Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Sidé
Sidé Çeviri Türkçe
1,192 parallel translation
Le camp adverse.
The opposite side.
Je suis peut-etre une intello, mais je sais aussi m'amuser.
I may be a bit of a bookworm, but I've got a wild side too.
Réveillez-vous, vous êtes sur West Side et ça va être chaud.
Uyandır kıçını, California. Burası Westside Radio. Şunu dinleyin.
West Side claque dans vos enceintes et vous êtes avec Julio G.
O yüzden, kimse kadrana dokunmasın hoparlörlerinizde Westside Radio çalıyor. "California love", millet, Julio G.
Vous écoutez West Side Radio, et c'est Julio G.
Westside Radio kulağınızda, millet. Juio G. tam burada.
- Encore dans le West Side.
- Hâlâ batı tarafındayım.
"East Side"...
Doğu... Doğu Yakası.
On est dans l'Upper East Side.
- Şu anda Doğu yakasındayız da.
C'est West Side Story?
Ne bu, Batı Yakası Hikayesi mi?
L'an prochain, je lui achèterai un side-car.
Diğer sene de motosikletin yanına bir sepet alırım herhâlde.
Je dois aller sur la Face Cachée.
Far Side'a gitmem gerek.
La Face Cachée, tu y vas à pied?
Far Side'a nasıl gideceksiniz? Yürüyerek mi?
de la marmelade et des scones à sa thalasso de la Face Cachée. En route, James!
Biraz reçel ve çörekle beraber Bayan Vandervoort'u Far Side'daki bir kaplıcadan almaya gidiyoruz.
La ferme, et cap sur la Face Cachée!
Kapa çeneni ve arabayı sür. Far Side'a gidiyoruz.
On vous dépose dans l'Upper East Side?
- Seni Doğu Yakası'na bıraksak olur mu? - Evet, anne!
Vous ne pouviez pas déménager de Greenwich à l'Upper West Side et espérer trouver une maison avec une cour, un chien un chatand, et pourtant vous l'avez.
Greenwich'ten Yukarı-Batı kısmına taşınıp hala bir ev, avlu, köpek ve kedi sahibi olmayı bekleyemezsiniz, ama işte burası olabilir.
Papa s'envoie une mannequin de seconde zone de l'Upper East Side.
Babası Yukarı Doğu kısmında bir modeli beceriyor.
Je croyais que que aimais le West Side.
Ben senin Batı kısmını beğendini sanıyordum.
Il est de l'East Side.
Doğu yakasından biri. Öyle biri.
Tu bosses dans l'East Side?
Doğu yakasındaki durumdan faydalanıp para kazanmaya başlamışsın.
Hamlet, West Side Story...
Hamlet, Batı Yakası Hikayesi...
C'est le petit gars qui empoche les boules plus vite que son ombre.
Side Pocket çocuğuna bakmıyorsam üç ayaklı köpek olayım.
Celui qui empochait plus vite que son ombre.
- Doyle. "The Side Pocket Çocuğu." olarak biliniyordun
Nous avons pris parti pour l'Upper West Side. Et ça nous a rapporté...
Resmen, kucağımızı üst batı üçgenine açmış oluyoruz.
L'Upper West Side, ce qui veut dire les Juifs, non?
Vaftiz. Dostum, umarım üst batı tarafı derken Yahudileri kastetmedin? Ettin mi?
Chez ma mère, dans l'Upper East Side.
Annem'e. Doğu Tarafına.
- Dis-leur de faire West Side Story.
- Batı Yakası Hikâyesi gibi yapmalarını söyle.
Les East side sont les meilleurs.
En iyisi doğu yakası
Les West side sont les meilleurs.
En iyisi batı yakası.
Essayez de suivre les East side!
Doğu'yu takip edin çocuklar!
Il ne chante que West Side Story?
Batı Yakası Hikayesi şarkıları mı söylüyor?
