Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Sous
Sous Çeviri Türkçe
77,344 parallel translation
Des dizaines de milliers de personnes mourraient sous le feu des dragons.
Ejderhaları serbest bırakırsak, alevler on binlerce cana kıyar.
Il semble qu'elle vous ai sous-estimé.
Görünüşe göre çok ama çok hafife almış.
Moi, je serais heureux dans un carton sous un pont, tant que c'est avec toi.
Otoyolun altında karton bir kutuda bile yaşasak seninle olduğum sürece mutlu olurum.
Tu transmets toujours et tu es sous tension, mais ton circuit est mort.
İletişimin ve akımlı telin var ama devren iptal.
Et quand ça arrivera, je passerai la main sous tes côtes et je cueillerai ma pièce, tel un fruit.
Böyle olduğunda o kaburgaların altına uzanacağım ve o parayı senden koparıp alacağım aynı bir meyve gibi.
Imaginez les rayons de lumière qui tomberont du ciel, sous la forme de missiles de précision autoguidés.
Bir düşünsene. Gökten şimşek yağıyor hassas güdümlü füzeler şeklinde.
Si tout ça est bien réel, que les télés parlent, que les marteaux saignent... S'il existe un monde sous le monde...
Eğer bunların hepsi gerçekse ve televizyonlar konuşuyor, balyozlar kanıyorsa ve bir dünyanın altında başka bir dünya varsa...
Je passerai la main sous tes côtes et je cueillerai ma pièce, tel un fruit.
Elimi kaburgalarının altına sokup paramı içinden bir dut gibi kopartıp alacağım. Bizi Kentucky'e götür.
Le pirate promit à la sirène de lui rendre sa peau de phoque si elle l'emmenait dans son royaume sous les vagues...
Babam, deniz kızına dalgaların ötesinde sakladığı hazinesinin yerini göstermezse fokbalığı derisini geri vermeyeceğini söylemiş.
Elle voyagea sur un vaisseau appelé le Neptune, sous le commandement du capitaine Clark.
Kaptan Clark'ın komutasındaki Neptune isimli bir gemide taşındı.
La ferme prospéra sous la gestion de la veuve Richardson, telle qu'on l'appelait désormais, si ce n'était "maman", et plus tard, "mamie".
Çiftlik Dul Richardson'ın gözü önünde dallanıp budaklandı. Artık bu isimle biliniyordu. Tabii "Anne" diye ya da zamanla "Nine" diye çağrılmadığı üzere.
En fait... un tunnel au sous-sol mène droit à la salle de contrôle.
Aslında... Bir bodrum var. Bize ulaşan tünele erişin Kontrol odasına gir.
L'entrée du sous-sol est au coin.
Bodrum giriş köşeyi dönünce.
Pas moyen de voler sous 6 000 m sans une base où atterrir.
Bilgisayar 20.000 fitin altında uçmama izin vermiyor Bir iniş yerine yakın değilsek.
Je ne peux pas trouver le repos tant que je ne repose pas de nouveau sous terre.
Bir kez daha gömülmezsem huzur içinde uyuyamam.
Il est mort sous d'étranges circonstances.
O da şüpheli bir şekilde hayatını kaybetti.
Ils m'ont assuré que tout était sous contrôle.
Her şeyin kontrol altında olduğunu söylediler.
Je suppose que je vous ai sous-estimée, Barbara.
Sanırım seni hafife aldım, Barbara.
Peut-être que je vois ça sous un mauvais angle.
Belki de tamamen yanlış düşünüyorum.
La précision sous pression, c'est important, Maître Bruce.
Ne? Baskı altında isabet her şeydir, Efendi Bruce.
Vous dites que vous êtes sous leurs ordres.
Yani onların emrini yapıyordun.
Tout le monde est sous les ordres de la Cour.
Herkes Divan'ın emrini yapar.
Vous me sous-estimez, M. James.
Beni hafife aldın, Mr. James.
Je suis bon là? Ou devrais-je... me mettre sous un bureau?
Yoksa şöyle masanın arkasına mı sıvışmalıyım?
Lucius dit dans le sous-sol.
- Lucius bodrumda diyormuş.
