Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Stick
Stick Çeviri Türkçe
295 parallel translation
L'interprète anglais, Hyndrich Stick, son traducteur personnel, lisait, semble-t-il, un texte préparé.
Hynkel'in özel tercümanı olan İngiliz gazeteci Hanry Stitch, tam konuşma metninin gelmesini bekliyor.
Maise, glaise, marine anglaise Stick oum, stack oum buck B. U. C. K. donne "buck" Et tu t'envoles
Bu sefer yaptığım büyü tutusun, herşey isteğim gibi olsun bir iki üç deyince bulutlar çoşsun annem geldiği yere uçsun.
"Tiens-t'en à ce que tu sais faire..."
CobbIer, stick to your Iast!
Que tu crois! Tu te rappelles l'odeur des stick-balls?
Danny, yapışkan toplar nasıl kokardı hatırlar mısın?
Et me coller dessus
# Then stick on it just like glue...
- Miss Stick?
- Mis Fik mi?
Désolée, Miss Stick.
Çok üzgünüm Mis Fik.
Tout s'est bien passé à Berlin, Stick?
Senin Berlin seyahatin nasıl gitti, Stick?
On aurait dit que le visage de Stick lui rappelait quelque chose.
Stick, seni tanıyormuş gibiydi. Yüzünü görünce bir şeyler hatırlar gibi oldu.
Je sais pas où, mais j'avais déjà vu ce gars.
Adamın kim olduğunu bilemem ama..... onda bana tanıdık gelen bir şeyler vardı. Stick haklı!
Stick a raison, il y avait autre chose chez cet homme.
Bu adamda farklı bir şeyler vardı.
Stick?
Stick!
Je vais chercher Hakim.
Stick! Hakim ve Pasquel'i uyarsam iyi olur.
Regardez ce que j'avais. - Regardez la poupée de Stick.
- Stick'in yavrusuna bir bakın.
Ira et un gars grand et maigre qu'on appelle Stick sont comme deux frères.
Ira ve Stick adını verdiğimiz uzun sıska arkadaş Tweedledum ve Tweedledee gibiler.
Ce n'est pas encore confirmé, mais on pense que le corps de... Richard Montgomery, alias "Stick" est encore à l'intérieur.
Henüz teyit edilmedi ama kaçak mahkum Richard Stick Montgomery'nin cesedinin bu araçta olduğu sanılıyor.
N'oubliez pas votre stick. Oh non!
Sakın sopanı unutma, Üsteğmen.
J'ai des billets pour le concert des Pink Butterflies.
Sonunda'Ink Stick'e bilet alabildim!
Big Stick à toutes les équipes.
Büyük Sopa'dan tüm ekiplere.
Tu veux mon stick?
Gel de yapış şuna.
Faites un dextrose stick.
Dekstroz sokmalıyız.
Laisse tomber, Stick.
Unut gitsin Stik.
Le Manche?
Ne, Stick?
Le Manche était prêt dès la naissance.
Stick doğduğunda hazırdı.
Faites-lui un dextro stick.
Dekstrozunu ölç.
Il s'est fumé un joint, un stick!
Ne? Cigara içti.
C'est la tristesse, ici, alors que les Giants vont jouer pour la première fois depuis le meurtre sauvage de Juan Primo.
Stick'te üzücü bir gece Juan Primo'nun vahşice öldürülmesinden sonra ilk kez Giants sahaya çıkıyor.
Il est ironique de savoir qu'après la formation en 1694 de la Banque d'Angleterre, elle a attaqué la Talley Stick système, car c'est de l'argent à l'extérieur de la puissance des changeurs,
Ne ironiktir ki Bank Of England kurulur kurulmaz kayıt çubuğu sistemine saldırdı. Çünkü tam da I. Henry'nin olmasını istediği gibi para değiştiricilerin egemenlik alanı dışında kalıyordu.
Il les metta en circulation immédiatement et ainsi les Tally Stick furent accepté comme de l'argent.
Bu kendiliğinden bir talep oluşmasını ve kayıt çubuklarının dolaşıma girmesini ve para olarak kabul edilmesini sağladı. İşin gerçeği hiç bir para sistemi kayıt çubukları kadar uzun süre etkili olarak işe yaramamıştır. Ve çubuklar çok işi iş gördü.
- Bonjour, je m'appelle Pique.
- Selam, Ben Stick.
C'est quelle sensation, Pique?
Nasıl bir duygu, Stick?
- Pique?
- Stick?
Sacré nom d'une pipe!
Holy poop on a stick.
Ensuite. Ecran total, stick pour les lèvres, anti-insectes, papier à lettres, timbres, photos de vos mère, grand-père et fidèle majordome, moi.
Güneş kremi, dudak kremi, böcek kovucu, yazı malzemesi, pul annenin, büyükbabanın ve tabii, bendeniz sadık uşağınızın fotoğrafı.
J'ai pas vu un seul gars de mon stick.
Ben kendi duruş noktamdan kimseyi görmedim, komutanım.
D'ailleurs, en venant ce matin, j'ai vu que "Hot Dog on a Stick" embauchait.
Aslında, bu sabah farkettim ki, Sosisli dükkanı eleman arıyordu.
On était en sortie sur un bateau les lèvres de ta mère étaient gercer par le soleil et elle m'a demandé si elle pouvait emprunter mon Stick à Lèvres.
Bir bottaydık. Annenin dudakları güneşten kurumuş ve çatlamıştı. Benden dudak nemlendiricisini istedi.
Le Stick à Lèvres étaient vraiment doux et il a glissé sur ses lèvres.
Nemlendirici çok yumuşaktı. Dudaklarına yayılıverdi.
Et du Stick à Lèvres.
Ve dudak nemlendiricisiyle.
Stick.
Stick.
Un stick, sous le toboggan.
Tahterevalliye gidip, duman çekmek.
le stick-ball.
- Ha, top yuvarlama mı?
Pas le rounders, le stick-ball!
Yapışkan top.
"Cyclone City", "Chers anges", "Le Texas à tout prix",
"Cyclone City", "Dream Angel", "Hell-bent for Texas" "Love on a Pogo Stick", "Moth and Rust", "Earthrise" "Crème de la Crème", "Tall Man from Tennessee" "Chicken at the Wheel", "Sea Dog" "Invasion of the Pickle People" "Odyssey of Pain", "The Pagan Plunder" ve onun en son, en büyük fantezi sinema filmi "Gece Rüzgarı".
- Stick!
- Stick!
Stick, faut y aller!
Haydi, masaya çık.
Juste une question.
- Stick, gitmeliyiz. - Bir şey sormak istiyorum.
Comment affronter la mitraille sans stick!
Öyle ya, efendim.
Stick him, baby.
Hadi dostum.
- Pique.
- Stick.
Père Noël, dépêche-toi, je t'attends depuis des mois...
Holy poop on a stick.