English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Fransızca → Türkçe / San

San Çeviri Türkçe

257,318 parallel translation
J'ai rencontré quelqu'un de très spécial aussi.
Sanırım ben de özel biriyle tanıştım.
J'ai couché avec toi, et toi, et elle aussi, il y a longtemps.
Hem seninle hem de seninle yattım. Sanırım şununla da eskiden yatmıştık.
Nate devrait vous le dire.
- Sanırım Nate söylese daha iyi olur.
Tu dois trouver comment sauver les astronautes d'Apollo 13.
Evet, sanırım Apollo 13 astronotlarını nasıl kurtaracağını bulmalısın.
Tu n'auras pas le temps de fouiller le vaisseau pour trouver la Lance.
Sanırım artık gemide mızrağı aramak için vaktin olmayacak, değil mi?
Je pensais avoir vu cet endroit pour la dernière fois.
- Burayı tamamen yok ettik sanıyordum.
Sir Gauvain, je suppose.
Sör Gawain sanırım.
Martin craint que s'il se passe un truc entre Leonard et nous
Sanırım Martin'in endişe ettiği şey Leonard'la aramızda seçim yapman gerekse...
Je dois souffrir de ce qu'on appelle l'"obusite", que certains appellent "lâcheté".
Sanırım siperde "savaş bunalımı" denen şeyi yaşıyorum. Ama tabii bazıları "korkaklık" demeyi de tercih edebilir.
Si vous pensez pouvoir vous enfuir
Buradan mızrakla çıkmanıza izin vereceğimizi sanıyorsanız...
Je pensais que la Lance nous appartiendrait.
Mızrağın bizim olduğunu söyledin sanıyordum.
Et qui nomme quelque chose "la Légion de l'Apocalypse?"
Tamam, sanırım şeyden önce bir saatimiz var...
Il pense que vous pouvez réparer cette réalité.
Bay Rory yerime geçmeyi tekli etti. Teğmen Tolkien'la Amiens Kilisesi'ne gideceksiniz sanıyordum.
Vous n'avez pas compris? C'est une cicatrice de la réalité qui agit sur votre subconscient. Une cicatrice de la réalité.
Sanırım Gawain ve İsa'nın kanı Galapagos Adaları'nda.
Je ne fais confiance à personne. À trois...
Şimdiye 1984 için yola çıkarız sanıyordum.
J'aurais dû t'écouter pendant la Première Guerre mondiale. Si on s'en était servi quand on en avait la chance...
Ben seni çelikten sanıyordum.
Alors il est l'heure de se dire adieu.
Peki öyleyse, sanırım artık veda etmeliyim.
Ils pensent que je suis ici grâce à mon argent.
Beni buraya parayla giren bir zengin çocuğu sanıyorlar.
Je pensais que ça venait de la chanson.
O şarkıdaki adamdan geldiğini sanıyordum.
Monica est la sœur de Ross, mais on voit qu'ils se connaissent intimement.
Monica ve Ross kardeş ama Monica onu kocası sanıyor.
Je crois qu'il t'aime bien.
Sanırım senden gerçekten hoşlandı.
Vous donnez des cours d'anatomie tous les mardis soirs?
Her Salı akşamı anatomi dersi veriyormuşsunuz sanırım?
Oui... en fait, je crois.
- İyi sanırım.
Tu te sentais si bien que tu as pu partir en voyage à San Antonio.
Kendini çok iyi hissetmiştin ve San Antonio'ya gitmiştik.
- Je pensais que c'était magicien.
Sihirbaz olmayı istediğimi sanıyordum.
- Je crois qu'il tente littéralement d'envoyer ses victimes en enfer.
Sanırım şüpheli kurbanlarını cehenneme göndermeye çalışıyor.
Selon moi, la marque faite sur leur bras est un croquis grossier de l'amas stellaire Serpentaire.
Sanırım kurbanların kollarına çizdiği işaret Yılancı takımyıldızının kaba bir çizimi.
Je suppose qu'il a pris ça à cœur.
Sanırım fazla ciddiye aldı.
Non, je... crois que je poursuivais quelqu'un.
Hayır. Sanırım birini takip ediyordum.
Je pense m'être fait piéger.
Sanırım iftiraya uğruyorum.
Je crois qu'elle est médecin.
Sanırım bir doktor.
On est un peu trop loin pour faire ça là tout de suite.
Sanırım onun için biraz fazla dalgın durumda.
Vous non plus si vous connaissiez Spencer Reid.
Spencer Reid'i tanısanız siz de değerlendirmezdiniz.
Je crois.
- Sanırım evet.
Je crois.
Sanırım.
J'ai cru comprendre que l'ordre officiel d'extrader l'agent Spencer Reid serait évalué.
Kıdemli Özel Ajan Spencer Reid'in iade talebinin değerlendirilmesi gerektiğini sanıyorum.
Je vais annoncer la bonne nouvelle à mon père.
Sanırım babamla Skype yapmam lazım. İyi haberleri vereyim.
Dinesh, sans faire exprès, tu as annulé mon accès au référentiel du chat vidéo.
Dinesh, sanırım yanlışlıkla görüntülü konuşmanın bilgi bankasına erişimimi kapatmışsın.
Les dieux de la tech devaient s'exprimer à travers moi.
Sanırım teknoloji tanrıları benim vasıtamla dile geldiler.
Je peux me renseigner sur l'appli de Jian-Yang.
Sanırım Jian-Yang'in uygulamasının ne olduğunu bulabilirim.
Je croyais qu'il était en prison.
- Hapiste olduğunu sanıyordum!
J'avais dû manger un truc pas bon.
Sanırım, o gün kötü bir şeyler yemiş olmalıyım.
Eh bien, voilà.
Hepsi bu kadardı sanırım.
Ils se voient ce soir.
Sanırım, bu gece buluşacaklardı.
Une Légion de vilains traque ceux qui tentent de la protéger.
Onu korumaya çalışan herkesin peşine düşen, kötülerden oluşan bir birlik var.
J'ignorais qu'il était réel.
- Gerçek olmadığını sanıyordum.
Mais je prendrai ce masque... pour l'ajouter à ma collection.
Şimdi de peşinde aberasyonu düzeltmeye çalışan bir şey var. Zamanın en kötü canavarlarından biri. Kader Mızrağı Legion'da, resmen tanrı gibi oldular.
Récupérez la Lance!
O zaman sanırım bu işi eski usül halledeceğiz.
J'ai trouvé ça par hasard sur le Net en cherchant "lapine au travail".
İnternette çalışan tavşan fotoğrafı ararken yanlışlıkla buldum.
Le deal sera signé lundi en fonction de la démo qu'ils ne sont pas prêts d'avoir.
Pazartesi anlaşmayı imzalayacaklar. ama çalışan bir demo şartları var. O da ne şimdi var, ne de sonrasında olacak.
Vous avez une démo qui fonctionne, non?
Çalışan bir demonuz var, değil mi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]