English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Terrain

Terrain Çeviri Türkçe

11,519 parallel translation
Terrain glissant.
- Sakat işler. - Evet.
Le parking sous-terrain.
Yeraltı otoparkı.
Tu as eu le terrain?
Testere dişini getirdin mi?
J'ai légèrement surveillé leurs bureaux et identifié leurs agents de terrain.
Ofislerinde hafif bir araştırma yaptım ve bağlantılarından oldukça büyük bir kısmını buldum.
Mais il aurait été piqué par des abeilles sur le terrain le jour de son malaise.
Ama rahatsızlandığı gün sahada bir kaç arı tarafından sokulduğu rapor edilmiş.
La nuit est notre terrain de jeu.
Gece bizim oyun bahçemiz.
Qui se trouve sur la liste de rotation de terrain?
- Dışarı gidecek ekip listesinde kimler var?
À vrai dire, c'est le Dr Deluca qui l'a fait sur le terrain.
Bileğini olay yerinde Dr. Deluca sarmış.
Des docteurs de cet hôpital ont passé des heures sur le terrain à essayer de sortir un gars.
Bu hastaneden giden bazı doktorlar saatlerdir bir adamı çıkarmaya çalışıyorlar.
Oui, un terrain de sport.
Evet, bir golf antrenman sahası.
Un terrain de cricket.
Kriket fileleri.
Il y a un terrain qui remplit tous les critères dans le désert de Mojave plat comme une crêpe, suffisamment reculé pour que personne ne s'y promène avec une nappe de pique-nique.
Mojave Çölü'nde bütün kriterlere uyan bir alan var, krep kadar düz kimsenin piknik için gelmeyeceği kadar uzakta. Yerliler de yok.
D'être sur le terrain?
- Sahada olmayı?
Une attaque coordonnée sur leur terrain. Cette fois, on a l'avantage.
Kendi evlerinde koordineli bir saldırı ve şimdi bizim de bir üstünlüğümüz var.
La nuit est notre terrain de jeu.
Gece bizim oyun alanıdır.
C'est leur terrain principal.
Bu onların toplanma yeri.
Personne sur le terrain seulement quelques gardes.
Toplanma evinde birkaç koruma dışında kimse olmayacak.
Il y a toujours un sale gosse au bord du terrain.
Her maçta böyle bir çocuk oluyor. Saha kenarı veletleri.
Au bord du terrain d'un match des Knicks à 12 ans.
12 yaşındasın. Knicks maçında saha kenarındasın.
L'action est sur le terrain.
Gerçek aksiyon sokaklardadır.
M. Wickers m'assure que cette visite de terrain est d'une grande valeur académique.
Bay Wickers bu gezinin büyük bir akademik değeri olduğuna dair beni temin etti.
La recherche de terrain est très utile.
Alan araştırması her zaman iyidir.
Si mon instinct est correct, je dois aller sur le terrain.
Önsezilerim beni yanıltmıyorsa, bunun derinine inmeliyim.
Sur mon terrain, en faisant jouer des faveurs, quel que soit le prix.
Kendimce, eskilerden iyiliğimin karşılığını isterim. Ne gerekirse.
Et je dis que vous devez trouver un terrain d'entente.
İnanamıyorum, beni bırakıp gitti. Seni bırakma şansını yakaladığıma sevindim.
Le terrain appartient à une papeterie, aucun trafic ou de randonneurs.
Arazi bir kâğıt şirketine ait. Trafik yok, yürüyüş parkuru yok.
Booth ne va plus sur le terrain.
Booth saha görevini bıraktı.
Tous les deux sont dans l'armée, ont fait plusieurs sauts en parachute. Et Jared a eu une appendicectomie d'urgence effectuée par un medecin sur le terrain.
İkisi de askeriyedeymiş, sayısız paraşüt atlayışı yapmışlar ve Jared'a sıhhiye tarafından apandis ameliyatı yapılmış.
