Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Permanenté
Permanenté Çeviri Türkçe
993 parallel translation
- C'est une permanente?
- Bu kalıcı mı? - Evet.
Une révolution qui ne serait pas permanente... ne pourrait conduire qu'à l'anarchie complète.
Kalıcı olacakmış gibi gözüken hiçbir devrim... tam bir anarşiden başka bir şeye yol açmaz.
C'est devenu une rébellion permanente.
Şimdi ise birbiri ardına isyanlar çıkıyor.
Sa réussite repose sur la particularité du cerveau de Holmes. Son agitation permanente. Sa lutte constante pour échapper à l'ennui.
Benim bütün başarım Holmes'un kafasının garip işleyişine ve sürekli bir tedirginlik içinde bulunuşuna, can sıkıntısından sürekli kurtulma çabasına bağlıdır.
Je me suis fait faire une permanente.
Sırf bunun için perma yaptırdım.
Le mariage pour moi est une soudure, deux arbres poussant ensemble... malgré ce que ma soeur peut démontrer à l'inverse... pour former une sorte de permanent fouillis... feuillage... comme deux arbres greffés ensemble de façon permanente.
Evliliği daimi bir kaynak işi gibi görüyorum birlikte büyüyen iki ağaç gibi, gerçi ablam tam tersi davranışlar sergilese de kalıcı bir kütle gibi iki ağacın aşılanıp tek bir doku olması gibi.
Vous voulez dire une greffe permanente... Je comprends.
Daimi bir dokuyu kastediyorsun sen -
"Pouvez-vous passer au bureau du'Mercury'? " Pourriez-vous envisager "d'occuper position permanente au journal?"
" Yarın, 14 Kasım sabah saat 1o da Gazetedeki büroma gelirseniz devamlı bir görev almanızı görüşeceğiz.
C'est pourquoi nous instituons en ce jour une armée permanente de service, les streltsy.
İşte bu yüzden bu gün, düzenli bir ordu kuruyorum. İyi donanımlı, saldırgan ve sürekli.
Il me faut, soin du visage, permanente, tout le tralala, tout de suite.
Yüz, tırnak bakımı gibi şeylere girişmeliyim hemen.
J'ai peur que son cerveau soit affecté de façon permanente.
Korkarım beyni kalıcı bir şekilde etkileniyor olabilir. Delirme mi?
Rappelé presque 20 heures plus tard, le défendeur a refusé de suivre le passeur 71 parce que durant le temps qui lui a été alloué il aurait acquis des responsabilités d'une soi-disant nature cruciale et permanente.
20 küsur saat sonra rapor vermeye çağırıldığında, davalı, Kılavuz 71 ile gelmeyi reddetti. Sebep olarak ise, ödünç aldığı 20 saatte önemli ve kalıcı nitelikte yeni sorumluluklar oluşmasını ileri sürüyor.
Alors, une permanente?
Peki ya perma?
C'est votre résidence permanente?
Hep burada mı yaşarsın?
- Un léger reflet, alors? - Et une petite permanente.
Açık renk meç mi?
Ils paraissent courts à cause de la permanente.
Kısa görünüyor çünkü saçları kıvırcık.
Pour les éliminer de manière permanente.
Ebediyen saf dışı!
La maison de votre belle-famille est sous surveillance permanente.
Bir ekip kayınpederinin evini 24 saat gözleyecek.
ou sur Neptune et Uranus, plongées dans une nuit permanente, entourées d'une atmosphère irrespirable de méthane et d'ammoniac.
Neptün veya Uranüs de olamazdı. İkisinde de hiç gündüz yaşanmazdı ve atmosferlerinde metan gazı ve amonyak bulunuyordu.
Eh bien, une fille ne peut pas se marier sans permanente, n'est-ce pas?
Neden güneş ışığı tam da senin üzerine vurmak zorunda?
- Quoi, une ville permanente?
- Kalıcı mı olacaksınız yani?
" La vertu est une chose permanente,
" Erdem, süreklilik ister, eğer bir yerde kesilirse, erdem olmaktan çıkar.
Elle était rapiécée avec de la toile à sac, et ferlée, on aurait dit le drapeau de la défaite permanente.
Yelken un çuvallarıyla yamanmıştı. Daha çok bozgundan çıkmış bir bayrağı andırıyordu.
Pourquoi il a établi résidence permanente au Beauregard me dépasse.
