Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Siége
Siége Çeviri Türkçe
155 parallel translation
Messire Miki a réussi à contenir l'ennemi. Quant à Messire Washizu, il a rompu le siége des hommes d'lnui, et s'est porté au secours du fort Deux.
Miki'nin kahraman savunması, düşmanın stratejisini yok etti, Washizu, Birinci Kale'de Inui'nin saflarını ok yağmuruna tuttu.
Les deux généraux ont chassé Fujimaki, le félon, dans sa citadelle du Nord. Il est en état de siége.
Washizu ve Miki'nin adamları, düşmanı Garnizon'da tuzağa düşürmek üzere peşlerinden gittiler, efendim.
en Argentine, en Egypte, en Espagne, au Paraguay, mais son siége est en allemagne.
Arjantin, Mısır, İspanya, Paraguay. Merkezi de Almanya'da.
Bien sûr, si un fermierjette un sac d'oignons sur votre siége arriére, vous pouvez laisser quelques dos mouillés dans son champ.
Tabi, çiftçilerden biri arabana bir çuval soğan devirirse, senin de ona bir miktar içki vermende sakınca görmem.
Il n'y a rien sur ce foutu siége.
Bu lanet sandalyede bir şey yok.
En échange d'un rendez-vous avec un siége à la cour des Etats-Unis. J'ai rejeté toutes les charges de fraude électorale contre un accusé influent.
Temyiz mahkemesinde bana görev ayarlanması karşılığında... oysahtekarlığıyla suçlanan ve önemli biri olan sanığı beraat ettirdim.
Ma batterie est à plat. Bien sûr. Les clés sont sous le siége.
benim akü öldü tabi ki, Mr. Merrick.
Dans le bateau, en dessous du siége.
Gemide, koltuğun altında.
Jeudi, le siége touche le gros lot.
Yani perşembeleri, ana şubenin kasası para dolu oluyor.
J'ai pas de siége.
Varil kalmamıştı.
- Sun-Joo, prends un siége.
- Otur Sun-Joo.
Regarde. On dirait que le plus moche est assis sur mon siége.
En çirkinleri benim tahtımda oturuyor.
J'ai une machette à l'arriére, une hache sur le siége avant et mon vieux Beretta calé dans mon froc.
Arka koltukta büyük bir bıçağım var yolcu koltuğunda bir balta ve pantolonuma sıkıştırdığım eski Beretta.
je suis désolé d'être né par le siége, Maman.
İlk ben doğduğum için özür dilerim, Anne.
LE MAGASIN "DE VORE" SERA LE SIEGE DE CETTE EXCEPTIONNELLE ACROBATIE
DE VORE MAĞAZASI HEYECAN VERİCİ BİR HÜNERE SAHNE OLACAK
Un super concert, un siege vide a côté de toi.
Çok büyük bir konser ve senin yanındaki koltuk boş kalacak.
Prenez un siégé.
Dikkat et, Jimmy.
La Cour a siégé?
- Bütün gün mahkemede miydin?
Quand le jury aura siégé je les ferai revenir pour voir les corps.
Jüri toplandıktan sonra cesetleri göstermek için onları geri getireceğim.
Gannon, j'ai siégé dans des tas de comités universitaires donc je vous promets qu'avant que vous partiez, vous aurez un diplôme en arts lillibraux.
Gannon... Üniversitede birçok akreditasyon komitesine katıldım. Söz veriyorum... bu gece bitmeden "Sosiyal" Bilimler dalında diploma alacaksın.
Anubis, qui siege sur la colline... t'a donne ta place.
Ve tepede oturan Anubis... ... sana iyi koşullar verdi...
Le sénat a siégé toute la journée sur cette affaire de Spartacus.
Senato bütün gün şu Spartacus hakkında toplantı yaptı.
