English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Sap

Sap Çeviri Türkçe

7,318 parallel translation
L'appareil a déconné, mais j'ai balayé le sol et utilisé le papier huilé.
Alet sapıtıyor ama yerler temiz, yağlı kağıtta da birşey yok.
Et je peux faire un nœud à une queue de cerise avec ma langue.
Kiraz sapını dilim ile düğümleyebiliyorum.
C'est lui qui revient toujours à la même chose.
Ama sapıtan o.
Je commençais à peine à revenir.
Ben daha sapıtmaya yeni başlıyordum.
- Le maniaque qui m'espionnait.
- Beni takip eden sapık.
Ça dérive.
- Biraz sapıyorsun şimdi.
Ça ne prouve rien! Rien, sauf votre incapacité à distinguer un déviant sexuel d'un patient innocent!
Senin bir sapık ile masum bir hastayı birbirinden ayıramama yetini bir kenara bırakırsak, evet, değil.
Et m'a traqué pendant... combien de temps?
Ve resmen benim peşimden sapık gibi dolandı.
Il était temps que ce village soit représenté par la crainte de Dieu, au lieu d'un bande de mauviettes qui s'agitent et de pervers dégueulasses.
Kilisenin pis sapıklar ya da zayıf kişiler tarafından değil de Tanrı korkusu olan biri tarafından yönetilmesinin zamanı geldi.
Et apportez votre arme à vos rencards, il y a plein de pervers dessus.
Buluşmalarda silahını da yanında bulundur. Her yer hasta sapıklarla dolu.
Tu le tiens par ici, tu sens son poids.
Sapını şu şekilde tut, ağırlığını hisset.
J'allais dire bizarre, mais...
Sapıkça diyecektim aslında.
C'est lui le psychopathe, pas moi.
Sapık olan o adam, ben değilim.
Je veux dire, tu es... Blanc comme neige.
Yani, sen sapına kadar erkeksin.
La limite est faible entre surveiller et harceler.
Biliyorsun, izlemekle sapıkça takip etmek arasında fark var.
Désolée. Je sais que ça fait un peu harcèlement de débarquer comme ça, mais je dois te parler de quelque chose.
Özür dilerim, bu şekilde ortaya çıkmak biraz sapık işi ama seninle bir şey hakkında konuşmalıyım.
Mon employeur l'a battu avec la crosse d'un fusil ancien.
Patronum antika bir tüfeğin sapıyla ona vurdu.
Zack était sur son chemin. Il ne voulait pas le tuer, mais comme il était déjà assez excité, il ne pouvait pas laisser Zack ruiner ses plans avec Kristin.
Zack yoluna çıktı ama onu öldürmedi sapık planını uyguluyordu, Zack'in Kristin ile gecesini bozmasına izin veremezdi.
Le secret d'un mariage heureux, c'est pas de passer son temps à se critiquer.
Mutlu bir evliliğin sırrının yolumuzdan sapıp birbirimizi eleştirmek olduğunu sanmıyorum.
Pervers, tu m'as fait le regard, "je ferais n'importe quoi pour me taper ma secrétaire".
Sende ben sekreterimle birlikte oluyorum diyen o sapık bakış var.
Ecoute, je suis désolée d'être autant une stalkeuse et de me pointer chez toi comme ça, mais j'ai essayé de te parler à l'école...
Dinle. Sapık gibi bir anda evine geldiğim için özür dilerim ama okulda seninle...
- Ta touche à tout de mère et ton père nouvellement gay ont dit que Dieu a dit ça.
- Tanrı'nın söylediğini de sapık annen ve yakın zamanda basılan eşcinsel baban söylüyor.
C'est si triste. C'est comme si, une fois que tu as laissé entrer le harceleur, toute l'idylle meurt.
Bir kere takipçi sapığa kapını açtın mı tüm romantizm ölüyor.
Ce n'était pas une bête qui courait après les élèves du lycée.
Koridorda kızlara asılmak için fırsat kollayan bir sapık değildi.
C'est un pervers.
Sapığın teki.
Mais "A" utilise ce sale type pour te piéger, pour nous piéger toutes.
Tuzağa düşmen için A bu sapığı kullanıyor ama. Hepimizi tuzağa düşürmek için.
