facile.
Kimse evebeynlik kolay demedi.
Vous savez, c'est bien d'avoir un couple de parent expérimenté dans cette classe.
Sınıfımızda tecrübeli bir ailenin olması çok güzel.
"parce que même si tu tombes, tu auras toujours un parent-chute."
"... çünkü düşsen bile par-aile-şütün seni her zaman koruyacaktır. "
Je pense qu'un parent ferait n'importe quoi pour garder son enfant en sécurité.
Sanırım ebeveynler çocuklarının güvenliği için her şeyi yaparlar.
je t'aime vraiment Andy comme un adulte comme je suis co-parent avec toi, sans parler du fait que ta bite fait des choses magiques.
Senden gerçekten hoşlanıyorum Andy, yetişkinlerin hoşlandığı gibi birlikte ebeveyn olacak kadar hoşlanıyorum... Sadece sikin büyülü işler yaptığından değil bunlar.
Je sais que quelques fois les enfants peuvent être vraiment chiants mais c'est le travail d'un parent de les aimer quand même.
Çocuklar bazen gerçekten büyük sıkıntı yaratabiliyorlar. Her koşulda ebeveyn olarak onlara sevgi göstermek bizim görevimiz.
Vous ne croyez pas que l'on devrait réparer le mat du drapeau avant qu'il ne tombe encore sur la voiture d'un parent?
Sence başka bir velinin arbasının üzerine daha düşmeden önce bayrak direğini tamir ederek başlamalı değil miyiz?
On sait qu'il était à Rhinebeck quand tes parent ont été tués.
Ailen öldüğünde Rhinebeck'de olduğunu biliyoruz.
En tant que parent, on est supposé proteger notre enfant.
Ebeveyn olarak çocuğunu koruman lazım.
Il n'y aurait pas un parent qui pourrait rester avec elle?
Ailenizden onun yanında kalabilecek kimse yok mu?
Ils ont trouvé un parent, une tante du côté de la mère, mais la garde est allée au père, donc je ne pense pas qu'elle ait jamais été contactée.
Anneleri tarafından bir akrabalarını, teyzelerini bulmuşlar ancak velayet babada olduğu için kadın hiç irtibata geçmemiş.
Je veux dire, tu sais que j'aime mes parent à mourir, mais ils tous sur moi à nouveau.
Ailemi ölesiye sevdiğimi biliyorsun. Ama her işime karışıyorlar.
d'une ancienne faute professionnelle, d'un parent de patient décédé endeuillé. Ou comme toujours, de sa vie intime.
Geçmişinde yaptığı bir yanlış tedavi kaybettiği bir hastanın yaslı bir akrabası ya da her zaman olduğu gibi özel hayatından birisi.
Est ce qu'un parent du futur frappe souvent à ta porte?
Demek istediğim ne kadar sıklıkla gelecekten bir akraban gelebilir ki?
C'est déjà assez difficile d'être parent quand on s'apprécie mutuellement.
Birbirinizi severken bile çocuklara bakmak yeterince zor.
Elle est avec le plus proche parent.
Akrabalarıyla birlikte.
C'était les parent du Colorado Kid, James Cogan.
Colorado'lu çocuğun, James Cogan'ın annesi ve babası.
La visite sera brève et supervisée, comme le protocol l'oblige pour un parent qui n'a pas la garde.
Ziyaretiniz kısa sürecek ve yanınızda gözlemci bulunacak. Velayeti olmayan ebeveynler için protokol budur.
Sa chambre et sa pension sont payées - probablement par un parent, qui espère la réclamer quand les circonstances le permettront.
Yatağı ve yemeği ödeniyor, muhtemelen ailesi tarafından. Durumları düzelince onu geri almayı umut ediyorlardır.
Bien sûr, j'adorerais être le parent, pour une fois.
Elbette, onlara bir kereliğine ebeveynlik yapmak hoşuma gider.
Eh bien, je dois dire que dans cette école nous n'avons jamais vu un beau-parent.
Daha önce bu okulda hiç üvey ebeveyne rastlamadığımı söylemem gerekir.
Parent?
Akrabalık derecesi?
Vous vous êtes occupée d'un parent malade.
Pek de işlerin yolunda gitmediği bir ailen var gibi.
En tant que parent, vous pouvez rester.
Bir ebeveyn olarak kalmakta serbestsiniz.
Je suis un parent.
Ben bir anneyim.
Tout parent sait qu'élever des chiots pour en faire des chiens responsables exige beaucoup de patience et de persévérance.
Her ebeveynin bildiği gibi, yavruları sorumluluk sahibi köpekler olarak yetiştirmek, sonsuz bir sabır ve azim gerektirir.
Quand tu as eu peur à propos de Marvin, on aurait dit que tu disais que je ne suis pas un aussi bon parent que toi.
Sen, Marvin'e bir şey olacak diye korkunca "benim kadar iyi bir ebeveyn değilsin" diyorsun gibi hissettim.
Apparemment, aucun d'entre vous ne comprends ce que cela veut dire dêtre parent.
Anlaşılan üçünüz de ebeveyn nasıl olunur bilmiyorsunuz.
Au lieu de pousser ce jeune homme plus loin, faisons ce que tout parent aimant ferait.
Bayanlar baylar, bu genci daha fazla itmek yerine sevgi dolu her ebeveynin yaptığını yapalım.
Je mettrais ça sur ma responsabilité en tant que parent. Mais il n'y a pas d'excuses pour être impolie envers Serena.
Ebeveyinlik görevimin gerektirdiği kadar katlanırım, ama bu Serena'ya kaba davranmana bahane değil.
J'ai été démoralisant, mais attends, avant que tu l'appelles, ou quoi que ce soit, je sais que c'est ton fils, mais j'ai aussi essayé de faire passer cette transition de professeur à une sorte de parent...
Heves kırıcıydı, ama bekle, onu aramadan önce ya da başka bir şey, aa, tamam. Senin oğlun olduğunu biliyorum, ama ben de bir nevi onun öğretmeni olmaktan baba figürü olmaya geçmeye çalışıyorum...
Peut-être par un parent ou frère et soeur violent.
Belki ailesinden şiddet uygulayan biri vardır.
Êtes-vous son parent le plus proche?
Siz refakatçısı mısınız?
Cela correspond très probablement à un parent direct.
Biraz mantıklı ol, Shawn.
C'est pas facile d'être parent...
Ebeveynlik kolay bir iş değil.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]