Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Partial
Partial Çeviri Türkçe
81 parallel translation
Un procès serait partial.
Ne davası?
Ce tribunal ne doit pas être partial envers lui parce que c'est un artiste.
Mahkeme, bay Nugent'a sanatçı olduğu için ayrıcalık tanımamalı.
Le jury est partial. Je demande donc un ajournement.
Duruşma geçersiz ilan edilmeli... zira jüri önyargılarla yönlendiriliyor.
C'est difficile pour moi d'être partial envers un tueur de flic.
Tek söyleyebileceğim benim gibi birinin bir polis katiline adil olması son derecede güçtür.
Mais il faut être moins partial... qu'une mère...
Ama çok doğru olarak, buyurduğunuz gibi, bir anne tarafsız olamaz hiçbir zaman. Bir başka kulağın dinlemesi gerek konuşmayı.
Je suppose que je suis partial.
Sanırım önyargılıyım.
Je suis peut-être partial, mais c'était un secrétaire efficace.
ve bu adam kayırma değil onun yeteneklerini ve etkinliğini bana methediyorlar. O mükemmel bir asistandı.
- Que je serai partial et indulgent avec Alex parce que c'est mon fils, vous aviez raison.
Alex benim oğlum diye üzerine gitmeyeceğimi mi? Evet, haklısın.
- Ça veut dire que je suis partial?
- Taraf mı tutuyorum yani?
Vous êtes un ancien camarade d'école, donc partial.
Okul arkadaşındı, tarafsız davranman beklenemez.
Assez pour reconnaître un arbitre partial.
Bir hakemi anlayacak kadar.
Par principe, tu es devenu partial.
Unvan uğruna, önyargılı biri oldun.
Pourquoi être partial?
Niye ayrım yapalım?
- Merci, commandant. Et puisque le ton est à la franchise, je n'ai pas toujours été partial envers vos méthodes.
Teşekkür ederim efendim, ve sizinle samimi olana kadar size efendim diyebilir miyim, uygulamalarınıza tam olarak fikir birliğim olmasa da.
J'ignore si cette liaison vous rend partial.
Bu ilişki sana yanlı karar verdiriyor mu bilmiyorum.
Le livre tout entier est partial à ce niveau-là.
Tüm kitap cinsel önyargılarla dolu.
Du coup, je ne vais pas avoir un jugement très partial de tout cela.
- Çok sevindim. - Orası öyle ama... - Muhakeme yeteneğimi ve gerçekçiliğimi kaybediyorum.
Mais mon Adam, et là, je suis partial, il fait une saison super et tout le monde s'en fiche.
Her neyse, Adam... Olaya tek taraflı yaklaştığımı kabul ediyorum ama oğlum çok iyi bir sezon geçirmesine rağmen sanki kimse farkında bile değil.
C'est partial.
Bu tek taraflı.
- C'est totalement partial.
- Önyargılı bir rapor.
Je pense que tout le monde devrait, mais je suis un peu partial.
Bence herkes yapmalı ama ben önyargılıyım.
Mais depuis que vous avez connaissez la fille Ye vous etes devenu partial
Leaf denen kızla tanıştığından beri onu gözden olarak görüyorsun.
"Fate is partial to repetition, variation and symmetry..." J.L. Borges,'The Plot'
İşitme Engelliler İçin Türkçe Altyazı Aktivitesi w w w. d i v x p l a n e t. c o m UYARI :
Et on base ce rejet définitif sur l'avis partial d'un autre, c'est comme ça, de nos jours. Il n'y a rien à faire.
önyargıyla oluşturduğun ilk izlenim yüzünden ortaya çıkacak tek sonuç işte bu.
Tu es partial, c'est un copain à toi.
Sen önyargılısın. O adam arkadaşın.
On le pense aussi. Mais on est partial.
Biz de öyle düşünüyoruz ama biraz şüpheliyiz.
Vous être trop partial.
Sen çok önyargılısın.
Alors vous dites que vous êtes partial.
Yani demek istediğin önyargılı olduğun.
"... partial, plein de préjugés, absurde.
"... bölük pörçük, peşin hükümlü, anlamsız... " "...
Eh bien, lui est partial...
Çok ön yargılıymış.
Sans doute suis-je partial mais...
Belki seni etkilemiş olabilirim, fakat...
C'était partial, malhonnête et injuste.
Önyargılı, etiğe aykırı ve adaletsizdi.
Vous dites que je les ai commis. Vous donnez un avis personnel et partial.
Üstlendiğim bu cinayetlerden bahsetmen oldukça önyargılı bir görüş.
C'est inapproprié qu'il y ait quelqu'un d'aussi partial dans le conseil.
O kadar taraflı birinin konseyde olması çok uygunsuz.
Alors, les attaques d'Hitler en Pologne et en Russie étaient aussi préventives. - C'est tout à fait partial.
Hitler de Polonya, Fransa ve Rusya'ya saldırırken aynı şeyi söylemişti.
- Vous ne le croyez pas un peu partial?
Bize davayı o getirdi. Onun biraz taraflı olduğunu düşünmüyor musun?
Je sais que ça semblera partial.
Biraz taraf tutmuşuz gibi olacaktır tabii ki.
Il semble que vous soyez partial à mon égard.
Ve öyle görünüyor ki bana karşı önyargılısınız Sayın Hâkim.
Votre époux m'a parlé de vous en bien, mais il est partial.
Tabii bunlar eşinizden olunca biraz şüphelenmedim değil.
Il est trop partial envers toi!
Nasıl oldu da sen değişmedin?
Et faire grand bruit. Elle pense que votre boss est partial sur le droit des armes.
Patronunun suçlulara yumuşak, silah sahiplerine sert davrandığını düşünüyor.
J'admets être un peu partial.
Ben biraz önyargıyla bakacağım.
T'es un peu partial, non?
Biraz taraflı davranmıyor musun, dostum?
Le tribunal était partial!
Duruşma bildiğin sahteydi be!
Écoute, tu as des trucs à régler. Et je ne peux pas t'aider parce que je suis super partial.
Bak, çözmen gereken şeyler var, ve ben süper taraflı olacağımdan yardım edemem.
"Tu es déjà raciste et partial."
Senden iyi bir ihtiyar olur. "
Vous êtes partial.
Doğal olarak önyargılısın.
Vous êtes partial!
Sen taraf tutuyorsun.
'Un jury blanc a à © mis un verdict partial en votre dà © faveur.'
Siyah nefesinizden nefret ediyorum. Kara biberinizden nefret ediyorum!
- Vous êtes partial.
- Bence doğru karar veremiyorsun.
Celui-là était partial.
Bu ise madalyonun yalnızca bir yüzüydü.