Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Probable
Probable Çeviri Türkçe
2,820 parallel translation
Il était peu probable qu'il y parvienne, et c'est vraiment horrible, quand on y réfléchit. Ces extraits sont les derniers enregistrements de Syd Barrett.
Hiç geri gelecek gibi değildi ve..... bunu düşünmek çok kötü birşey. # Ulaştın gizlere kısa zamanda
S'il gagnait l'élection, ce qui semble probable, aucun démocrate n'ayant gagné depuis 40 ans, il devra faire le serment de défendre la Constitution.
O genel seçimleri kazanmalı mı, ki bu çok da mümkün gözükmüyor çünkü Utah 40 yıldır senatoya demokrat veremiyor. Anayasayı korumak ve savunmak adına yemin etmek zorunda.
Avec du recul, c'est peu probable. Mais ce n'était pas pour ça qu'il était en colère.
Şöyle bir baktın mı zorlama... ama sinirlendiği sadece bu değildi.
Je sais que c'est peu probable.
Riskli bir girişim olduğunun farkındayım.
C'est peu probable avec un crâne si primitif.
Böylesi nadir rastlanan bir kafa tası yapısıyla pek imkânı yok.
Ce serait bien plus probable, n'est-ce pas?
O böyle şeyler sık yapmaz mı, haksız mıyım?
Si elles ont accompli leur vengance, le dernier est plus probable.
Kan davaları artık bittiyse, büyük ihtimalle son dediğim olacak.
Peu probable.
Sürükleyemezsin.
Peu probable, mais le corps a été soumis à des chocs extrêmes.
Sanmıyorum ama insan bedeni böylesi bir kaza sırasında aşırı güce maruz kalır.
Qu'une chose soit possible ne la rend pas probable.
Bir şeyin mümkün olması, onun muhtemel olduğunu göstermez.
Mais quand même, parce que sa CB a été rejetée, il tabasse une femme presque à mort? ça me semble peu probable.
Ama yine de kredi kartının reddedilmesi bir kadını öldüresiye dövmek için yeterli bir sebep değil.
Et après ce qu'il s'est passé aujourd'hui, je,... Je pense que c'est peu probable qu'on se reparle un jour.
Bugün olanlardan sonra... tekrar konuşabileceğimizi hiç sanmıyorum.
Ça semble peu probable que ce soit pour ça qu'elle soir là, crétin.
Burada oluş sebebiyle alakası bile yok seni moron!
Parce que tu tiens à moi. écoutes, il est probable que c'est mieux pour nous deux, si je venais te le dire.
Eğer sana anlatmış olsaydım, ikimiz içinde daha iyi olurdu.
Il est peu probable qu'un tel homme puisse cité un classique de Harvard.
Bir Harvard klasiğinden alıntı yapacak bir tip değildi.
Non, c'est peu probable.
Hayır, sanmam.
Je vais organiser une petite fête demain soir, et il est probable que cela se répande dans la piscine extérieure.
Yarın akşam çok büyük bir parti düzenleyeceğim de, dışarıdaki havuzdan cihaza biraz su sıçrama ihtimali bir hayli fazla.
C'est peu probable.
Sanmıyorum.
Si tu remontes aussi loin, il est probable que ce ne soit même pas une personne. C'est un cerveau super-secret gardé en vie dans un bol de gelée. David.
O kadar tepede bir insan değil, jöle kasesinin içinde canlı olarak saklanan süper gizli bir beyin vardır herhalde.
Fort peu probable.
Düşük bir ihtimal.
C'est peu probable.
Bu, uzak bir ihtimal.
- Possible, mais peu probable.
Evet olabilir ama olası değil.
- C'est peu probable.
- Sanmıyorum.
Il est probable que son corps est dans un autre congélateur ailleurs.
Cesedi şu an başka bir dondurucunun içerisinde olabilir.
Donc, s'il a épargné le fils, il est plus probable qu'il l'ait laissé dans un endroit sûr, peut-être avec un parent, avant qu'il fasse ça.