Il y a eu un gonflement sous durale, nous avons du le mettre dans le coma pour soulager la pression du cerveau, il est stable, au moins pour l'instant.
Önemli ölçüde subdural şişlik vardı. Bu yüzden beyin sapındaki baskıyı azaltmak için komayı tetiklemek zorunda kaldık. Durumu en azından şimdilik sabit.
On devrait prendre des bouts de nerfs optic et de chiasma et de la moelle et du tronc cérébral.
Bence göz siniri ve kiazmanın bir bölümünü almalıyız omurilik ve beyin sapının da. - Göz siniri mi?
Il est encore là, Ray. Cette limace qui me harcelait.
Beni takip eden sapık yine geldi Ray.
Peut-être ton harceleur.
Belki de sapığındır.
Tu ne te fais pas harceler.
Sapığın falan yok.
Les stars se font harceler.
Sadece ünlülerin sapıkları olur.
C'est la définition d'un harceleur.
O da sapık sayılıyor.
6 enquêteurs gèrent toutes les affaires de harcèlement de Los Angeles?
L.A.'de bütün sapık davalarıyla 6 tane detektif mi ilgileniyor?
Je veux que tu m'indiques toutes les fois où tu te rappelles avoir senti quelqu'un t'observer... le jour qu'il était, l'heure, tout ce qui pourra nous aider à identifier les habitudes de ton harceleur.
Hangi gün hangi saat olursa olsun birileri tarafından izlendiğini anladığın her zaman bu deftere yazmanı istiyorum, sapığını tespit edebilmemiz için her şeyi.
Le harcèlement commence généralement par un simple coup de coeur ou une fixation, et ça se transforme en quelque chose de plus fréquent.
Sapıklık genellikle iyi huylu bir aşıklık durumuyla başlar veya da takıntıyla, ve bu gittikçe sıklaşmaya başlar.
Tandis que l'obsession grandit, le cran du harceleur aussi et son besoin d'atteindre son but.
Takıntı büyüdükçe, sapığın cesareti ve sana ulaşması için gereken güveni de.
D'après la taille, ça pourrait être un 42 d'homme. Il y a des preuves dans la cabane.
Derinliğine ve genişliğine bakarsak adam 44 numara giyiyor derim, ağaç evinde çok daha sapıkça bir kanıt var.
Hannah a parlé d'un harceleur.
Hannah sapığından bahsetti.
Okay, voyons voir si n'importe quel voisins de DRK MLK a vue le pervers du pilates ou quelqu'un d'autre fuire la scène de crime.
Bakalım siyah Süt'ün komşuları Pilates Sapığını ya da suç mahalinden kaçan birini görmüşler mi?
la mythologie locale dit que la race humaine est née après qu'un homme a fait l'amour à la tige d'une canne à sucre.
Yerel mitoloji der ki, insan ırkı, adamın biri bir şeker kamışı sapı ile seviştikten sonra ortaya çıkmıştır.
Je vais devoir manger du céleri pour le reste de la journée.
Günün geri kalanında sap kerevizi yemem gerekecek
C'est comme les trucs de voyeur, mais...
Sapıkça gibi bir şey, ama...
Anika, peux-tu dire à cet homme que je ne suis pas un prédateur sexuel?
Anika, lütfen bu adama bir sapık olmadığımı söyler misin?
Ce drôle de petit ange aime vivre dangereusement.
O sapık, dindar adam cehennem ateşine yakın yaşamayı sever.
quelqu'un de rancunier ou d'emprisonné récemment, quelque chose dans le genre?
Herhangi bir kinli sapık veya yakın zamanda tutukladığınız biri falan var mı?
On a recuperer le journal de Cara à son appartement.
Cara'nın sapıklarla ilgili günlüğünü dairesinde bulduk.
Ne fais pas de bruit en buvant.
Şapırdatmadan iç.
Je me disais bien qu'on me grignotait l'oreille.
Ben de kulağımın üstünde şapırdayan ne var diyordum.
Un baiser. Parce qu'un groupe d'entre elles est appelée un "baiser" de méduses.
"Şaplak" derim çünkü vurunca şap diye ses çıkarır.
Pervers!
Sapık!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]