J'imagine qu'il faut qu'on cherche dans le sous-sol.
- Sanırım bodrumu kontrol ediyoruz. - Onunla derdin ne?
En fait, j'ai une armée des monstres de Hugo Strange sous mes ordres.
Aslında, emrimde Hugo Strange'in canavarlarından bir ordu var.
J'ai une armée de monstres sous mon commandement.
Emrimde Hugo Strange'in canavarlarından oluşan bir ordu var.
Il est dans un cercueil, six pieds sous terre.
Bir tabutta, iki metre yerin altında.
Tout ce que je demande c'est que tu utilises ce magnifique grand cerveau qu'est le tien pour m'aider, à enfin, avoir cette ville sous mon contrôle.
Dinle, tek istediğim büyük güzel beynini kullanıp bana yardım et ki nihayet bu şehri avucuma alabileyim.
Pourquoi tu n'arrête pas les sous-entendu, Dr. Snow, et dis moi pourquoi tu es venue au lieu de m'accuser d'avoir des insomnies?
Neden oyun oynamayı bırakmıyoruz da aslında beni uykusuzlukla suçlamak yerine niye geldiğinizi söylemiyorsunuz Doktor Snow?
- J'ai parlé au patron, et il disait qu'il ne sait pas comment le restaurant s'en sortira après une attaque comme ça... Ils devront sûrement réouvrir sous un nouveau nom.
- Sahibiyle konuştum dedi ki restoran böyle bir saldırıyı atlatamazmış muhtemelen yeni bir isimle açmaları gerekirmiş.
Quelque chose? Autre que ce cadavre se désintégrant sous nos yeux? Rien d'anormal.
- Bu cesedin gözlerimizin önünde çözülmesinden başka sıradışı bir şey yok.
Je peux comprendre qu'ils ne voulaient pas me le dire car ils n'ont pas grandis sous le même toit que toi.
- Onlar seninle aynı çatı altında büyümedikleri için neden söylemek istemediklerini anlayabiliyorum.
La décomposition atteint ses tissus sous-cutanés. Je suis là, ça va?
- Çürüme, deri altı dokusuna ulaşıyor.
Où je suis forcé à servir sous le règne de Solovar.
Solovar'ın boyunduruğu altında yaşamaya zorlandığım yere!
Si, à n'importe quel moment, je tombe sous l'emprise de Grodd, coupe le courant immédiatement.
Grodd gibi konuşmaya falan başlarsam hemen gücü kesin.
Parce que je n'ai pas ramené un nombre indéfini de sous-vêtements ici.
Bu gezegene sonsuz sayıda baksır getirmedim.
Pas sous ma garde.
Ben buradayken olmaz.
Jesse, il est vulnérable sous cette armure.
Jesse, zırhının altında zayıf bir noktası olmalı.
La Force Véloce. Et ça t'est apparu sous la forme d'Eddie Thawne?
Hız Gücü sana Eddie Thawne'ın kılığında mı gözüktü?
Es-tu entrain de dire que sous le costume d'armures il est...
Yani zırhının altında...
Caché sous la surface.
Yüzeyin altından taşmak üzere.
- Oui. Car j'ai sous les yeux la preuve que tu ne l'as pas fait.
Elimde öyle olmadığına dair kanıt var da.
Je fais partie de la police scientifique du CCPD sous les ordres de Julian Albert.
Evet, CCPD'de, Julian Albert'ın uzman idaresinde olay yeri inceleme uzmanı olarak görev yapıyorum.
- Tu le sous-estimes.
- Onu küçümsüyorsun.
Elle avait tout, envoyé du bureau du sous-préfet, et je serais bientôt en chemin dès qu'elle aura signé la dernière ligne en pointillé.
Mahkeme kaleminden her şeyi faksla gönderdi, ve bende son noktalı yeri imzaladığı an yola koyulacağım.
Vous le connaissez sous un autre nom... le diable.
Onu iblis ismiyle tanıyorsun.
On s'est caché sous le lit.
Yatağın altına saklandık.
Trouve un coin sombre, sous le vent.
Şöyle karanlık bir köşe bul.
Le capitaine Barnes emmené par les sous-fifres.
Ne görüyorum?