Non! On a trouvé un terrain d'entente après une discussion réfléchie.
Hayır, anlayışlı bir tartışmadan sonra uzlaşmaya vardık.
La police travaille avec les meilleures intentions, j'en suis sûre mais je pense que c'est judicieux d'avoir quelqu'un sur le terrain qui représente nos intérêts.
Polisin iyi niyetle bu olayı aydınlatacağına eminim. Ama sizin, işinde ehil bir kişi olduğunuzu ve bizim çıkarlarımızı temsil etmeyi kabul edeceğinize inanıyorum.
C'est ton premier jour sur le terrain des ligues majeures.
Bu senin büyükler ligine balıklama daldığın ilk gün.
22 filles groupées qui zig-zag sur un terrain comme un robot aspirateur cassé.
Bu fırsatı eğlenceli bir şeyler yapmak için değerlendirsene. Bir hobi bul.
J'ai utilisé mon arme que trois fois sur le terrain.
Silahımı olay yerinde sadece üç defa kullandım.
Connaisseur du Terrain, viens avec nous.
Ev Sahibi, sen bizimle geliyorsun.
Appelez-moi "Pudding Cérébral", ou "Connaisseur du terrain".
Puding Beyinli de, Ev Sahibi de.
Connaisseur du terrain, tu sais quoi, j'ignore qui t'a fait ça, ou pourquoi.
Beni dinle Ev Sahibi, sana bunu kimin yaptığını veya neden yaptığını bilmiyorum.
Connaisseur du Terrain...
Ev Sahibi...
Mets ta capuche, Connaisseur du terrain.
Başlığını geçir Ev Sahibi.
On couvre plus de terrain.
Daha çok yer kaplarız.
Mais pour nos agents sous couverture sur le terrain, les actes sont notre crédibilité. et l'action un jeu de pouvoir.
Ama sahada olan gizli ajanlarımız için geçerli olan eylem ve mevcut vaziyet hareketler.
Je devais juste être apte afin de pouvoir retourner sur le terrain.
Ortalıkta dolanmayı kesmem lazım ki böylece aksiyona hazır olabileyim.
Je ne pense pas que le terrain soit dans tes cordes.
Aksiyonun senin portfolyonda olduğundan emin değilim.
Laissez-moi retourner sur le terrain.
Sahaya dönmeme izin verin.
Le Bureau me retire du terrain dans huit semaines. Quoi, Paul?
Büro beni sekiz haftaya sahadan çekiyor.
Qu'il abusait de son autorité sur le terrain, reçu plusieurs lettres de censure?
Sahadaki otoritesini kötüye kullandığını, birkaç kınama zarfı aldığını?
Parce qu'en tant qu'agents de terrain, les enjeux sont la vie et la mort.
Çünkü ajanlar olarak sahadayken ölüm kalım meselesiyle karşı karşıyasınız.
- Tu n'aurais pas dû t'inscrire là-bas derrière mon dos! Mais si vous pensez que c'est la pression, attendez d'être dehors sur le terrain.
Ama bunu zor buluyorsanız, sahaya inene kadar bekleyin.
Sur le terrain, vous devez souvent passer sous couverture rapidement sans avoir le temps de créer une nouvelle identité.
Sahadayken bazen kimlik yaratamayacak kadar çabuk hareket etmeniz gerekebilir.
Ce matin, un des agents de terrain l'a vue se décoller.
Bu sabah saha danışmanlarından biri derinde açığa çıkan yarayı görmüş.
Un ancien agent spécial et un des plus éminents médecins légistes sur le terrain, Docteur Susan Langdon.
Eski bir özel ajan ve alanda önde gelen adli patologlardan biri. Dr. Susan Langdon.
Sur le terrain, vous devez vous en remettre à vos coéquipiers. Quelqu'en soit le prix.
Sahada çalışırken neye mâl olursa olsun meslektaşlarınızın yanında olmalısınız.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]