Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Reste
Reste Çeviri Türkçe
99,052 parallel translation
- Il reste combien d'essence?
Elimizde ne kadar dizel var? - Yeterince var.
Reste, tu es en service.
- Hayır, burada kalmalısın.
Il ne reste que les cours, quoi?
Yani elimizde sadece dersler mi kaldı?
Reste qu'on est foutus.
Yine de mahvolduk.
Le reste ne change pas.
Kalan plan aynı kalsın.
Merci de m'avoir écouté ce soir, et profitez bien du reste du bal de Noël.
Bu konuşmayı yapmama imkan tanıdığınız için teşekkür ederim ve Kış Balosu'nun kalanının keyfini çıkarın.
Ça n'a rien à voir avec le reste.
Bu durumun onunla hiç alakası yok.
On va faire quoi avec le reste des pièces?
Kalan bozukluklarla ne yapacağız?
J'ai apporté quelques-unes de mes affaires, ça vous dérange si je reste dans la chambre de Dylan, ou devrais-je aller sur le canapé?
Birkaç eşyamı getirdim. Dylan'ın odasında kalabilir miyim yoksa kanepeye mi çökeyim?
Je suis la seule qui te reste.
Tek sahip olduğun kişi benim.
C'est pour cela que je t'ai appelé, en fait, je... reste au Kings Motel.
Bu yüzden aramıştım ben de. Kings Moteli'ne kayıt yaptım.
Emma, s'il te plait, non, reste avec moi.
- Emma, benimle kal lütfen.
Donc je passe le reste de ma vie dans un asile?
Hayatımın kalanını tımarhanede mi geçireceğim?
Vous êtes tout ce qu'il lui reste.
Sen onun elindeki tek şeysin.
Reste sur tes gardes.
Gardını koru.
Prête pour le reste de ta leçon?
Dersin geri kalanına hazır mısınız?
Sinon, le reste de la famille tient le coup?
Ailenin kalanı ne durumda peki.
Si je peux voir mon fils, je te serai reconnaissant pour le reste de ma vie.
Eğer oğlumu görebilirsem, Hayatımın kalanı boyunca sana minnattar olurum.
Désormais, je veux juste être une mère pour le seul enfant qu'il me reste.
Şu anda sadece, geriye kalan tek çocuğuma annelik yapmak istiyorum.
Je vous conjure de ne pas détruire ce qui reste de ma famille.
Lütfen, bu aileden geriye kalanları yoketme.
Reste un peu.
Onun gibi adamlar sapık oluyor biliyor musun?
Vous pouvez rester pour regarder le reste de l'émission.
Yakına gelmekten çekinmeyin ve gösteriyi rahatça izleyin..
Mme Pettybon s'est peut-être envoyée la lettre à elle-même, mais notre principal suspect pour les chocolats reste cet éditeur.
Mrs Pettybon kendine tehdit mektubu göndermiş olabilir. Ama bizim favorimiz çikolatalara bir şey katmak ve bu dergi sahibi, efendim.
Le reste de l'hôpital est fermé, mais pas les urgences.
Hastanenin geri kalanı kapalı olabilir ama acil servis çalışıyor.
Il reste une salle propre Ià-haut.
Orada elektrik olan temiz bir oda var.
Je reste ici.
Bir yere gittiğim yok.
Si je reste, je ne serais qu'une distraction.
Burada kalmam ancak dikkatleri dağıtırdı.
- Deux ou trois vaisseaux restent, le reste est noyé ou capturé.
- İki ya da üç gemi kaçabildi kalanlar battı ya da ele geçirildi.
Vous me faîtes échouer à cela, en plus du reste.
Başarısızlığıma dertlenme işinde başarısız olmuşum gibi hissettiriyorsun.
S'il en reste à la fin de l'Hiver, nous le redonnerons.
Kış bitene kadar kullanmamış olursak geri veririz.
Le reste est venu tout seul.
Dinlendiğim için oldu herhalde.
Je reste à l'écart, pour éviter les gens comme vous.
Ama ben uzak durmaya çalışıyorum sizin gibi iyi adamlardan kaçmam gerekiyor.
Après avoir briser la roue, comment Veillerons--nous à ce qu'elle reste détruite?
Siz çarkı parçaladıktan sonra öyle kalmasını nasıl sağlayacağız?
Où est le reste de l'armée?
- Kalanı nerede?
Elle reste en vie. Occupe-toi du reste.
Kızı canlı ele geçirin.
Avec les amis qu'il me reste, on va commencer notre nouvelle vie ensemble.
Arkadaşlarımın kalıntıları eşliğinde birlikte yeni hayatımıza başlayacağız.
Il nous reste une chose à faire.
Yapılacak tek bir şey kaldı.
Cette famille reste unie.
Bu aile bir arada kalacak.
Il me reste 20 heures à écouter.
Üstünden geçmem gereken bir yirmi saat daha var.
Tu devrais continuer à récupérer les enregistrements mais, le reste... Tu devrais arrêter.
Kayıtları almaya devam etmen gerek ama onun haricinde bence bırakmalısın.
Il ne me reste plus d'armes.
Elimde bir silah kalmadı artık.
Reste là où elle peut te voir. D'accord?
Seni görebileceği bir yerde dur, oldu mu?
Ok, reste ici.
Tamam, sen burada bekle.
Non. Quand c'est dans le rouge, il reste un quart de plein.
Hayır, kırmızıdayken depo çeyrek dolu demek.
C'est tout ce qui reste.
Bu sonuncusu.
Non, reste assis!
Sen kimsin?
Il était resté nager.
Yüzmek için kalıyordu.
M. Carter a dit que Barry était resté pour nager, après le travail.
Bay Carter Barry'nin işten sonra yüzmek kaldığını söyledi. Bu doğru mu?
- Il est resté jusque vers 20 : 00.
- Saat sekiz civarına kadar buradaydı.
Je suis resté une demi-heure.
Yarım saat kadar kaldım.
Tu es resté sur Cérès trop longtemps, hein?
Sen çok uzun zamandır Ceres'tensin, ha?