Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Raša
Raša Çeviri Türkçe
135 parallel translation
Tu vas bientôt avoir du poil, il te sera utile!
Yakında bıyıkların çıkar, düşündüm de tıraşa başlamak için... bu iyi olurdu.
Toujours galant!
Tıraşa ihtiyacın var.
Tu sais, chéri, il faudrait que tu te rases.
Bu arada sevgilim, tıraşa ihtiyacın var.
Vous avez besoin d'un rasage.
Tıraşa ihtiyacınız var.
Un bon rasage pour vous détendre...
Güzel, rahatlatıcı bir tıraşa.
Il était sur la route, il allait chez le sculpteur.
Onunla sokakta karşılaştık, arkadaşın olan heykeltıraşa gidiyordu.
Mais au moins, il lui rendra service...
Eğer tıraşa ihtiyacı olursa
Le carrelet est grillé, c'est pas grave, il vit encore... Pardon, je m'embrouille un peu... Ah, oui, le carrelet est grillé...
Pırasa fırın gibi, ama önemi yok... eski şeyin miadı dolmadı henüz... bir saniye, kafam karıştı... evet, pırasa fırın gibi... burası fırın gibi, değil mi?
Un Gallois, très bon, le Leek House, à cinq minutes.
5 dakika mesafede, Pırasa Evi adında... acayip güzel küçük bir Gal restoranı var.
On fait tout comme avant? On rase son capitaine? Oui.
Yüzbaşıyı tıraşa devam mı?
Et des poireaux... pleins de fer. Ça améliorera aussi le timbre de votre voix.
... ve ses kirişlerine faydalı olacak... demir doldurulmuş pırasa var.
Vous savez, Néron mangeait des poireaux tous les jours... pour approfondir sa voix.
Bilir misin, Neron sesini kalınlaştırmak çin -... hergün pırasa yermiş.
Alors Mozart? Une douche matinale?
N'aber Mozart, tıraşa mı başladın?
Je vais d'abord planter des poireaux, | des tomates, des pommes de terre.
Öncelikle pırasa, domates ve patates yetiştirmek istiyorum.
Et tu piques. Tu as besoin de te raser.
Ve tıraşa ihtiyacı olan kör bir aptal.
Et je dois aller me raser.
Ve tıraşa ihtiyacım var.
Je me fous qu'il ait empapaouté le Duc d'York avec un poireau de concours!
O kadar açık ki, Yüzbaşı Blackadder nefes kesen bir küstahlık ile emirlere itaatsizlik ediyormuş. Ödüllü pırasa ile York Dükünü düdüklese bile umurumda değil!
Et je crois que Votre Majesté ne dédaigne pas... de porter le poireau le jour de la Saint-David.
Ve ben majestelerinin Aziz Davy'nin gününde... pırasa giymeyi küçümsemeyeceğine inanıyorum.
Vous vous apprêtez à vous raser?
Tıraşa hazır mısın?
Tartelettes à la chiffonnade de poireau.
Yumurtalı pırasa.
Avec la chiffonnade de poireau.
Yumurtalı pırasa. İyi miydi?
Il a confisqué tout ce qui était en fer et nous a renvoyés chez nous, car il s'est coincé la barbe dans le taille-crayon.
Sakalı kalemtıraşa sıkıştığı için bizi eve erken gönderdi.
Altameyer, on te rase?
Altameyer, bir tıraşa ne dersin?
On te rase?
Bir tıraşa ne dersiniz?
Rasa?
Rasa.
Oh Rasa Devi, quelle histoire, quelle honte.
Oh, Rasa Devi, Utanç verici!
- Non, Rasa Devi, jamais.
Hayır Rasa Devi, asla.
Oh Rasa!
Oh Rasa!
Je voudrais tellement tout comprendre, Rasa Devi... je veux apprendre les règles de l'amour et les mettre en pratique.
Rasa Devi'yi tam anlamıyla anlamak istiyorum. Aşkın kurallarını öğrenmek istiyorum, ve onları nasıl uygulayacağımı.
De mëme que l'avait tait Rasa avec mon mari.
Rasa'nın kocama sahip olduğu gibi.
Comme le dirait Rasa :
Rasa'nın bana dediği gibi :
À 14 ans, un zoroastrien nommé Vilma me rasa les testicules.
14 Yaşımda Vilma adında bir Zoroastrian Bir törenle Testislerimi tıraş etti..
Tabula rasa, messieurs.
Tabula rasa beyler.
Un petit coup de rasoir?
Tırasa ne dersiniz?
Ces yeux étaient verts comme le poireau.
Gözleri pırasa gibi yeşil.
Il préfère la sculpture fractale à l'analyse des données astronomiques. Vous nous connaissez tous.
Korkarım son verilerimizi analiz etmektense bir heykeltıraşa model olmayı daha fazla tercih ederdi.
Regardez ce massacre!
Şu tıraşa bakın!
Des légumes aussi.
Pırasa çorbasına bayıIırım!
- Des poireaux et deux artichauts.
- 1 kilo pırasa. - Ve 2 enginar.
C'est Rasa Kattu, le mercure. Un poison puissant avant la purification.
Bu Rasa Kattu, civa temizlenmeden kullanılırsa çok zarar vericidir.
Pour la saveur, attacher ensemble avec une ficelle le poireau et céleri.
Lezzeti artırıcı pırasa ve kereviz yapraklarını sicimle bağla.
Je n'ai pas besoin de me raser là parce que ça pousse pas.
Tıraşa ihtiyacım yok, çünkü burada ve burada sakalım çıkmaz.
Les poireaux!
Pırasa.
Les poireaux?
Pırasa!
Tabula rasa.
Tabula Rasa. Tabula Rasa. Tabula Rasa.
Il devrait se raser.
Tıraşa ihtiyacı var.
Ça peut attendre.
Belki de tıraşa ihtiyacım yoktur.
Je ferai de mon mieux... mais... vous me visez... et je ne peux pas travailler.
Ben tıraşa başlayayım. Ama silahı, böyle bana doğru tutarsanız çalışamam. Ama size de yardımcı olmamız lazım.
"TABLE RASE" ( 1re PARTIE )
"tabula rasa" ( Latince : Boş-Temiz Tablet )
"TABLE RASE" ( 2e PARTIE )
"tabula rasa" "Temiz-Boş Tablet" Bölüm 2
De faire table rase du passé.
Tabula rasa.