Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Pays
Pays Çeviri Türkçe
31,289 parallel translation
On sera en première page de tous les journaux du pays.
Ülkedeki her gazetenin ilk sayfasında olacağız.
Il y a cinquante journalistes de la presse et de la télévision du pays.
Ülkedeki televizyon ve gazetelerden 50 muhabir var.
Mes enfants partent à l'autre bout du pays.
Çocuklarım ülkenin öbür tarafına taşınıyor.
Ce sont les meilleurs experts en sexologie du pays, avec des années de travail d'avant-garde.
Yıllardır önde gelen çalışmalarıyla onlar ülkenin bir numaralı seks uzmanları.
Je ne veux pas m'enfuir à l'autre bout du pays pour un an.
Bir yıllığına ülkenin öbür ucuna gitmek istemiyorum.
Il l'a amené à l'autre bout du pays, en pensant qu'il pouvait me prendre mon garçon et que j'allais juste tourner la page.
Ülkenin öbür ucuna götürdü. Oğlumu benden alabileceğini ve bunu kabulleneceğimi sandı.
Vous me demandez pourquoi je n'ai pas postulé pour un job qui m'emmènera partout dans le pays?
Beni ülkenin öbür ucuna götürecek bir bursa neden başvurmadığımı mı soruyorsun?
Est-il reparti au pays du lait non-périmé et du miel non périmé?
Tarihi geçmemiş süt ve tarihi geçmemiş bal diyarına mı gitti?
En général, ils passent la plupart de la semaine à vivre dans des maisons modernes et à manger des aliments modernes. Mais le week-end, ils vont dans l'arrière-pays pour retrouver leur terre et leurs traditions, qui sont profondément liées à l'importance du feu.
Hafta içi modern evlerinde, modern mutfaklarında pişirdikleri yemekleri yeseler bile hafta sonları kırsal bölgelere gidip topraklarıyla ve gelenekleriyle bağ kurarlar.
On chasse du gibier dans l'arrière-pays.
Kırsal kesimde av hayvanı avlarız.
L'arrière-pays leur fait du bien.
Kırsal bölge sayesinde daha iyi hissediyorlar.
Mais quand elle chasse dans l'arrière-pays, elle se sent beaucoup mieux.
Ama kırsal bölgede avlanırken kendini daha iyi hissediyor.
Ce mec a servi son pays.
Adam vatanına hizmet etmiş.
J'ai servi mon pays
Ben ülkeme hizmet ettim
Tu sais, il est possible pour des gens comme nous qui donnons tout pour notre pays et le monde de nous oublier.
Bizim gibi, her şeylerini ülkesine ve dünyaya adayan insanların kendilerini unutmaları mümkündür.
Elle m'a chassé dans ce pays pendant une décennie, a fait de ma vie un enfer, littéralement.
O, on yıldır bu ülke genelinde beni kovaladı Hayatım cehenneme çevirdi.
Ce dont ce pays a besoin, c'est de plusieurs années de gouvernance solide, stable et expérimentée.
Bu ülkenin ihtiyacı olan şey yıllarca sürecek güçlü, istikrarlı ve tecrübeli bir yönetim.
Le pays a besoin d'être mené par quelqu'un de fort.
Ülkeyi güçlü birinin yönetmesi gerekiyor.
Le pays aussi.
Bu ülkenin bana ihtiyacı var.
Les ordinateurs de Mateo Peña permettent des échanges diplomatiques entre pays.
Mateo Peña'nın gizli odasındaki makine yarım düzine kadar ülkeyle yapılan diplomatik iletişimi kolaylaştırıyor.
Aucun pays ne veut garder une économie dépendant de la viande de chèvre.
Hiçbir ülke sonsuza dek ekonomisinin keçi etine bağımlı kalmasını istemez.
Car il y a une raison pour laquelle ils appellent cet endroit Le Pays Sans Magie.
Öyle mi? Çünkü buraya Sihirsiz Diyar demelerinin bir sebebi var bence.
Au lieu de ça, je traîne mon cul à travers le pays pour un nouveau job.
Onun yerine ülkede oradan oraya uçarak yeni bir iş bulmaya çalışıyorum.
Votre pays est merveilleux.
Çok güzel bir ülken var.
Votre Pays vous remercie pour votre job bien fait.
Ülkeniz, başarıyla bitirdiğiniz bir görev için size minnettar.
