English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Sût

Sût Çeviri Türkçe

580 parallel translation
Bien qu'il sût que ce qui était vil était affreux... que ce qui était mal était défendu.
Kötü olanın kötü, yanlış olanın yanlış olduğunu bildiği halde.
J'aime les chevaux, bien sût.
Evet. Atları severim. Tabi.
Tu es sût que tu peux faire ça?
Yapabileceğinden emin ol.
Ce en quoi tu crois est-il plus vrai, plus sût, que ce que je crois, moi?
Senin inandıkların mı.. daha kesin, daha gerçek benim inandıklarımdan?
Il serait inutile et dangereux pour vous que cela se sût.
Eğer başkaları da bilirse, tehlikeye girersin.
Ils vont lancer, je ferai mieux de surveiller les arrières, non? !
Şut atabilirler, geride daha iyi oynarım, değil mi?
C'était le bon temps sur la Rilla-Rye.
"Hut-Sut Time On The Rilla-Rye" gibi bir şeydi.
- Mais encore? - Un lancer au loin.
- Defansta oynayan adamın kafasının üzerinden isabetli bir şut...
Ce n'est qu'un coup d'essai.
Kaleyi bulmayan bir şut olarak düşün.
Desmond frappe sur le champ droit. Il a réussi!
Desmond sopayı kaldırdı, topa sağından vuruyor, iyi bir şut oldu.
En une demi-heure, il en sut plus sur moi que ma femme.
Yarım saat içinde işim hakkında bir ömür boyu Ellie'ye anlattığımdan daha çok şey anlatmıştım ona.
Léo.
- * Hut-sut Rawl- - * - Leo.
"Lait"
SÜT
Et Aaron sut qu'il avait fait descendre sur eux la honte.
Harun, onları utanca sürüklediğini fark etti.
Il sut que les autres allaient arriver et qu'il aurait ses amies lointaines.
ama onu gördü ve çok geçmeden gökyüzünün çok uzaklardaki dostlarıyla dolacağını biliyordu.
Ainsi, pendant seize longues années, nul ne sut où se trouvait la princesse.
Böylece, onaltı yıl boyunca Prenses'in bulunduğu yer, bir sır olarak kaldı.
Que lorsqu'il mourut, nul ne sut décider
İyi kral ölmüştü Ve hiç kimse taht için kimin
Personne ne sut qu'elle m'avait trahi, ni comment elle était morte.
Bana olan ihanetini hiç kimse bilmedi. Ve gerçekte nasıl öldüğünü.
T'étais où? Où est le lait?
Sut nerede?
Qui sut se pencher sur l'enfant au berceau et sur le vieillard. Qui trouva le temps de vous consacrer son temps. Qui fut respecté, honoré et aimé par cette communauté.
En küçük çocuğa ve en yaşlı adama... zaman ayıran bu adamı, kendi hayatında sizlerin hayatı için... yer arayan bu adamı, çevresindekiler tarafından... saygı duyulan, onurlandırılan ve sevilen bu adamı uğurlayalım.
Dès qu'il le sut, il essaya de te tuer?
Kağıdı almak için seni hemen öldürmeye mi kalktı?
Gate était planqué avec Black Harris et Sut Cole.
Gate, Black Harris ve Sut Cole sehrin disinda bir delikte saklaniyor.
Il l'envoie à Lamar.
Dönerek şut atıyor.
Lorsqu'il sut parler, il raconta toute sa vie, enfermé dans une cave sombre, ignorant tout du monde et de tout être humain, car on lui glissait sa nourriture pendant la nuit.
Sonraları, doğumundan itibaren kilitli tutulduğu karanlık mahzeni anlatmaya başladı. O güne dek ne bir insan, ne bir ağaç ne de bir ev görmüştü.
Il tire!
Şut!
Il tire.
Bir şut.
Sanchez contourne la moto, tire.
Sanchez motorun arkasına geçti. Uzun kavisli bir şut atıyor.
Allez, vas-y.
Hadi, şut çek!
On ne sut rien de plus de l'homme.
Adamdan bir daha ses çıkmadı.
El-ahrairah sut alors que Frith était son ami. Chaque soir, quand Frith a terminé le travail quotidien, et qu'il est là, calme et détendu dans le ciel rouge,
El-ahrairah, Frith'in arkadaşı olduğunu biliyordu ve her sabah, Frith günlük işlerini yaptıktan sonra..
comprit soudain ce qui ne tournait pas rond depuis le début et sut enfin comment faire du monde un endroit agréable et heureux.
Rickmansworth'da bir kafede kendi başına oturan bir kız, birden bire neyin yanlış gittiğini fark etti ve dünyayı nasıl daha güzel ve mutlu bir yer yapabileceğini keşfetti.
Le Danois Pauls prend son élan et tire.
Danimarkadan Paul uzun bir şut çekti.
On ne le sut jamais, car leur chef chevaucha vers le sud... tandis que les enfants allaient au nord avec les Vanir.
Asla bilinmedi. Çünkü liderleri güneye çocuklarsa Vanir'le kuzeye gittiler.
Ses manières révèlent une extrême froideur. Soupçonneux, sournois et sombre, il sut naturellement... être impénétrable et préserver son secret. "
şüpheli, gizli ve karanlık bir biçimde... içinden delip geçilemeyen görünüşünü ve gizliliğini nasıl muhafaza edeceğini biliyordu.
Il sut qu'il avait été banni à la Tour du Sort, là où il était condamné à passer le reste de sa vie, seul avec le portrait de sa belle épouse.
Ömür boyu hayatını geçirme cezası ile çarptırıldığı o yerde, yalnız başınaydı güzel karısının portresi ile birlikte.
Bientôt il ne sut plus dire qu'une partie de son nom.
Giderek kötüleşti. Adının sadece bir kısmını söyleyebilecek kadar :
Il sut que c'était la dernière nuit de sa vie.. .. quand il aperçut enfin la porte.
Nihayet kapıyı gördüğünde bunun dünyadaki son gecesi olduğunu anladı.
Un tir remarquable.
Etkili bir şut!
" il sut qu'elle avait vraiment besoin de l'entendre.
" bunu duymaya gerçekten ihtiyacı olduğunu biliyordu.
Tire!
Şut at.
Tire!
Devam et, şut at, şut at.
- Tir à l'autre aile! - T'es mort!
Kanatta bir şut daha!
Et un but marqué!
Sen öldün adamım! Ve bir şut daha!
But marqué!
Köşeye doğru bir şut!
Tir.
Şut.
Il sut faire valoir les expressions du presbytère qu'il gardait en mémoire.
Anılarına gömdüğü kimsenin sözlerinden nasıl alıntı yapacağını biliyordu.
FRUITS ET LÉGUMES FEUILLES DE CHOU VERT - LAIT CRU
MEYVE VE SEBZE LAHANA ÇİĞ SÜT
Il tire...
Şut... ve sayı!
BUVEZ DU LAIT
ŞİMDİ SÜT İÇİNİZ
Vas-y, tire.
Oh, haydi, şut at.
Je... je baisse la tête et je tire pour marquer un but entre les poteaux.
Peki ben ne yaptım? Başımı öne eğip orada öyle bir şut attım ki, tam direğin yanından. Sayı!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]