Niçin Beauregard'ı kendisine edindiğini anlamıyorum.
- C'est une invalidité physique permanente?
- Bu daimi bir fiziksel bozukluk mu?
Un surnom pour une existence rocailleuse, une lutte permanente.
Çünkü hayatı hep öyle geçmiş. Ölümü hep ensesinde hissettiği kaya gibi sert, tehlikeli ve çetin.
Mais de façon permanente.
Bir daha açmamak üzere kapattınız.
Des chocs comme celui d'hier aux causes réelles ou imaginaires, peuvent sérieusement affecter votre esprit, et cela de façon permanente.
Sebebi ister ger § ek, ister hayali olsun dLin geceki gibi § oklar akllna § ok ciddi hasar verebilir. Kallcl etki blrakabilecek hasarlar.
Et moi qui lui ai fait sa permanente aujourd'hui.
Daha bu öğleden sonra ona perma yaptırmıştım.
Pendant la première semaine, t'auras qu'une chose à faire.. ... T'assurais une entrée permanente dans les coulisses.
İlk hafta boyunca tek yapacağın şey sürekli kulise girip çıkmak.
Dans ce cas, la paralysie sera permanente.
Eğer bizi silah kullanmaya zorlarsan, durumun sürekli olur.
C'était adressé à la 843e Escadre en alerte permanente.
Mesaj 843üncü Bombardıman Kanadını kırmızı alarma geçiriyormuş.
Je suis sûr de pouvoir convaincre le commandant, en plus de ma recommandation, de vous accorder une commission permanente.
Bir tavsiye mektubu yazarak komutanlık katında etkili olacağıma ve sürekli bir göreve atanmanı sağlayacağıma eminim.
Il est sous observation permanente.
Her gün ve her an sürekli gözetim altında bulunuyor.
Depuis 5 ans, en guerre quasi permanente contre l'organisation d'AI Capone pour le contrôle des trafics d'alcool et des jeux clandestins.
Şehirdeki kumar ve kaçakçılık kazançları yüzünden Capone organizayonuyla sürekli savaşıyor.
De façon permanente.
Geçici olarak değil, korkarım.
105 kilomètres d'altitude, orbite permanente autour de la planète.
İrtifa 115 km., Gezegen etrafında kalıcı yörünge.
Restez en communication permanente.
Dikkatli olun. Sürekli iletişimde olun.
Nous ignorons si cette folie est permanente ou temporaire et à quoi elle va conduire McCoy.
Deliliğin geçici mi yoksa sürekli mi olduğunu bilmiyoruz, McCoy'u hangi yöne sürükleyeceğini de.
Un champ d'investigation possible est l'hypothèse du docteur que le cerveau peut être modifié de façon permanente par la chirurgie et l'amélioration des enzymes, en touchant une partie inutilisée du cerveau.
Doktorların ana araştırma alanı, ameliyat ve enzim zenginleştirme suretiyle beynin kullanılmayan bölümlerini kullanarak zekânın kalıcı olarak geliştirilebileceği hipoteziydi.
Et l'affection permanente.
Aşk var, muhabbet de cabası.
- Surveillance permanente.
- Sürekli izleme.
Des halls entiers, en exploitation permanente. Quelle économie!
Devamlı çalışan büyük salonlar oldukça ekonomik olacaktır.
Connaissez-vous à Copenhague le grand magasin Den Permanente?
İyi. Şimdi dinleyin. Kopenhag'daki büyük Den Permanente mağazasını biliyor musunuz?
C'est cela...
Den Permanente.
Je crois en l'union permanente entre un homme et une femme.
Ben erkekle kadın arasında kalıcı bir ortaklığa inanıyorum.
Mais une relation permanente entre homme et femme n'est pas l'absolu.
Ama kadınla erkek arasındaki kalıcı bir ilişki son söz olmayacaktır.
Cette fois, notre réunion sera de nature plus permanente.
Bu seferki buluşmamızın daha uzun süreli olacağına eminim.
Il y a d'abord le problème de l'assurance, et celui des indemnités d'invalidité permanente.
Öncelikle, sigorta sorunumuz var. Kalıcı sakatlık durumunda verilen güvence
C'est une blessure permanente.
Boynundaki burkulma kalıcı.
Un sens de la validité permanente.
İşte tıp benim bu boşluğumu doldurdu.