L'apporter claire à travers le pays.
Ülkeyi bir uçtan bir uca geçmesine yeter.
Peng peut exterminer les habitants d'un pays de la taille du Japon avec seulement six de ces armes.
Başkan Peng Japonya büyüklüğünde bir ülkeyi yok edebilir.
Ce que je suggère, Kara, c'est que pendant que tout le monde regarde vers l'est, notre pays s'effondre sous nos pieds.
Söylemek istediğim şey, Kara, herkes doğu tarafına bakarken ülkenin ayaklarımız altında çöktüğünü fark etmiyor.
Né au Pays de Galles.
Galler doğumlu.
Et je ne vais pas rester là pendant que vous détruisez ce pays.
Siz bu ülkeyi yok ederken hiçbir şey yapmadan durmayacağım.
On a soigné un pays tout entier.
Bütün ülkeyi iyileştirdik.
Le visage de ce pays est en train de changer, et il n'y a rien que personne ne puisse faire pour l'arrêter.
Bu ülke değişiyor ve kimsenin bunu durdurmak için yapabileceği bir şey yok.
Si vous êtes si inquiet de ce qui se passe au pays, c'est une raison de plus pour rentrer.
Orada ne olduğundan çok endişeliyseniz bu yola devam etmememiz için daha iyi bir neden olamaz...
- Tu ne devrais pas être dans le pays.
- Ülke sınırları içinde bile olmaman gerek.
J'ai déjà fait ma part pour la reine et le pays.
Ülkeme karşı sorumluluklarımı yerine getirdim zaten.
Comme séduire la reine de France le plus grand espoir du pays pour l'avenir? - Elle m'a dragué.
Fransa'nın gelecek için en büyük umuduna hamile kalmadan hemen önce kraliçeyi ayartmak gibi mi?
Dans mon pays, chaque route, pont, port, aéroport est protégé.
Benim bölgemde her geçit, her köprü her rıhtım, her hava limanı işaretlidir.
Donc tu vas t'habiller comme aujourd'hui, ce qui, apparemment, est arrivé pendant une éclipse solaire dans un pays sans miroirs.
Yani bugünkü gibi giyineceksin ki aynasız memlekette güneş tutulması sırasında yapılmış gibi görünüyor.
Je suis au pays des solutions, bébé.
Çözüm diyarındayım bebeğim..
"... ma communauté, mon pays et mon monde. "
"... çevrem, ülkem ve dünyam için. "
Tu es le plus cool de la ville, et de l'état, et du pays, et du monde entier.
- Sen harikasın mükemmelsin, muhteşemsin. Bu gibi tüm sıfatlar sensin.
Il utilise un réseau privé pour renvoyer le signal à travers le pays
Vekil sunucuarı kullanarak kendisini ülkenin farklı yerlerinde gösteriyor.
Oliver détruit le pays.
- Oliver ülkeyi tasfiye ediyor.
Pourquoi vous embêtez-vous à combattre quand tout le monde au pays vous a trahi?
Neden yurdundaki herkes sana ihanet etmişken savaşmaya devam ediyorsun?
C'est donc mon devoir de vous informer que, avec le conseil... et le consentement des... gouverneurs... aujourd'hui, nous définissons un nouveau cap pour le pays,
Bunu size bildirmek görevimdir ki tavsiye ve bölge liderlerinin rızasıyla bugün ülkemize yeni bir yön tayin edeceğiz.
Nous avons perdu notre pays.
Ülkemizi kaybettik Tom.
Ils ont positionnés des navires aux quatre coins du pays. Mais ce sont des hommes d'affaires.
Ama bunlar tüccar.
Sly peut gérer ce que les hackers lui envoient techniquement parlant, et vous deux êtes l'application de la loi dans un pays étranger.
Sly, hackerlerin ona yaptığı her tür teknik numarayla başa çıkabilir, siz ikiniz de yabancı bir ülkede hukuki yaptırım için gereklisiniz.
Donc, s'il te plait, laisse-moi servir mon pays.
Yani lütfen... bırakın ülkeme hizmet edeyim.
Pourquoi vous ne pouvez pas faire signe "oui" ou "non". Comme tous les autres pays?
Neden siz de "evet" ve "hayır" derken diğer ülkeler gibi sallamıyorsunuz başınızı?
C'et unique au pays.
- Ne dedin?