3 jours à chanter "West Side Story", je vire pédé.
Üç gün "Batı Yakası Hikayesi" ni söyledim. Yarı top sayılırım.
DE L'AUTRE CÔTÉ DU LIT... Je brise ton coeur.
THE OTHER SIDE OF THE BED... I break your heart.
Il va pas faire long feu dans le South Side, non plus.
Güney yakasını eline geçiremeyeceğini de biliyorum.
Bensonhurst! J'emmerde les femmes de l'Upper East Side avec leurs écharpes Hermès et leur artichaut à 50 dollars de chez Balducci.
Hermes eşarpları olan ve Balducci'den $ 50'a enginar alan Üst Doğu Yakası kadınlarının canı cehenneme.
Jacob, t'es un enfant juif riche de l'Upper East Side... qui a honte de sa richesse.
Sen mi gerçeklerden söz ediyorsun? Sen servetinden utanan.
Flipper, Bonnet-de-Nuit, Side-Kick - élus employés du mois!
Pinball, Night-Time, Side-Kick... Ayın en sağlam içicisi!
- Side-Kick, dis quelque chose.
- Side-Kick, bir şey söyle.
On a perdu les quais de West Side car ton avocate-conseil... ta dernière juriste mannequin en date... a oublié de signer l'étude d'impact sur l'environnement.
Westside'daki anlaşmayı kaybettik çünkü danışmanın son manken / avukatın çevre raporunu eklemeyi unutmuş.
Un appartement d'avant-guerre dans l'Upper West Side. Loyer régi.
Batı yakası tarafında bir ev tuttum.
Elle habite Park Slope parce qu'elle a 10 ans de moins que moi... et dans cet intervalle de 10 ans les loyers de l'Upper West Side... sont devenus exorbitants.
Orada yaşıyor çünkü benden 10 yaş daha küçük. Aramızdaki 10 yaş yüzünden sadece buna gücü yetiyor.
- Fais un side-kick!
- Tekme! Tekme çak!
South Side, 1914?
Güney bölümü. 1914.
Et là, on aurait pu aller de la cérémonie à la réception en te mettant dans un side-car.
- Sonra, seninle kutlama töreninden çıkıp, motosikletimin sepetinde resepsiyona gitmişiz..
Et si le side-car avait un pare-brise pour ne pas déranger ta coiffure...
- Motosiklet sepetimin, saçların bozulmasın diye rüzgarlığı olsa bile mi?
En fait, Richard avait un Kennedy du côté de sa mère.
Actually, Richard was a Kennedy on his mother's side.
Si tu veux rejouer West Side Story, mes talents de danseur laissent à désirer.
Bu gittikçe küçük bir Batı Yakası Hikayesine dönüşüyor Dean ama seni uyarmalıyım benim dans yeteneğim iyi değildir.
En me faisant signe, tu as acheté une moto et un side-car. - Certainement pas.
Sen görmedin ama bir motosiklet ve motosiklet sepeti aldın.
Tu vas la conduire ou bien tu vas t'asseoir dans le side-car?
1912'lerden kalmaydı. Kullanmayı mı tercih edersin sepete oturmayı mı?
Écoute vieux, je suis vraiment venu déposer de la bouffe, alors vous la faites pas West Side Story, par pitié.
Gerçekten yemek getirmeye gelmiştim. O yüzden Batı Yakası Hikayesi'ndeki afra tafraları yapma bana.
Avec ou sans hommes, Les Doors, et pour Mlle Connelly, seins nus dans Inventing the Abbotts, cul nul dans Requiem For a Dream, et dans Hot Spot, c'est trop beau, nu intégral devant et derrière.
Boys on the Side, The Doors, ve Bayan Connelly'ye gelirsek, Inventing the Abbotts'ta üstsüz, Requiem For a Dr.eam'de altsız, ve de The Hot Spot'ta ; buna bayılacaksın ; hem ön hem popo.