Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Passion
Passion Çeviri Türkçe
3,811 parallel translation
- est la passion "
- Benim tutkum.
Depuis qu'on bosse ensemble, c'est comme si ça absorbait la passion de notre relation.
Yani, birlikte çalışmaya başladığımızdan beri ilişkimizin heyecanı bitmiş gibi.
Un homme de compétences égales. Et une passion mortelle.
Esit kabiliyette ve daha istekli bir adam.
Nous couvrirons ces terres de passion jusqu'à ce que Rome tombe comme une scorie, pour bruler au sommet.
Roma yanıp kül olana kadar burayı öfke ile dolduracağız.
Même les morts font parfois parler la passion.
Şehvet karşısında ölülerin dahi dili açılabilir.
Mon frère a hérité de toute la passion.
Aa, bütün tutkuya sahip olan kardeşim.
Dr. Hunt votre passion est admirable, Mais vous travaillez sur des cadavres.
Dr. Hunt, hırsınız takdire şayan,... ama siz ölü insanlar üzerinde çalışıyorsunuz.
Et bien, tu sais, durant les affres de la passion, quelqu'un peut être jeter... hors du lit... Et par-dessus une table de canapé.
İnsan tutkularının esiri olunca bir anda savrulup yataktan komodinin üstüne çakılabilir.
Votre porte-monnaie et puis la passion, la passion brûlante.
Cüzdanın ayrıca tutku içini ısıtan bir tutku
Il collectionnait les oeuvres d'art avec la passion d'un prince de la Renaissance.
Bir Rönesans prensinin tutkusuyla sanat eslerini topladı
Il parlait avec passion de ses racines Africaines, qu'il souhaitait retrouver.
Kökeninin ısrarla Afrika olduğundan ve oraya dönmek istediğinden bahsediyordu.
Kat, la raison pour laquelle j'y vais relativement doucement avec toi c'est parce que je ne veux pas négliger quoi que ce soit, et il y a eu plusieurs fois par le passé où, franchement, ma passion a pris le dessus sur mon travail,
Kat, seninle ağırdan gitmemin sebebi hiçbir şeyi gözden kaçırmak istememem. Ve dürüst olmak gerekirse geçmişimde arzularımın işlerimin önüne geçtiği zamanlar olmuştu ve bunun olmasını istemiyorum.
M. le député, j'ai vu de la passion.
Kongre üyesi, ben tutku gördüm.
C'est juste, pour moi, ça manquait complétement de passion et d'émotion.
Ama benim için oldukça duygusuz ve tutkusuz geçti.
C'est une passion.
Bir tutku.
Une passion qui rapporte un chiffre a sept zéro par an.
Yılda yedi sıfırlı rakam getiren bir tutku.
Chacun a une passion, toi, c'est Meera, moi, c'est ce reportage.
Herkesin sahip olduğu bir tutkusu vardır. Senin ki Meera, Benim tutkum senin hikayen, gitmiyorum!
Tu as parlé de passion...
Sen tutkudan bahsettin.
Mais bien sûr uniquement à condition que vous y mettiez autant de zèle et de passion que lors des saisons précédentes.
Açıkçası önemli olan, önceki oyunlardaki gibi inancınızın, bağlılığınız ve tutkunuzun büyüklüğü.
Elle décrit sa passion, sa tendresse, puis elle meurt.
Onun ne kadartutkulu ve şefkatli olduğunu anlatır. Sonra da ölür.
Elle a dit qu'elle voulait essayer plusieurs choses pour trouver sa passion.
- Hangi işe meraklı olduğunu bulacakmış.
Quel genre de passion peut-elle trouver à cette heure-ci?
Akşamın bu saatinde nasıl bir merak konusu bulacakmış ki?
C'était pour montrer ma passion, mais si ça devient "baveux et bizarre", mieux vaut s'abstenir.
Tutkunun bir göstergesi olduğunu sanıyordum ama "sulu ve garip" olarak nitelenmiş. Kim ister ki onu?
