Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Teach
Teach Çeviri Türkçe
143 parallel translation
l'll teach you a counter grip.
Sana nasıl karşılık vereceğini öğreteceğim.
Salut Teach!
Günaydın Teach.
Prends-moi un yaourt et un café pour Teach.
Haydi Teach, ne istiyorsun? Bob bana bir yoğurt ve Teacher'a da bir kahve getir.
Mange, ça te fera du bien.
Hadi Teach, bir şeyler ye. Bir şeyler yersen daha iyi hissedersin.
C'est rien!
Sorun değil. Senden de. Tamam Teach.
- Le Bio, j'ai pas confiance.
Daha sağlıklı yiyecek yemelisin. O sağlıklı yemek değil Teach.
- C'est toi qui voit!
İstiyorum Teach.
Ça doit valoir cinq fois plus!
Şaka mı yapıyorsun Teach, Onun beş katı edeceğine bahse girerim.
- Bobby C'est un bon gosse.
O iyi bir çocuk Teach.
Je n'veux plus entendre parler de ça!
Ama özellikle bu konuyu konuşmak istemiyorum Teach. Anladın mı?
- Il est pas bête.
O salak biri değil Teach.
- Tu crois?
- Teach.
Les choses sont ce qu'elles sont!
Her şey olduğu şeydir. Teach. - Ne?
Une minute!
Dur bakalım Teach.
- Il pourrait nous aider.
- Olmayacak. - Olabilir Teach.
Ça me blesse!
- Çok alındım Don. - Özür dilerim Teach.
- T'en es sûr?
Eminim Teach.
- T'en fais pas pour moi.
Duymayacaksın Teach. - Fletch'in gelmesini istediğinden emin misin?
- Qui? Teach, moi et Fletcher.
Teach, ben ve Fletcher.
Je te paie pour un boulot, ça me regarde!
Bir şey yapman için sana para ödüyorum Teach. Ve senden ne zaman nerede olduğunu bilmeni beklerim.
- Mes nerfs n'ont rien à voir!
Bunun asabiyetle ilgisi yok Teach. - Yok ha?
- J'en sais foutre rien!
- Burada olacağını söyledin. - Evet, öyle demişti Teach.
C'est peut-être la vérité!
Evet, belki bozulmuştur Teach. Belki gerçekten saati bozuktur.
Ne me traite pas de con!
- Bunu bana söyleme Teach. Sakın bana aptal deme. Özür dilerim.
Les enseignements que j'ai tiré de ma vie.
Yaşamım Jim ve yaşama şeklim. Şimdi bu ne demek oluyor Teach?
Ouvre les yeux, c'est le moment!
Gerçeklerle mi yüzleşmek istiyorsan tamam. - Buna inanamıyorum Teach.
- J'peux me tromper.
Beni uyutmaya kalkma Teach.
- C'est vrai?
- Hayır Teach.
C'est tout c'que je sais!
Tek bildiğim orada olduğu Teach. Bana ukalalık yapma Bob.
Attends une minute, Teach.
Bekle bi dakka, Teach.
Capitaine Barbe-Noire Marshall D. Teach.
Karasakal tayfasının kaptanı, Marshall D. Teach.
Teach, arrête tes questions sans intérêt.
Teach, nafile sorular sormayı bırak.
But that is not the only thing she teach.
Ama tek öğrettiği değildir bu
- "She teach me english..."
Evet, anladım.
Please Teach Me English [S'il vous plaît, apprenez-moi l'anglais]
Lütfen Bana İngilizce Öğret
Teach it to me.
Bana da öğret.
C'est le neveu de Teach qui devait l'emmener.
Teach'in kuzeni onu bırakacaktı normalde.
# # Vous allez voir # #
~ I'll teach you ~ nbsp
Vous allez voir
~ I'll teach you ~
# # Vous allez voir # #
~ I'll teach you ~
Elle faisait partie du programme "Teach for America" *. ( * programme visant à lutter contre les inégalités scolaires )
Edebiyat öğretmeniymiş.
Juste que Teach était là.
Sadece Teach'in burada olduğunu.
A plus tard Teach!
Sonra görüşürüz Teach.
- Je sais.
O zaman cevap verebilirsin Teach.
- Je fais de mon mieux!
Buna mecbursun Teach. İçgüdülerinin doğru ya da yanlış olup olmadığına güvenmek zorunda mısın?
J'en suis certain!
Eminim Teach.
Et Teach?
- Teach? Hayır.
- Rien.
- O zaman sen salağın tekisin Teach.
- Moi aussi.
- Bir silaha ihtiyacımız yok Teach.
- Merci.
- Teşekkürler Teach.
She teach me English.
Bana öğretir İngilizce