Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Sprint
Sprint Çeviri Türkçe
163 parallel translation
Ça va se finir au sprint.
Çok müthiş bir final olacak.
Elles courent 5 Km comme si c'était un sprint.
Bu depar yarışıysa, onlar 5 bin metre koşuyorlar.
Garde-moi en train jusqu'à la dernière longueur, puis, on fait un sprint et on a gagné!
Düzlüğe gelene kadar bana yolu söyle sonra koşar ve kazanırız.
Et si elle part trop tard, le cheval pique son sprint au paddock!
Geç başlarsa, bu kez de etkisini padokta göstermeye başlar.
Vous demanderiez à votre grand-mère de piquer un sprint?
Büyük annenden koşu yarışına katılmasını istemek gibi bir şey.
Un petit sprint pour ces gens merveilleux là-bas!
O mükemmel insanlar için biraz canlanın.
Passons à un sujet plus léger, le sport, avec Reg Harris, ancien champion du monde de vélo qui parlera de l'aspect psychologique de la préparation d'une épreuve.
Şimdi daha hafif bir konuya, spora geçiyoruz. Eski dünya bisiklet sprint şampiyonu Reg Harris büyük yarışa hazırlanmanın psikolojik sorunlarını anlatıyor.
- Sprint!
- Hızlı koş!
Sprint!
Hızlı git!
Sprint!
Daha hızlı!
La course record des Philadelphia Flyer dans le sprint de 100 mètres femmes... battait d'une demi-seconde le record olympique de Wilma Rudolph... établi il y a une décennie.
100 metre koşuda Wilma Rudolph'un 10 yıl önceki olimpiyat rekoru 0,5 saniye geçildi.
Diable! Ça promet! Un beau sprint.
Başlangıcı böyle yapıyorsa hiç fena değil!
Apprenez que HM Abrahams lance un défi pour le sprint de l'université.
Gonville ve Caius'dan HM Abrahams, okulun kısa mesafe koşusunda iddialı.
On court un sprint sur les nerfs.
Derine dalıyor. Kısa mesafe sinirle koşulur.
Bougre de singe à gourmette en or, dents en or, bouffe-biscuit, poulet-frit, babouin, gros-cuissots, pique-un-sprint, saute-en-l "air, lance-javelot, 360 degrés... je marque un panier, bamboula, face d" aubergine.
Seni altın dişli, altın kordonlu kızarmış tavukla ekmek yiyen maymun, şebek, şempanze. Koca k... çlı, hızlı koşan, yükseğe sıçrayan mızrak atan, 360 derece dönüp potaya smaç yapan, aptal zenci köle.
Frappe de titan, sprint de gazelle.
Mays gibi oynar ; Hayes gibi kosar.
T'as un sprint de gazelle, mais une frappe de merde.
Tamam, sen Mays gibi kosuyorsun, ama bok gibi vuruyorsun.
- Quelqu'un lance le sprint?
- Biri ileri tuşuna mı bastı?
Je finis en sprint.
Ben yolun geri kalanında koşacağım.
C'est un marathon, pas un sprint. Pardon.
Bu bir maraton, sürat yarışı değil.
Oui, il est parti par là et Doug a dû piquer un sprint.
Evet, şu tarafa kaçtı, Doug'ı iyice koşturuyor.
- Moi. Vous piquerez un sprint.
Tamam Siz üçünüz koşucu takım olacaksınız.
Quel sprint tu as piqué dans le couloir!
Holden aşağıya doğru koşarken oldukça iyi koşuyordun evlat.
Je saute dans un bus et je pique un sprint vers le centre commercial, pour voler une tire.
Lanet olası bir otobüse atlayıp dosdoğru Beverly Center alışveriş merkezine gidip kendime bir araba çalıyorum.
Je suis ici en tant que Luke Skywalker. Mais je veux aussi vous parler de Sprint.
Biliyorsunuz, bugün Luke Skywalker olarak buradayım ama ayrıca Sprint hakkında konuşmak için de buradayım.
Je me voyais mal piquer un sprint, pas avec ces pompes.
Oldukça hızlısınız. Sanırım saatte 50 kilometre hızla koşabilirim.
Evidemment, Maggie ignorait qu'elle allait piquer un sprint.
Elbette Maggie'nin bu şekilde kaçacağını bilmiyordu.
Un sprint vers le titre!
Bu finişe ve şampiyonluğa doğru bir atak.
Ou on tape le sprint après le tir, et on éteint la lumière?
Yoksa... onu vurduktan sonra koşup ışıkları mı söndüreceğiz?
Sprint PCS en haut ici... Informix, Southwestern Bell Mobile Systems...
Sprint PCS de burada... lnformix, Southwest Bell Mobil Sistemleri....
Vous savez, Sprint est à chier.
Sprint ( GSM Şirketi )'den nefret ediyorum.
Un sprint jusqu'à la ligne d'arrivée?
Bitiş çizgisine koşan bir atlet gibi?
Chéri, je t'ai dit que c'est un marathon, pas un sprint.
Bunun kısa değil, uzun soluklu bir koşu olduğunu sana söylemiştim, aşkım.
Robertson dit : "Bou", Bobby lâche son flingue... et Mandingo se transforme en champion de sprint.
Robertson hamle yapınca Bobby silahını düşürdü.
Les meurtres en série, c'est un marathon, pas un sprint.
Seri cinayet vakaları birer maratondur, kısa mesafe koşusu değil.
C'est comme le sprint final.
Ebedi koşuşturma gibi.
Tu disputes le sprint ultime, tu paies le prix ultime.
Ebedi koşuşturma yaparsan, ebedi bedeli ödersin.
- Non, j'allais piquer un sprint.
- Hayır, kaçacaktım.
C'est un marathon, pas un sprint.
- Bu bir maraton, depar değil.
- Tu veux piquer un sprint?
- Sıvışmaya var mısın?
Wedding Call pourrait faire un sprint tardif.
Wedding Call kendisini sonradan gösterir.
Bien quand je suis sortie du virage pour le sprint dans le dernier droit, j'ai entendu mon nom, puis je t'ai vu â l'intérieur de la piste.
Son virajı dönünce son düzlükte... ismimin söylendiğini duydum. Seni pistin yanında gördüm,
Episode syncopal après un sprint.
Koşudan sonra baygınlık geçirmiş.
Verizon, mcl, ATT, Sprint...
Verizon, MCI, ATT, Sprint...
- Pour les compagnies téléphoniques.
- Her şey Verizon, Sprint ve ATT'de bitiyor.
- Un dernier sprint, d'accord?
- Son bir tur.
On ne se remet jamais. Attention à ne jamais dépasser le point de rupture avant le sprint final.
Kırmızı çizgiyi istediğin kadar geç son ana kadar kimin kazanacağını bilemezsin.
Ils ont l'air exténués mais ils continuent leur sprint jusqu'à la ligne d'arrivée.
Walker bütün gücünü kullanıyor. Koşucular artık tükendiler ama finişe varmak için atağa kalkıyorlar.
Vous savez, je suis ici aujourd'hui en tant que Luke Skywalker... mais je suis aussi ici pour parler de Sprint.
- Kes. - Bir daha alabilir miyim? Makaranın sonundaki son kare sıklıkla çekim yapan kameranın durdurulduğu parlama karesiydi.
Sprint final.
Oyunun sonu.
Il lance un défi pour le sprint de l'université.
Kısa mesafe koşusunda iddialı.