Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Port
Port Çeviri Türkçe
4,201 parallel translation
Je te retrouve au port dans quatre heures.
Dört saat sonra tersanede buluşacağız.
Tu vois comme l'île est près du port?
Bak ada nasıl limanın dışında?
On va trouver le prochain port, et en prendre un à nous.
Biz bir sonraki marinayı bulup kendimize de bir tekne alacağız.
Il y avait un complice pour les corps au port de Boston.
Boston limanındaki cesetlerde bir de suç ortağı vardı.
Je dois accéder à ton port de données.
Bilgi girişine ulaşmam gerek.
Sur le vieux pont du port.
Eski liman köprüsünde.
Il n'y a pas de galerie de toit.
Arabanın port bagajı var gibi görünmüyor.
Son port d'attache est à Norfolk.
Gemi şu an Norfolk'a demir atmış durumda.
Il a dit, "un bateau est en sécurité au port, mais ce n'est pas pour ça qu'on a construit les bateaux"
Demişti ki, "gemi limanda güvendedir, ama biz gemiyi bunun için yapmadık."
Ça me rappelle le crépuscule sur un port d'Espagne.
Bana İspanya limanındaki gün batımını hatırlattı.
- Hans, peut-on aller au port?
- Hans, limana gidebilir miyiz?
- Que sait-on à propos du port?
- Liman hakkında ne biliyoruz?
Le port gratuit à Malmö?
- Malmö'de bir liman mı?
Le port de Malmö?
- Limanda neler oldu öyle?
Nous pensons qu'ils sont impliqués dans l'explosion dans le port.
Limandaki patlamayla ilgileri olduğunu düşünüyoruz.
Le port faisait pas partie du plan.
Bunun planın bir parçası olduğunu bilmiyordum.
Voici des photos des victimes De la peste pneumonique. Elles sont mortes empoisonnées. L'explosion sur le parking du port.
Bunlar pnömonik vebadan zehirlenmeden ve limandaki patlamada ölen kişilerin fotoğrafları.
Au port de Vimarin...
Gemi, Wimars Marinasından çalınmış...
Ça met le port sous la juridiction du shérif, ce qui veut dire que tous vos copains devront trouver un autre moyen pour compléter leurs salaires.
Buna göre liman şerifin yetki alanına giriyor yani yakın dostlarının ek maaş için başka bir yol bulması gerekecek.
Elle menace de ramener le shérif pour contrôler le port, et ça empiète sur le jeu de tout le monde.
Herkesin işinin içine eder. - Ne istiyor?
Le menaçant de détruire son pouvoir sur le port s'il ne leur donne rien.
Bilgi vermezse, limandaki kontrolünü kaybedeceği söyleyerek tehdit etmiş.
J'ai été plus que surpris hier soir au port, mec.
Dün gece limanda büyük bir sürpriz yaşadım.
Il est en désaccord avec toi sur le droit de port d'armes.
Silahlanma hakkı konusunda seninle anlaşamıyor.
Ca m'inspire à renouveler mon permis de port d'arme.
Silah taşıma ruhsatımı yenileme ilhamını verdi.
Vous êtes attendu à Port-au-Prince à midi si nous allons à votre rendez-vous.
Öğle vakti Port-au-Prince için dolusunuz. Randevu ayarlarsanız diye söylüyorum.
Elle menace d'amener le shérif pour contrôler le port, et ça empiète sur le jeu de tout le monde.
Limanı şerif departmanına vermekle tehdit ediyor. Herkesin işinin içine eder.
Je veux dire, si l'oncle Sam va gâcher l'argent comme un marin bourré, Je serai au port avec ma jupe relevée.
Eğer Sam amca sarhoş bir denizci gibi para saçacaksa ben de limana gider, eteğimi kaldırırım.
Donc dis-moi quel vent de fortune a soufflé ton petit bateau jusqu'à mon port?
- O halde söyle bana. - Huh? Hangi şanslı rüzgar senin ufak gemini, benim limanıma sürükledi?
Si un homme ne sait pas vers quel port il se dirige, aucun vent ne lui sera favorable.
Bir kişi hangi limana gittiğini bilmiyorsa hiçbir rüzgâr kendisine hoş gelmez.
- Il dirige le port?
- Limanı idare ediyor, değil mi?
Vous avez une copine dans chaque port, agent 007?
Her limanda internetten bulduğun bir sevgilin mi oluyor, 007?
J'espère que ces messieurs sont en règle avec leur permis de port d'arme.
Umuyorum ki bu beyefendiler bana izin vereceklerdir.
PORT DE BOSTON 16 DÉCEMBRE 1773
BOSTON LİMANI 16 ARALIK 1773
Nous avons suivi l'arme secrète jusqu'à un entrepôt du port de Boston.
Gizli silahın izini Boston Limanı'ndaki bir nakliye deposuna kadar takip ettik.
Vous êtes entré dans ce pays par le port de la Nouvelle Orléans En 1898, juste?
Bu ülkeye New Orleans Limanı'ndan 1898 yılında giriş yaptınız, doğru mu?
Tu n'as plus qu'à trouver un port USB.
Şimdi bir USB girişi bul.
De plus, si j'avais payé pour ça, ce que je n'ai pas à faire, je pense mériter un peu mieux qu'une shootée au crack récupérée dans les rues d'un port anglais.
Hem fahişelere para ödesem bile ki öyle bir durum yok İngiliz liman kentlerinin sokaklarındaki kokuşmuş fahişelerle işim olmaz.
Et c'est grâce à elle que tu n'est pas allongé sur le port.
Limanda yüzükoyun yatmamanın tek sebebi, o kız.
J'ai un permis de port d'armes caché dans mon portefeuille.
Cüzdanımda silah taşıma ruhsatım var.
Quand tu eu un permis de port d'arme à Newark, c'était pour un Glock, comme ton permis ici.
Taşıma izni varken Newark, bir Glock, içindi senin burada izin verir.
Mon gars au port de Dubaï dit que le paiement a été envoyé la semaine dernière.
Dubai limanındaki adamım ödemenin geçen hafta yapıldığını söyledi.
Ils sont basés dans un port de la Nouvelle-Orléans.
New Orleans'da bir liman işletiyorlar.
Le port de Houston.
Houston limanı.
Hanar Group a engagé Zanetakos pour faire exploser le port.
Hanar Grup Zanetakos'u limanı bombayı limanda patlatması için tutmuş.
Le port fait 40 km de long.
Liman 40 km uzunluğunda.
Il y a plus de 2000 personnes qui travaillent dans ce port.
Bu limanda 2 binden fazla insan çalışıyor.
- Elle avait un permis de port d'arme.
- Silah taşıma izni varmış.
Vous m'apportez des dés qui peuvent être achetés dans n'importe quel port Français pour cinq sous l'unité.
Herhangi bir Fransa limanından beş kuruşa alınabilecek bir zar getirmişsin.
Il y a assez la dedans pour vous payer le train jusqu'au port et un billet pour le bateau.
Seni limana götürecek trene ve gemi biletine yetecek kadar var.
Ouvrez la port, Nguyen!
Aç kapıyı Nguyen!
Votre ami DeMarco, celui qui a apporté les armes au port ce matin, nous a donné votre numéro.
Dostun DeMarco, silahları bu sabah limana bırakan, onu korkuttuktan sonra numaraı verdi.