Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Tc
Tc Çeviri Türkçe
1,241 parallel translation
Tu vas l'épouser? T'es dégueulasse!
Ve sen onunla evleniyorsun Seni üçkağıtcı orospu
- TC?
- DB?
- Un ouvrier, chute de 20 m. TC.
- Direkten 1 0 metre aşağıya düşmüş.
- Un TC de sept ans.
- 7 yaşında bir trafik kazası.
Polytrauma TC face et membres.
Aşırı derecede kafa, surat, göğüs ve bacak travması.
C'est mon fils, TC.
Oğlum, TC.
TC, sors tout de suite.
- T.C., çık dışarı! Çık buradan!
C'est mon week-end avec TC, mais je sais qu'il y a des vies en jeu.
Bak, bu T.C.'yle geçireceğim bir hafta sonuydu. Ama bunun hayat memat meselesi olduğunun farkındayım.
- J'en sais assez pour te protéger d'eux. Toi et TC.
Seni onlardan koruyacak kadar biliyorum kötü rüyaları... ve TC'yi.
C'est peut-être parce qu'on m'a privé de TC au quotidien.
Belki de T.C.'nin günlük hayatımdan alındığından dolayıdır.
TC évident, thorax droit et épaule.
Belirli kafa, sağ göğüs ve omuz travması.
Venez tous! tc, A ¼!
- Duyurum var.
Qu'est-ce que tu vois, TC?
Ne buldun T.C.? Konuş benimle.
Bips de morse... C'est ce qu'ils cherchent, ces entubeurs.
İşte bu tam üçkağıtçıların aradığı şeydi.
Si je me souviens, c'est toi le tricheur. Le golfeur louche, le mac de Beverly Hills?
Sen şu üçkağıtçı... golf sahtekarı, Beverly Hills'li pezevenk değil misin?
J'ai été taxi.
İçeri gir. Seni üç kâğıtçı.
Vous êtes honnête... pour un escroc.
Sen efendi bir adamsın. Üç kağıtçı olsan bile.
Enfoirés!
Üçkağıtçılar!
Je n'ai vu que des idiots aujourd'hui.
- Bütün gün üçkağıtçılarla çevriliydim.
Elle est bien plus rusée que je ne l'imaginais.
Oh, şüphelendiğimden daha üç kağıtçı birisi.
Tu crois que...
Yoksa benim bencil bir üçkağıtçı olduğunu mu sanıyorsun?
Rusée.
Üçkağıtçı.
Rusée, rusée, rusée.
Üçkağıtçı.
Vous n'êtes pas un homme d'affaires consciencieux.
Üç kağıtçı bir adamısın!
Quel "Dieu de la Cuisine" êtes-vous? Vous ne savez rien à part arnquer les clients.
"Üçkağıtçılar Kralı" sın, oğlum.
Tu es un truand, j'aurais pas dû t'épouser.
üçkağıtçının teki olacağını bilseydim, seninle evlenmezdim.
Pas truand. Je suis ambitieux.
Ben üçkağıtçı değilim.
"Vous savez ce qui ne va pas chez moi? Cette ivresse que je ressens?" "C'est ma punition pour être tombée amoureuse de toi"
Bollywood.Tc Team Sundu
Que je les fais monter?
Ben dans ederim, üçkağıtçılarla işim yok.
C'est un sale con ou quoi?
- O adam üçkâğıtçı mı?
Hmm.
"Üçkağıtçılar" gibi.
Comment aimez-vous votre steak?
- Hey, TC, bunu kullanmak ister misin? Hamburgerini nasıl istersin, James?
Je suis large d'esprit mais c'est un nul.
- Ben açık fikirli biriyim o sadece üçkağıtçının teki!
Je le trouve très mignon.
Üçkağıtçı olduğunu mu düşünüyorsun? Ben hoş biri olduğunu düşünüyorum.
L'escroc de St-Pétersbourg qui auditionnait pour trouver un sosie.
Petersburg'da Anastasya'ı bulmak için seçmeler düzenleyen şu üçkâğıtçısın.
Quelle surprise, rencontrer ces malandrins en lune de miel!
Ve siz üçkâğıtçılar, balayınızda kendinizi bize yamadınız.
- oh, toi t'es filou.
- Seni üçkâğıtçı.
Vous essayez de parler comme Hammond, mais ça ne vous réussit pas.
Hammond gibi konuşmaya çalışınca üçkağıtçıya benziyorsun.
Le banquier est un escroc.
Banker üç kağıtçı.
Quel filou. Il m'a vendu des manteaux de papier.
O üçkağıtçı bana kağıt paltolar sattı.
Il suffit de dire à ta femme que son alliance a été achetée en solde chez un faussaire.
Eşine söylemen gereken tek şey, ona üçkağıtçının birinden indirimli nişan yüzüğü aldığın.
Tu n'es qu'un monstre dérangé et pas normal.
Ne tür hasta ruhlu, sürüngen bir üçkağıtçısın sen?
C'est des pressions.
Onlar çıtçıt.
C'est un simple escroc.
Adam üçkâğıtçıdan başka bir şey değil.
Saperlipopette!
- Üçkağıtçı.
Je suis pas un sauvage.
Üçkağıtçı olabilirim ama cani değilim!
Il était assez roublard, non?
Üçkağıtçının biriydi, değil mi?
Vous êtes le charlatan dans cette affaire, racolant et profitant des tourments d'infortunés artistes. Bien le bonjour, monsieur.
Sen talihsiz oyuncuları kullanarak... onların sırtından geçinen, bir üçkağıtçısın.
C'est une intrigante, et il est de mon devoir de démasquer cette mystificatrice.
O hakkı olmayanı isteyen üçkağıtçı bir açgözlüdür ve benim görevim onun bu haris oyununu ortaya çıkarmaktır.
Petit avocat de merde!
Seni adi üçkâğıtçı piç.
Grand-père les a achetés à un vieil escroc, qui affirme qu'ils changent de couleur en touchant des mets empoisonnés.
Büyükbabam onları, zehirli yemeğe dokunduklarında renk değiştirdiklerini iddia eden bir üçkâğıtçıdan almış.