Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Sabah
Sabah Çeviri Türkçe
50,264 parallel translation
Si vous vivez en Allemagne, 30 % de votre électricité peut venir du solaire ou de l'éolien.
Almanya'da bir cumartesi sabahı uyandığınızda, elektriğinizin yüzde 30'unu güneş ve rüzgar sayesinde alırsınız.
Hier matin, nous avons finalement réussi à localiser l'oncle et la tante de votre nièce à Mexico.
Dün sabah sonunda Sara'nın amcası... ve halasının yerini Meksika'da tespit ettik.
J'ai un rendez-vous la matin, donc je dois me lever tôt.
Sabah bir randevum var, o yüzden erken kalkmam lazım.
Il a pris un avion pour l'Europe ce matin.
Bu sabah Avrupa'ya doğru yola çıktı bile.
Ça ne vous regarde pas, mais mon petit ami m'a fait sa demande.
Seni ilgilendirmez ama bu sabah erkek arkadaşım bana evlenme teklif etti.
A peine 2 % de la population est belle... Et quitte à passer ta vie avec quelqu'un... Fais en sorte de voir un belle gueule au réveil.
Dünyadaki insanların neredeyse yüzde ikisi iyi görünüyor ve eğer hayatını biriyle geçirmek istiyorsan en azından her sabah yanında bir yakışıklı görmelisin.
"Bien dormi?" C'est quoi cette question?
Sabah sabah iyi uyudun mu ne ya?
M'énerve pas.
Sabah sabah beni rahatsız etme, lütfen.
Si t'as passé une mauvaise nuit...
Eğer gecen iyi geçmediyse sabahın nasıl iyi olsun?
Le lendemain, au réveil, je lui ai dit que je rentrais chez moi.
Ertesi sabah uyandim, ona evime gidecegimi söyledim.
Et pourtant, c'étaient les mêmes gens qui allaient sur Internet dès le matin, à l'affût des derniers détails.
Ama ayni insanlar, sabah ilk is Internet'e giriyor ve en son ayrintilari ögrenmeye çalisiyorlardi.
L'avocat italien d'Amanda Knox dit ce matin :
Amanda Knox'in Italyan avukati bu sabah söyle dedi,
C'est bon, j'irai directement au Pentagone demain matin.
Tamam. Sabah doğruca Pentagon'a gideceğim.
Mais ce matin, les médias auraient préféré qu'un autre le prononce.
Bu sabah görünen o ki basın, benden başka kim okusa onu beğenecekti.
Savez-vous ce que j'ai fait, ce matin?
Bu sabah ne yaptım, biliyor musunuz efendim?
Que s'est-il passé, ce matin?
Ne oldu bu sabah?
Général, il est à peine 7 h, et j'ai déjà été importuné par la speaker et j'affronte une crise intérieure potentielle, alors choisissez vos mots prudemment.
Saat daha sabahın yedisi ve Meclis Başkanı'na yakalandım bile. Ayrıca olası bir yerel krizle karşı karşıyayım. O yüzden lütfen sözlerinizi dikkatlice seçin.
Ce matin, on a reçu un message de lui confirmant le lien direct entre Al-Sakar et l'attentat.
Bu sabah bize yolladığı mesajda El-Sakar'ın saldırıyla doğrudan ilişkisi olduğunu doğruladı.
Ce matin, vous étiez obsédée par l'attentat, et à présent vous voulez démissionner?
Daha bu sabah Meclis'in bombalanışına kafayı takmıştın şimdiyse görev değişikliği istiyorsun.
C'est tellement fascinant, Vous savez, le DOE a reçu des rapports ce matin d'un alien d'1m85 qui a attaqué 2 hommes dans un bar hier soir.
Bu kesinlikle büyüleyici. Biliyorsun NOB dün akşam 2 metrelik bir uzaylıya saldıran iki adamın haberini almış bu sabah.
Merci, je me suis vu dans le miroir ce matin.
Teşekkür ederim, bu sabah aynada gördüm onu.
Un faucon arrive ce matin.
Bu sabah haberci bir kuş geldi
Ce matin j'ai du faire rentrer un sein après l'autre.
Daha bu sabah memelerimi içeri tek tek soktum.
un jour, Jack sonna à la porte à 10h du matin, sachant que Lucy et moi seraient à l'école, mais ce jour là nous étions cloués au lit par une forte fièvre, heureux d'être au chaud à la maison.
Bir gün Jack, sabahın onunda kapımızı çaldı. Lucy ve benim okulda olduğumuzdan emindi. Ama o gün ateşli yatıyorduk.