- Eğer onu korumak istediyse bu işi halletmeden önce onu güvenli bir yere bırakmıştır,.. ... ya da bir akrabasının yanına.
C'est possible mais peu probable.
Olası ama pek de imkanı yok.
je vois que tu as arreté une veuve bouleversée sans même l'ombre d'une cause probable et laissé seul son fils traumatisé.
- Görüyorum ki olası bir neden olmadan perişan bir dulu tuukluyor ve onun travma geçirmiş oğlunu yalnız bırakıyorsun.
Le plus probable, c'est que ce soit son dernier petit ami.
Birlikte olduğu en son adamın bu duruma uyduğunu düşünüyoruz.
Guillermo est le plus probable, ou...
Mantıklı olan parasını Guillermo ya da...
Mais il avait besoin d'argent, donc, c'est plus probable qu'il était travailleur journalier, un concierge, peut-être un homme à tout faire.
Ama paraya ihtiyacı vardı, gündelik işçi, hademe ya da belki tamirci olabilirdi.
- Aucune idée. C'est fort probable?
Ama büyük olasılıkla, "neredeyse her gün" demediniz mi?
-... C'est probable...
Tahmini.
Ouais, il est plus que probable qu'elle a été laissée par la personne qui a enroulé le corps.
Evet, öyle olması daha muhtemel. cesedi taşıyan kimseden kalmış.
Il est plus probable qu'elles ont été détruites quand il a combattu.
Daha büyük olasılıkla onlar yıkıldı o mücadele ederken.
" Il est peu probable que je survive aux deux premiers, il y a donc peu de chances que vous lisiez cette lettre.
İlk ikisinden daha uzun yaşayacağımı sanmıyorum o yüzden bunu okuma şansın çok az.
- Bien sûr, c'est probable.
Tabi, bu mümkün.
Ils espèrent que leurs poursuivants ce qui est probable.
Galiba onları kovalayanların telefon direğine filan çarpacağını umuyorlar. Ki bu çok mümkün.
tout à fait probable.
Yüksek ihtimal.
Non. Serait-il probable que se soit votre carte?
- Bu senin seçtiğin kart mı?
Et, comme certains l'ont dit ici, plus ils attendent, plus il est probable qu'il peut y avoir un autre...
Ve, bazılarının burada dediği gibi, ne kadar çok beklerlerse, bir sonrakinin olma ihtimali o kadar artıyor.
Où pensez-vous qu'est le lieu le plus probable de son origine? Aah, bien.
Siz İslam'ın en muhtemel kökeninin neresi olduğunu düşünüyorsunuz?
Peu probable.il aurait fallu qu'elle soit consciente et active. Pour le frapper avec cette bouteille.
Şişeyle adama vurabilmesi için bilincinin açık olması gerekir.
Peu probable. Tom Yannick.
Tom Yannick'ti.
Eh bien, Nancy était, euh, la candidate la plus probable.
En iyi ihtimalli aday Nancy'ydi.
Je pensait qu'il était plus probable qu'il viendrait tranquillement si j'était seule
Tek başıma olursam sakin kalacaktır diye düşünmüştüm.
Et l'explication la plus probable du suicide.
Ve intihar için olası bir neden.
Ces événements étaient assez proches pour déterminer un futur probable.
İki olay olası bir gelecek belirlememe yetecek kadar birbirine yakındı.
C'est peu probable, étant donné qu'il n'y aura pas d'émission de Noël.
Sanmam. Noel programı bile olmayacak.
Il est probable que le ravisseur l'a utilisé pour planifier l'enlèvement d'Emilie.
Fail Emilie'nin kaçırılmasını planlamak için o gemiyi kullanmış olabilir.
C'est plus probable que ce soit le miroir qui ait été sorti d'abord, pas Alice Elle aurait pu trouver une sortie d'elle-même?
Oldukça becerikli olduğunu söylemiştin.
C'est peu probable.
Pek sayılmaz.