Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Situation
Situation Çeviri Türkçe
19,963 parallel translation
Et là encore, dans n'importe quelle situation.
Her durumda.
Vraiment, vu la situation, ça va.
Yaşanan olayı göz önüne alırsak, bunun bir önemi yok.
Non, mais vous avez des obligations, une famille, vous devez connaître la situation avant l'opération.
Amacım o değil fakat siz ailesi ve sorumlulukları olan birisiniz. Ameliyata girmeden önce bunları bilmeniz gerekiyor.
Monsieur Bulai vous a expliqué la situation.
- Sanırım Bay Bulai size içinde bulunduğum durumdan bahsetmiş.
Je le fais parce que je comprends la situation de votre fille.
- Son bir şey, bunu kızınız için yapıyorum.
- Vous me mettez dans une situation...
- Beni mahcup ediyorsunuz.
Mais avec cette nouvelle situation, on verra.
Ama yaşanan son olaydan sonra, bekleyip göreceğiz.
Quant à ma situation, je ne te l'ai jamais cachée.
Ve evli olduğumu senden hiçbir zaman gizlemedim.
Et même dans ce cas-là, la situation...
- Durumu bu şekilde.
On comprend votre situation, on a des enfants nous aussi.
Senin durumunda hafifletici sebepler var. Bizim de çocuklarımız var.
Tu as jugé la situation par toi-même, c'est bien.
Hayatına dair kararları kendi başına alabildiğin için çok mutluyum. Çok mutluyum.
La situation vous dépasse, M. Blythe.
- Bence boyunuzu aşıyorsunuz, Bay Blythe.
Vous profitez de la situation pour revendiquer une autorité qui ne devrait pas vous revenir.
Kusura bakma Claire ama bana durumdan istifade ederek göstermeye hakkının olmadığı bir otorite gösteriyormuşsun gibi geldi.
Je veux savoir ce que tu fais ici, ce qui se passe avec les Yakuzas... Et je veux savoir comment tu sais... Comment tu connais ma situation.
Burada ne işin olduğunu, Yakuza'yla olup bitenleri ve beni nasıl fark ettiğini beni nasıl fark ettiğini bilmek istiyorum.
Vu la situation, Matt est mieux placé pour interroger Frank.
Ve bu anda Matt Frank'i sorgulayacak doğru kişi.
Vous pensez qu'il ne m'avait pas préparée à cette situation?
Beni bunun için hazırlamadığını mı düşünüyorsun cidden?
La providence m'a permis de placer Chay-Ara dans une situation impossible :
Takdiri ilahi Chay-Ara'yı imkânsız bir duruma sokmama izin verdi.
Même si Kendra avait tué Savage, ma situation serait la même.
Kendra Savage'ı öldürürse bile düzelmeyeceğim ki ben.
Nous parlons de notre situation, Pops.
Biz kendimizden bahsediyoruz be oğlum.
Revoyons notre situation, d'accord Raymond?
- Duruma biz göz at olur mu Raymond?
Vous êtes accro au situation de conflit et aimez voir jusqu'où elles vont, qu'importe les conséquences.
Kargaşa yaratıp ne olacağını görmeye bağımlısın, sonuçlar umurunda değil.
Je vous utiliserais pour remédier à une situation que j'ai mal gérée. et t'ennuyer par la même occasion.
Önceden söylemedim, çünkü eşime geç saate kadar çalıştığımı söylemiştim.
Je ne sais pas comment c'est possible mais en plus de tout le reste, il semblerait que je dois faire face à une situation de mortalité.
Bu nasıl mümkün olabilir bilmiyorum ama her şeyden önce az biraz fanilik derdinden muzdarip gibiyim.
Qu'il ait été entrainé... ou que quelqu'un l'ait mené dans... une mauvaise situation. Et ça vous dérange.
Kendini zor bir duruma sokmuş ya da başka biri girmesine yardım etmiş.
Dans ce genre de situation, il juge un peu trop durement.
Bu tarz konularda çok yargılayıcı oluyor kendisi.
Vous m'avez demandé d'analyser la situation.