C'est ma seule passion.
ve sen bunu bırakmamı mı istiyorsun?
Willis et moi avions quelque chose que Kelvin ne pouvait me donner : la passion.
Willis bana Kelvin'in veremediği bir şeyi verdi ihtiras.
la joie, la passion.
Zevki, tutkuyu.
Malgré sa passion, son plan n'est pas faisable en 90 s.
Ne kadar hırslı olursa olsun, planını 90 saniyede uygulayamaz.
Quoi? La victime, un US marshal hautement décoré, plaide avec passion devant le juge.
Çok başarılı bir Birleşik Devletler Federal Şerifi, mağdur olarak duygusal bir şekilde yargıçtan bir ricada bulunuyor.
Elle avait une, euh, passion pour l'architecture moderne ou du moins un architecte moderne.
Modern mimariye karşı tutkusu vardı. Bir de modern bir mimara tabii.
La rumba, c'est la passion, la langue de l'amour.
Rumba : Ateşli tutku, aşkın dili.
La passion n'est pas supposée être facile.
Tutkunun kolay olması gerekmiyor zaten.
Je ne vais pas m'asseoir ici et parler de passion avec ma fille.
Burada oturmuş kızımla tutku hakkında tartışmayacağım.
Une autre passion de Brandon.
Brandon'nın başka bir tutkusu.
Plein de passion.
Tutku dolu.
Tendre Passion, Titanic, Gladiator.
"Sevgi Sözcükleri", "Titanik", "Gladyatör".
C'est du rhum avec du fruit de la passion.
Rom ve çarkıfelek meyvesi.
Nouvelle passion!
- Yeni hobimiz!
Patti : Une passion pour aller jusqu'au bout
Bunu desteklemek için tutkumuz.
T'as aucune passion.
Öfke duymuyorsun.
Ces "crimes de passion".
Bu tutku suçları.
Elle joue comme un pied et elle a une passion de cinglée pour le thé de l'après-midi.
Hiçbir şey yapmayı beceremiyor ve ikindi çayına karşı çılgınca bir tutkusu var.
Peut-être que j'étais à la recherche d'un peu de passion dans ma vie, mais je me soucie de Chris, et je veux amener devant la justice quiconque a fait ça.
- Hayatımda bazı tutkular arıyor olabilirim, ama Chris'i umursarım, ama kim bunu yaptıysa adaletin yerine gelmesini isterim.
La tristesse est la vraie clé pour évoquer - la passion et la sexualité.
- Tutku ve cinselliği uyandıran gerçek anahtar üzüntü.
J'aime le fumage de viande, mais j'ai une nouvelle passion.
Et tütsülemeyi sevmiştim ama artık yeni bir tutkum var :
Quand Jethro a évoqué votre nom et m'a parlé de votre passion pour les rouages intimes de l'esprit, j'ai su que j'avais trouvé l'âme soeur.
Dr. Ryan, Jethro sizden ilk bahsettiği andan ve insan zihninin çalışmasına olan tutkunuzdan söz ettiğinden beri biliyorum ki... - Çok iyi dost olacağız.
Il est indéniable que Ben et moi avons eu un coup de foudre, relation tornade, juste brute, la passion débridée.
Ben ve benim ilişkimizin çok hırçın olacağını kimse inkâr edemez. Dizgin bir tutku olur.
Billy, as-tu entendu la passion et la clarté de cette délivrance, le- - le rythme?
Billy, ritimdeki tutkuyu ve dışa vuruşundaki netliği fark ettin mi?
Ok, la seule façon juste de décider dans quel camp MALISA ira est de donner à l'autre un "échantillon" de votre passion.
Tamam, Malissa'nın hangi kampa gideceğine karar vermenin tek adil yolu ikinizin de birbirinizin tutkusunu uygulamanız.
Pas cette passion!
Bu tutku değil!
" Ce n'est pas un amour naissant et brûlant de passion.
Tutkuyla yanan yeni bir aşk değil onlarınki.
Son travail était sa passion.
İşi onun tutkusuydu.