Un jour, un matin à dix heures, Jack sonna à la porte certain que je serais parti à l'école.
Bir gün, Jack, sabahın onunda kapımızı çaldı. Lucy ve benim okulda olduğumuzu sanıyordu.
Tu t'es levé très tôt ce matin.
Bu sabah çok erkencisin.
Ils l'ont trouvé ce matin.
Onu bu sabah bulmuşlar.
J'ai dit au revoir au Lavomatic ce matin et cet après-midi, j'ai dit au revoir à l'épicerie où on prenait nos vaccins contre la grippe.
Bu sabah çamaşırhaneye veda ettim. Ve öğleden sonra da grip aşısı olduğumuz marketle vedalaştım.
Je te vois demain matin, pas avant, salut.
Sabah görüşürüz. Sabahtan önce gelme.
Pour ceux d'entre nous qui le boulot matinal fait râler, ça relativisera tout ça.
Sabah işe gelmekten şikayet edenler bir de şunu dinlesin.
Ce matin, un policier de Virginie a découvert un sac de parties du corps démembrées.
Bu sabah Virginia eyalet polisi ceset parçaları olan bir çanta bulmuş.
Je vais passer au bureau du légiste chercher un truc pour Prentiss. Je partirai à l'aube et serai absent un ou deux jours.
Adli tabibe uğrayıp Prentiss için bir şey alacağım, ama sabah ilk iş gidip 1-2 gün kalacağım.
Au petit matin, aux premiers rayons de soleil, tu emmenais les porcs, un par un.
Sabah ilk ışıkla birlikte domuzları tek tek öldürürdün.
Demain matin à 7 h.
Yarın sabah 7 : 00'de.
Je peux tout vous donner dès demain matin.
Yarın sabah size her şeyi yollarım.
Je parie ma retraite qu'elle appellera demain matin et dira qu'elle n'a pas pu trouver ses notes.
Her iddiasına varım yarın sabah arayıp notlarını bulamadığını söyleyecek.
Les voisins ont vu la voiture de Steve devant plus tôt aujourd'hui.
Komşular bu sabah evin önünde Steve'in kamyonetini görmüş.
Tu sais, tu as école demain. donc tu devrais dormir.
Yarın sabah okulun var o yüzden hemen uyuman lazım, tamam mı?
Tu ne pensais pas me trouver dans ta cuisine ce matin, pourtant je suis là.
Bu sabah da mutfağında olacağımı düşünmemiştin ama işte buradayım.
Bon, je me suis réveillé ce matin, avec la télé allumée, et, heu, vous connaissez, il y avait une de ces publicités chiantes avec un couple qui s'amuse, vous savez, très joyeusement.
Pekala, bu sabah uyandım.. televizyonda o uyuz çiftlerin olduğu.. reklamlar vardı.
Un vétéran a cambriolé une bijouterie sur Brentwood ce matin après que son entretien dégénère.
Bir gazi bu sabah iş görüşmesinden sonra... kuyumcuyu soydu ve güneye gitti.
Oui. Paniers matinaux.
Evet, sabah basketbolu.
Attention, chérie, la dernière fois que j'ai taquiné ton père je suis restée debout jusqu'à 4h du matin à jouer aux dominos.
Dikkatli ol tatlım, Babanı son dürttüğümde... Sabahın 4'üne kadar ayaktaydım ve domino oynuyordum.
Et le lendemain matin, tout était différent.
Ertesi sabah her şey bambaşka olmuştu.
Vous vous êtes déjà levé un matin sans reconnaître votre vie?
Hiç bir sabah kalkıp da kendi hayatını tanıyamadığın oldu mu?
Non, Happy a eu des nausées matinales et je ressens la même chose.
Hayır, Happy'nin sabah bulantıları var ve ben de sempati ağrısı çekiyorum.
Donc... tu penses vraiment que tu vas allaiter et souffrir de nausées matinales?
Yani gerçekten süt ürettiğini ve sabah bulantısı yaşadığını düşünüyor musun? - Hayır.
Uh... gros petit déjeuner ce matin?
Bu sabah kahvaltı sağlam mıydı?
Cela expliquerait l'alerte sur la sécurité et Smith passant te voir ce matin.
Bu güvenlik alarmını ve Smith'in bu sabah seni görmeye gelmesini açıklayabilir.
Elle a dû m'entendre vomir un matin.
Bir sabah kustuğumu duymuş olabilir.
- Demain matin.
- Yarın sabah.