English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Pète

Pète Çeviri Türkçe

1,329 parallel translation
Tu ne t'en prendras qu'à toi-même si je pète un plomb et que je le démolis devant sa femme et son gamin.
Ama haberin olsun, kıskançlık krizine girip... karısının ve çocuğunun önünde onu hacamat edersem sorumlusu sensin.
A part être accusé d'être un incendiaire... et de séduire la femme de mon meilleur ami, je pète le feu.
Seri kundakçılık yapmaktan ve en iyi dostumun karısıyla yatmaktan suçlanmak dışında harikayım.
Il se la pète un peu.
- Yaşam tarzı onu biraz aşıyor.
Vous avez vu comme Bébé se la pète?
Bir anda çok havalı olduğunu düşünmeye başladı. Artık dayanamıyorum ona!
Leela pète les plombs et je peux pas l'aider sans en apprendre plus sur son mystérieux passé.
Leela çıldırdı. Gizemli geçmişi hakkında bir şeyler öğrenmezsem onu kurtaramam.
Et que ça pète.
Sıkı patırtı çıkarın.
Pourvu que ça pète.
Umarım içeride patlayabilecek şeyler vardır.
Je pète les plombs.
Aklımı kaçırdım.
Méfie-toi de lui, il pète comme un obusier, mais il fait partie de la famille, que peut-on y faire?
Makineli gibi osurur. Ama aileden işte ne yaparsın?
T'as vu comme ça pète?
Biri diğerlerine değdiğinde çıkan kıvılcımı görüyor musun?
T'as vu comme ça pète?
- Şu kıvılcımı görüyor musun?
- Pète un coup, j'ai la grâce.
Sakin ol, Hank. Ben kutsal biriyim.
Tu te rappelles comme ce mec pète les plombs?
Dalga geçmiyorum. Son yarışta nasıl çuvalladığını unutmuş..
Si quelqu'un me sourit, je pète un boulard.
Eğer bir kişi daha dalga geçerse, keçileri kaçıracağım!
Assoiffés de sang, on pète la forme!
Kana susamışız, acımayız!
Chaque fois que je m'y mets, je pense à Coop qui pète toute la journée.
Ne zaman oturup izlemek istesem Coop'un osurukları aklıma geliyor.
Je pète trop, je peux pas dormir.
Gece boyunca gaz çıkardım, uyuyamadım.
pétition SAUVEZ LE ZUMZlZÉROU Êtes-vous au courant du massacre insensé et systématique du zumzizérou qui pète et crache l'acide?
Asit yağmurunun, zumzizerooların neslini tüketmesiyle ilgilenmiyor musunuz?
Je lui pète la rondelle, d'accord?
- Haydi biraz ciddileşelim. - Devam et.
- Un Pète-le-Feu... épicé à mort, à s'en faire péter les boyaux.
- Sizi kaşıklayabilir miyim? - Chili istiyorum. Bomba gibi.
Un Pète-le-feu.
Dikkat!
Et un Pète-le-feu! Range ça.
Yanan Bomba!
- M'emmerde pas ou je te pète la gueule!
Canımı sıkma yoksa suratını dağıtırım, tamam mı?
- On s'en fout que le système pète!
- Sistemin çökmesi kimin umurunda?
Et je lui pète le crâne. Vincke?
Bir adım at ve kafasını deleyim.
Tu penses pouvoir ouvrir le portail sans que Willow ne pète les plombs?
Willow'u derinlere göndermeden geçidi yeniden açmayı mı umuyorsunuz?
C'est lui qui pète un câble pour une histoire de graines d'oiseaux.
Bir avuç kuş yemi için ortalığı ayağa kaldırıyor!
Et Charlie pète les plombs parfois.
Charlie bazen böyle tozutur işte.
Si on a de la chance et qu'on est très très silencieux, on pourra peut-être entendre le bruit de la capote qui pète!
Şansımız varsa, ve çok ama çok sessiz olursak... ... yırtılan bir prezervatif sesi bile duyabiliriz.
Tu penses qu'elle pète les plombs?
Kafayımı sıyırıyor sence?
On a parfois tellement de sens qui nous encombrent, tellement de façons de ressentir quelque chose, qu'on pète les plombs.
Ama kimi zaman bizi dağıtan o kadar çok hissimiz oluyor ki, bir şeye o kadar çok his besliyoruz ki kafayı kırıyoruz.
Tu examines mon fils illico ou je te pète la gueule!
Oğlumu şimdi muayene etsen iyi olur, yoksa canına okurum.
Je ne sais pas, je pète les plombs.
Bilmiyorum. Sanırım sadece delirdim.
Il est tendre avec ses enfants, il baise quand on le veut, et il ne pète jamais.
Çok duyarlı ve çocukları çok seviyor. Sadece sen sevişmek istediğinde o da sevişmek istiyor ve hiç gaz çıkarmıyor.
Arrête de mentir ou je te pète la gueule!
Hikayen boşluk dolu ve doğruyu söylemeye başlamazsan ağzını burnunu dağıtacağım! ( Avvv, bu kadar sert olma.
On ne pète pas de rondelles, on est hétéros.
Şey, biz göte döşemeyiz, Bay Garrison, biz düzgünüz.
Mes fringues disent pas que je pète des rondelles.
Heeey, işte bu doğru değil. Ayakkabım asla döşeyen biri gibi olduğumu göstermiyor.
Non, elles disent qu'on vous pète la rondelle.
Hayır, senin ayakkabın göte döşeyebileceğini gösteriyor!
Si ça vous pète à la figure, venez pas me chercher.
Elinize yüzünüze bulaştırdığınız zaman, beni aramaya gelmeyin.
10 dollars que son poignet pète.
10 $ ince bileginin agirligin altinda kirilacagini söylüyor.
Si Rawls met les pieds ici et vous trouve tous les deux penchés sur votre bidule, faisant des jeux vidéo sur quatorze meurtres non résolus, il nous pète un plomb!
Eğer Rawls buraya gelip siz ikinizin nasıl gidip 14 cinayet üzerinde bilgisayar oyunu oynadığınızı görürse, delirecek baştan söyleyeyim.
Un enfant de neuf ans est tué accidentellement et toute la ville pète les plombs.
9 yaşındaki bir çocuğu yalnışlıkla vuruyorsun sonra bütün şehir çığırından çıkıyor.
Il ne tient plus et pète les plombs.
Bunu kaldıramadı. Kendine hakim olamadı.
Vous avez fumé un pète?
Tütün mü içiyorsun?
- Pète pas ton corset!
Bir çuval inciri berbat etme!
Si je me pète le genou à la fac, j'ai des unités de valeur, c'est tout.
Üniversiteyi bitirirsem, tek kazandıracağı puanlar.
Jenny, va voir Yu. Elle pète un plomb.
Tamam Jenny, sen gidip Yu'ya bak.
Lula pète les plombs, Black.
Ebony, Lula çıldırdı, Dagger'ı öldürmek hakkım diyor.
Un Pète-le-feu.
Bomba geliyor.
Je le pète, moi, stie!
Beynini dışarı çıkartacağım!
Hein? À chaque fois que tu souffles, ça pète.
Her seferinde patlatmazsın değil mi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]