Lucifer, durumu analiz etmemi istedin.
Que ma situation et la votre n'ont... absolument rien de semblable. J'avais raison!
İkimizin durumunun hiçbir ortak yanı yok.
C'est un retournement de situation intéressant.
Olaylar ilginç bir yönde gelişiyor.
Celle que j'étais en voulait... mais vu ma situation actuelle... mieux vaut que j'évite de faire des petites Lolly-pops.
Tamam, eski ben çok isterdi ama şu anki halime bakacak olursak dünyaya ufak Lollycikler getirmemem daha iyi olur.
On gère la situation.
Şimdi halledeceğiz efendim.
Je maîtriserai la situation en 5 mn...
Beş dakika içinde durumu kontrol altına alıyorum efendim.
Vous informer de la situation.
Olan bitenden haberdar etmek istedim.
Ce n'est pas une situation où nous pouvons utiliser la force.
- Güç kullanılacak bir durum değil bu.
Donc, capitaine, avez-vous quelque chose à rapporter qui pourrait désamorcer la situation?
Pekala, Başkomiser, bildireceğin herhangi bir şey var mı bu durumu yatıştırabilecek bir şey?
Écoutes, tu as une bonne situation maintenant.
Bak, şu anda durumun iyi.
Écoutez, Bouddha, laissons le procureur remettre votre situation dans son contexte.
Bak, Buda, bırak da Bölge Savcısı sana durumunu açıklasın.
Il est peut-être satisfait de sa situation.
Belki de kaldığı yeri seviyordur.
Quand vous avez dit que cette situation était extraordinaire, j'ai su que vous pourriez peut-être comprendre.
İçinde bulunduğum durumu olağanüstü bulduğunuzu söylediğinizde bunu belki de anlayabileceğinizi düşündüm.
Mais je suis de retour à l'IRT et le fait est que je devais faire face à cette situation, tôt ou tard.
Ama artık ekıbe gerı döndüm ve ışın aslı er geç bu durumla yüzleşmem gerekecektı.
Et il se comporterait exactement comme moi - Dans cette situation.
O durumda kendisi de benim yaptığımın aynısını yapardı.
Il pourrait... mettre à jour moi sur la situation, Et pourrait me aider à mieux comprendre l'homme derrière les coulisses.
Durumu anlatır, sahnenin arkasındaki adamı anlamama yardımcı olursunuz.
BETTY : C'est une situation difficile. Mais nous suivons une démarche ici.
Zor bir durum ancak bizim burada takip ettiğimiz bir süreç var.
Je crois qu'on gère la situation, mais ça sera plus long.
Sanırım iş kontrolümüz altında, tamam mı? Sadece biraz daha uzun sürecek. Sorun yok.
Sauf si tu sais comment une personne sans fric peut s'en faire pour se sortir d'une situation merdique, pour moi, ça vaut le coup.
Boktan bir durumdan kurtulmak için meteliksiz birine yeterince para kazandıracak birini tanımıyorsan benim için beklemeye değer.
C'était nécessaire pour tester la réaction à une situation chaotique.
Karmaşık bir duruma nasıl bir tepki verildiğini test etmem gerekiyordu.
Les médecins ont profité de la situation et vendu les organes aux plus offrants.
Doktorlar da durumdan faydalanıp organları en yüksek parayı verene satıyor.
Je devrais y être. M. Fernandez, la situation est déjà assez compliquée.
Bay Fernandez, durum yeterince karışık.
Natalie essayait de vivre sa vie, échapper à sa situation.
Natalie hayatını kazanmaya ve evdeki durumdan kaçmaya çalışıyordu.
Quand je t'ai rencontré au bar, je n'ai pas eu besoin de voir ton CV pour savoir que tu étais l'homme de la situation.
Biliyor musun, barda tanıştığımız zaman yaptığın işe uygun olduğuna anlamak için öz geçmişine bakma ihtiyacı duymadım.
Vu la situation, il est peut-être préférable de décider...
Belki de geriye çekilip...
Peu importe la situation.
Ne olursa olsun.