SIEGE DE RICHMOND, VIRGINIE 1865
RICHMOND KUŞATMASI, VIRGINIA 1865
SIEGE DU MONDE UNI
BİRLEŞİK DÜNYA BİNASI
Pendant les 15 années où j'ai siégé, je me suis appliqué à défendre les innocents et à punir les coupables.
15 sene yargıçlık yaptım. Hep masumları korumaya, suçluları da cezalandırmaya çalıştım.
Le sénateur MacLewis vient de démissionner après avoir siégé 22 ans.
Sen. George McLewís 22 yıllık görev hayatı ardından bugün senatodan istifa ettiğini açıkladı.
... Ia crise économique. Le cabinet a siégé en continu.
Kabine ekonomik kriz yüzünden Downing Sokağı'nda saat ondan beri oturum yapıyor.
SIEGE DU PARTI CONSERVATEUR
MUHAFAZAKAR PARTİ
Ce siege est-il libre?
Burası dolu mu? - Hayır.
Je parle du coffre au siégé du syndicat.
Sendika genel merkezindeki kasadan bahsediyorum.
SANTA MIRA, SIEGE DES CREATIONS TREFLE D'ARGENT
SANTA MİRA'YA HOŞGELDİNİZ
Il a siégé 11 ans au tribunal...
Yargıç, 11 sene boyunca Temyiz Mahkemesinde görev aldı.
Vous avez déjà siégé?
Çok heyecanlıyım. Siz hiç jürilik yaptınız mı?
- Et toutes ces piles seches... sous le siege?
- Korunmak. - Ve koltuğunun altındaki... tüm bu kuru piller?
II y a tout ce qu'iI te faut sur Ie siege arriere de Ia voiture.
Arabanın arka koltuğunda ihtiyacın olan her şey var.
Ca nous a echappe Ia premiere fois. Ca a du tomber sous Ie siege de sa voiture.
Kadının arabasında koltuğun altına düşmüş olmalı.
SIEGE DE LA POLICE L'analyse toxicologique montre de l'acètaminophen.
Tamam, Uyuşturucu testi asetaminofen gösteriyor.
Une école, dont certains diplômés ont siégé au bureau du Président à la Maison-Blanche.
Oyle bir okul ki, mezunlarindan ikisi... Beyaz Saray'daki Oval Ofis'te oturdular.
"LE SIEGE"
KUŞATMA
C'était la devise des Russes lors du siège de Leningrad.
Siege of Leningrad'daki Rus vecizesiydi :
La balle traverserait le siege, Lynn, le tableau de bord.
357'lik bu koltuğu, kızını ve konsolu delip geçer.
- Pour ce qui est de l'expérience... au cours des ans, j'ai siégé au Conseil de la sécurité nationale... j'ai été membre du cabinet... j'ai rencontré les chefs parlementaires...
Ulusal Güvenlik Konseyinde bulunduğum.. yıllar bopyunca... Kabinenin içerisindeydim..
SIEGE DU FBI, WASHINGTON, DC
F.B.I. GENEL MERKEZİ WASHINGTON
SIEGE DU FBI 05 h 17
F.B.I. GENEL MERKEZİ SABAH 05 : 17
SIEGE DU FBI WASHINGTON
F.B.I. GENEL MERKEZİ WASHINGTON
SIEGE DES NATIONS UNIES NEW YORK
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER BİNASI NEW YORK
Mange par les crocodiles, dans le Nil, en fuyant le siege de Khartoum.
Hartum Kuşatması'ndan kaçarken onu Nil'de timsahlar yedi.
SIEGE DE MI6 LONDRES
Ml6 KARARGAHl LONDRA
SIEGE DE MI6 ECOSSE c'était une bombe chimique.
Ml6 KARARGAHl, İSKOÇYA bir kimyasal bomba etkisinde.
ils pensent que Ie siege est quelque part en Europe.
Merkezlerinin Avrupa'da bir yerde olduğunu düşünüyorlar.
SIEGE DU FBI WASHINGTON Simple enquête de routine.
Sadece geçmişini kontrol ediyoruz.